1. 1.
    +1
    harun gibi gelip de bugün karun düğünü yapanların düğünlerinden bir tanesi de reyhanlı’ya denk gelmişti, hatırlarsınız. yani, çok gösterişli şatoları var, konutları var… hani başbakan diyordu ya “başbakanlık konutuna yürürlerse buna polis tabii ki müdahale edecek”; biz de soruyoruz,

    “çadırda uyuyanlara sivrisinekler bile tek tek saldırırken, sabahın dördünde gaz sıkıp, su sıkıp çadırlarını ateşe verenler nereye yürüyecekler?”

    yani bu yapılanlar yasal mıdır? biz adaletle yasanın farklı kavramlar olduklarının altını çizmeye çalışırken, bunlar mevcut yasal düzenlemeyi dahi ciddiye almıyorlar. yani işlerine geldiğinde “seçim var, sandık var, kanun var, nizam var” diyorlar; içki yasağına gelince anayasanın 58. maddesine sığınıyorlar ama anayasanın 138. maddesindeki “yargıya müdahale etmeme” maddesini hiçe sayıp “yargıya gereken talimatı verdik” diyebiliyorlar.

    zaten insanlara “12 eylül’le hesaplaşacağız”, “bu anayasa ihtiyaçları karşılayamamaktadır” diye (deyip) kandırmadınız mı, diye sorarlar adama. yani sadece ve sadece susma hakkını kullandığı için tutuklanan, hey tekstil işçilerini savunduğu için tutuklanan, “vaay, sen nasıl gönüllü avukatlık yaparsın direnişçilere” denerek tutuklanan avukatları da özellikle teşekkürle anmak istiyoruz, onları unutturmayacağımızın altını ısrarla ve kalın çizgilerle çizmek istiyoruz. devrimci avukatlar bizim onurumuzdur. tunalı hilmi caddesi “tomalı hilmi caddesi” olmuşken hâlâ demokrasi havarisi kesilip hamasi nutuklar atabiliyor bu insanlar.

    bunun sonsuz bir iktidar olmadığını halk hatırlatmıştır.

    gezi’deki profil çok farklı bir profil aslında. yani gerçekten son derece farklı sosyo-ekonomik gruplardan, son derece farklı geçmişlerden, farklı mekanlardan insanların bütünlüğünü barışla, sevgiyle, temizlikle, uyum içerisinde yaşadığını gösterdi bu eylem bize. ama sadece taksim’de değil bu! yani gazi mahallesi’nde de direndi insanlar, dersim’de de, ankara’da da, izmir’de de, adana’da, antalya’da, ülkenin pek çok şehrinde de. bu direnen insanlara biz devrimci selamlarımızı gönderiyoruz, hepsini ayakta alkışlıyoruz. halk için yapılan bu mücadeleyi “birtakım illegal örgütler, marjinal gruplar, vesaireler” üzerinden adlandırmaya çalışıyorlar. bunun mümkün olmadığını, bunun böyle olmadığını danışmanlarının başbakan’a anlatması lazım. bizim görüşümüz bu minvaldedir. yani biber gazı miber gazı… sürekli bir biber gazı var, eylem sırasında gözlerimize de bakıp soruyordu arkadaşlarımız “hayırdır, gazdan mı böyle oldu” diye, “yok” dedik, “gözlerimiz yaşarıyor, ilk kez verdiğimiz vergiler bize dönüyor” dedik. yani böyle bir ortamda başbakan’ın tüm açıklamalarına kulak verdi halk, hep bir umutla kulak verdi; “acaba bu nobran tutumdan, bu baskıcı tutumdan, bütün dünya medyasına konu olmuş bu faşizan tutumdan bir nebze geri adım atar mı” diye. yani başbakan’ın tüm açıklamalarına kulak veriyor insanlar, “bizi millet getirdi, zütürecekse de millet zütürür” diyor sayın başbakan; e millet bunu ciddiye almış gözüküyor! millet kimi nasıl zütüreceğini anlamış gözüküyor!

