1. 1.
    +3
    Panpalar ister okuyun ister okumayın ama gerçekten önemli olduğunu düşündüğüm ve belki çok ufak da olsa birşeyleri değiştirebileceğini umut ettiğim için yazmak zorundayım.

    Gezi parkı hakkında düşündüklerim:

    Ben bir köşe yazarı değilim ama bu olaylar beni gerçekten çok derinden etkiledi ve olayların başında aktif bir harekette bulunduğum için şimdi bunu yazma ihtiyacı duydum.

    Cuma günü, olayların oldukça karışık olduğu bir zamanda, gümüşsuyu ve harbiyede kalabalığa katıldım. Katılma sebebim, polisin oradaki insanlara orantısız güç uygulaması ve insanların fikir ve görüşlerinin kabul edilemeyecek kadar kaale alınmamaya başlanmış olmasıydı. Hiçbir şekilde siyasi, ortalığı karıştırmaya ve kaos çıkarmaya yada hükümeti devirmeye yönelik bir amacım yoktu.

    Oraya gittiğimde insanların bir araya gelip tepkisini yansıtıyor olması çok güzel bir hissiyattı ve o ortam, birlik ve yardımlaşma beni çok etkiledi. Benim gördüğüm kadarı ile, şimdi yansıtılmaya çalışıldığı gibi bir grup marjinal değildi oradakiler. Nitekim o kadar devasa ve farklı insanlardan oluşan bir grup, marjinal olarak nitelendirilemez. Aksine, objektif yorumlamam gerekirse kalabalığın çok büyük bir çoğunluğu gerçekten iyi niyetliydi. Buna karşın polisin insanlık dışı bir tutum sergilediğini ne yazık ki çok yakından gözlemlemiş oldum. Fakat göstericilerin arasında da aynı şekilde insanlık dışı hareketler sergileyenler vardı. Polis şiddeti ve provakatörler sonsuz bir döngü içinde birbirlerini tetikliyorlardı. Bu durum, insanları “biz hangi saftayız? Kimin yanındayız?” karışıklığına sürüklüyordu. Aktif olarak hareket etmeyi bir tarafa bıraksak bile fikir olarak da çok başka amaçlar taşıyan insanlarla birlikteydik. Bu durumda fikirsel açıdan, aynı safta bulunduğum insanların bir kısmından ayrıldığımı fark ettim.

    içinde bulunduğumuz gün gezi parkı ile ilgili yapılan işlemin durdurulduğu haberi geldi. Sonraki gün gezi parkı insanlara açıldı ve halk parka girdi. Ondan sonra arkadaşlarım benim oraya gidip gitmeyeceğimi sormak için aramaya başladılar. Ben de onlara artık gitmemin benim için bir anlam taşımadığını söyledim. Bu kararı verirken en baştaki çıkış noktamı elden bırakmamaya dikkat ettim. Dediğim gibi ben oraya siyasi yada anarşik bir amaçla değil “insanlık için iyi bir şeyler olmasını isteyen” biri olarak gitmiştim ve o saatten sonra gitmenin bu amaca hizmet etmeyeceğini düşünmeye başlamıştım. Çünkü topluluk nerede duracağını bilme noktasından çıkmaya başlamıştı ve polis de diğer mekanlarda şiddete devam ettiği için durum içinden çıkılmaz bir yere doğru gidiyordu. Yani artık oraya kalkıp gidiyor olmanın, “ben ne istiyorum?” “Ne zaman duracağım?” Gibi sorulara cevabı; iç savaş, hükümetin düşmesi (ki karşısında bile olsan demokrasilerde hükümet o şekilde düşürülmez, seçim hakkı, düşünce ve fikir diye bir şey var, ki bu da yasa dışı ve iç savaşa gidebilecek bir yol) polisin şiddetini arttırarak daha fazla insana ve insanların şiddetini arttırarak daha fazla etrafa zarar vermesi, karşıt görüşlü insanların da sokağa çıkması yollarına doğru gitmeye başlamıştı. Yani her halükarda gitmeye devam etmenin insanlık için iyi bir hareket olmayacağı açıktı.

    Bu yüzden daha önceki paragrafta bahsettiğim gibi, orada bir topluluk haline gelmiş olsak da, aynı saftaki insanları birbirinden ayıran önemli nitelikler söz konusu oldu. Bu sebeplerle şu anda oraya gidenlerin destekçisi değilim ve arkadaşlarıma da artık gitmemelerini öneririm.

    Bu, yapılan haksızlığa papuç bırakma, yönetim yada polis yanlısı olma yada korkma şeklinde yorumlanmamalı. Şayet korksaydım en karışık günde, en yoğun yerlerden birinde 10 saat boyunca gaz bombası yutmazdım. Ki ben olayları gözümle görmüş ve bu kadar etkilenmiş biri olarak, bundan sonraki kararlarımı ona göre vereceğime eminim. insanların gördüğü zulüm ve bu tavrın aklımdan çıkabileceğini sanmıyorum. Bütün bunlar fikir ve tercih olarak beni yönlendirecektir. Fakat bu tercihlerimi insanların zarar görmesinden yana kullanmamaya da dikkat etmem gerekir.

    Bugün gazetelere baktığımda yakılmış otobüsleri, arabaları, yıkılmış dükkanları, talan edilmiş camileri görebiliyorum. Peki hiçkimsenin tarafında olmayan, olaylarla alakasız bir esnafın “kardeşim benim suçum ne?” Sorusunun muhattabı kimdir? Tabi ki biz böyle bir şeyi istemedik ve yapmadık, ama bu saatten sonra oraya gitmeye devam etmenin buna sebebiyet verebilecek olmasi beni bundan alıkoymak için yeterli bir sebeptir.
    ···
   tümünü göster