    bakın bugün, çıktı başbakan bir açıklama yaptı:

    yani “wall street’i işgal eylemleri genelinde 17 kişi öldü, 17” dedi, amerikan büyükelçiliği “tek bir ölüm yoktur” diye yalanladı! bu ülke başbakanı bu cümleleri kurarken, bu bilgileri aldığı danışmanlarını yeniden gözden geçirmelidir çünkü söyle deseniz söyleyemeyeceği cümleleri kuruyor insanlar. gerek başbakanın kendisi gerek yandaşları, taraftarları.

    karşılama töreninde bir ara gaza gelip yani “tayip şaşırma, sabrımızı taşırma” diye tezahüret ettiler dün yeşilköy’de; gülelim mi, ağlayalım mı, bilemedik biz * yani sokağa öıkmasını engellemeye çalıştığı o %50 ne tarz bir %50’yse… bu adamlar slogan dahi atamıyor. yani bugün başbakan çıkıp şey diyor, “hükümet olduğumuz günden beri demokratik talepleri dikkate aldık biz”, “istişareler yürüttük biz” diyor. peki, adama sormazlar mı, “gezi parkı’nın bileşenlerinden biri nasıl oluyor da mimarlar odası, kent planlamacıları oluyor o zaman?”

    biz vatandaşına ne kadar kulak verdiğini “ananı da al da git” cümlesinden, hopa eyleminden, cihan kırmızıgül’ün puşisiden, izmir il mitinginde öldüresiye dövdükleri o iki slogan atan kadından, çocukalrına iş isteyen babaya “senin çocuğun da işsiz kalıversin canım” demesinden gördük, bildik, tanıyoruz. yani bunlar bizim için çok yeni şeyler değil.

    ya ama başbakanla hemfikir olduğumuz bir konu var bizim:

    “temsilcilerniz var parlamentoda” diyor. (- evet) “o temsilcileriniz bir şey demezken siz niye böyle dikleniyorsunuz” diyor.

    doğru söylüyor! evet, bu temsilciler ne işe yarıyor?

    ama kafamızı karıştıran bir detay var bu temsilci meselesinde;

    “fezlekeyle sindirilen, cezaevlerinde ömür tükettirilenler, halkın iradesiyle seçilmiş olanlar da bu hesaplamalara dahil mi, değil mi?” bunu da sorarız biz.

    “çevreci olacaksanız benimle olun” diyor başbakan. hep söylediği, “van’ı istiyorum” cümlesini biz “belediye başkanı bekir kaya’ya kafayı taktı, depremde en çok o isyan etti, ondan herhalde” diye yorumluyorduk, her gün yeni bir gerekçesi çıkıyor ortaya. 200 bin ağaç kesiliyor şu anda erciş’te. ayşe teyze kendi ısrarla o ağaçların yetişmesi için bile bile teneke teneke, kova kova su taşıdığını söylüyor, o ağaçlar için.

    200 bin ağaç! van erciş’te.

    ama van’la ilgili çok fazla şey söyleyebiliriz, biz depremde de gördük bunları. yani deprem kesintileri yapıldı bu insanların faturalarının altından, yardımlar toplandı, fonlar oluşturuldu, deprem olduğunda fonun bomboş olduğunu gördük biz van’da!

    van erciş’te başka şeyler de gördük;

    ilköğretim okullarına bizim hâlâ anlayamadığımız bir şekilde acun ılıcalı’nın ya da annesinin bu devlete nasıl bir hizmeti olmuştur, bilmiyoruz ama cumhuriyet ilköğretim’in adının da acun ılıcalı’nın annesinin adıyla değiştirilmiş olduğunu da biliyoruz.

    yani “hiç mi iyi bir şey olmadı” diye soruyorlar bize, yani
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster