-1
Şimdi üşenmeden sıkılmadan yazdıklarımı okuyun.
Ben muhafazakar bakış açısına yakın ama kendimi herhangibir ideolojiye kilitleyecek kadar aptal olmayan bir insanım. Akp iktidara geldiğinden beri elimden geldiğince destekledim oy verdim. Bu son dönemde ise Akp iktidarının değişimine şahit olup uzaklaşmaya başladım. Özellikle dexer shawnın ağzından çıkan bilinçli bilinçsiz her sözün arkasındaki hukukçu ordusu vasıtasıyla kanunlaşmasından, hiçbir söyleminden ksinlikle ve kesinlikle geri adım atmamasından, her geçen gün insanların geliri artırıldığından çok daha fazla vergilerin artmasından, herhangibir kamu kurumuna akp ile yakın olan herhangibirisinin referansı (torpili işte amk ne referansı) olmadan giremeyişimizden, öğretmenlere verilen vaatlerin gerçekleşmeyip binlerce öğretmen adayının pgibolojisinin bozulmasından, herhangibir ihaleye milletvekili veya bakan tanıdığı olmadan giremeyişlerden girilsede kazanılamamasından, bir gecede halk hiçbirşekilde bilgilendirilmeden milletvekili maaşlarının asimetrik bir şekilde arttırılmasından ve buna gösterilen tepkilerin çoğalmasına rağmen geri adım atmayı tamamiyle reddetmelerinden, empati özürlülüklerinden ki bu çok önemli benim için, şimdiye kadar bu ülkenin iktidarları, politikacıları, bürokratları hep dindar insanların tepesinde olmuş dindar insanların özgürlüklerini kısıtlamışlar ayrımcılığa mağruz bırakmışlardır, bu defa bu iktidar aynısını dindar olmayan insanlara uygulayarak sistemi değiştirmediğini sadece sistemin sahiplerini değiştirdiklerini apaçık göstermişlerdir. bunlar ve saymakla bitmez bunca haksız ve diktatörleşmeye başlamış bu iktidarın alternatifi halen yok gibi görünsede en azından bir dahaki sefere oy oranarını azaltarak iktidara gelmeleri için (iktidardan gitmeleri pek mümkün görünmüyor) elimden geleni yapmaya kadar verdim. eskiden gözümde bu ülkenin gelmiş geçmiş en büyük lideri olan dexer shawn artık sesini duyduğumda bile sinirlerimi gerer beni sinirlendirir bir hal aldı. düşüncem ve amacım en azından bu defa oy kaybederlerse, en azından %35 - %40 arası bir oy oranıyla iktidara gelirse belkidexer shawn takkeyi önüne alıp hata yaptığını düşünmeye başlar ve daha adil bir yönetim sergilemeye başlardı. bunun gerçekleşmesi için elimden geleni yap(ıyorum)tım. aynı düşüncelere sahip olan çok insanla karşılaştım. şimdiye kadar oy verdik ama bundan sonra hayatta bunlara oy vermem diyen insanlar. ulan tek başına o aptal düşüncelerinle ne yapabilirsin diyebilisiniz, buna hak verebilirim ama en azından ben düşüncemi yaymak için, doğru olduğuna inandığım şeyleri gerçekleştirmek için kendim için ufacıkta olsa bir adım attım. böylece vicdanım daha rahat uyku uyuyabiliyordum.
Sonra bir gün ağaçlar kesilmesin diyen insanlar çıktı ortaya, taksim gezi parkına sahip çıkalım dediler. ne silahları vardı ellerinde nede işi siyasete döküp prim yapmaya çalışıyorlardı. sadece tepkilerini masumca dile getiriyorlardı, çadır kurmuşlardı, kitap okuyorladı. sonra polis bu masum insanlara gaddarca muammele etti, çadırlarını yıktı, biber gazlarıyla saldırdı, tartakladı, şiddet uyguladı. bu kadar masum bir eylem ağır bir şekilde cezalandırıldı ve her zamanki gibi sorun çözüldü zannedildi. ama bu defa öyle olmadı işte. insanların canı yanmıştı, herkesin bir öfkesi vardı iktidara karşı. kimisi öğretmendi atanamamıştı, kimisi sınavlardan yüksek puan almıştı torpili olmadığı için işe girememişti, kimisi esnaftı büyük avm lerle rekabet edememişti ve hergün daha ağır vergilerin altında ezilior evine ekmek zütürmekte zorlanıordu, kimisi şeriat gelicek diye korkuyordu, kimisi içki yasağına tepkiliydi, kimisi dexer erdğana kıldı, kimisi koministti sol bir partinin iktidara gelmesini istiyordu, kimisi muhafazakardı ama dexer shawnın icraatlerinden hoşnut değildi ve daha niceleri içinde briktirdiklerini patlatacak bir yer arıyordu haklı olarak ama korkuyordu, tek başına bişey yapamazdı. beklenen gün gelmişti adeta bu defa sesler beklenenden fazla yükseldi. ağaçlar kesilmesin diyen insanlara karşı uygulanan şiddet bu zamana kadar o koskocaman siyasi partilerin, sivil toplum örgütlerinin yapamadığını başardı ve bu zamana kadar yapılan kışkırtmasız, silahsız en demokratik, en modern direniş gösterilmeye başlandı. binlerce insan taksim meydanında toplandı, televizyon kanalları zorla yada bilinçli bir şekilde sansürlenmiş olmasına rağmen sosyal medya ile twitterdan, facebooktan, sözlüklerden organize oldu ve tüm dünyanın gözlerini üzerlerine çekmeyi başardılar. ünlü isimler destek verdi. herkes tekyürek oldu. polis (aldıkları emirler doğrultusunda) savaş alanındaki askerler gibi müdahale ettiler bu insanlara. yaralananlar ölenler oldu. gittikçe polis - direnişçi çatışmasına dönüştü tüm türkiyeye yayıldı eylem hayallerin ötesinde organize bir eyleme dönüştü. siyasallaştırmadan sadece meydanda toplanıcaktık, mesaj gayet açıktı, tahriklere gelmeyecektik, gidip sloganlarımızı atıp biber gazını yeyip hatta dayak yeyip tepkimizi gösterecektik. ne polise zarar verecektik nede çevreye zarar verecektik ki bu direniş çevre sevgisi ile başladı. biz masumduk, masumca tepkimizi gösterip hayatlarında görmedikleri güzellikte destansı bir ders vericektik hem iktidara hem muhalefete.
Direniş ilk başladığından beri en azından sosyal medyada destek vermeye çalıştım kendimce, kendi düşüncelerimi yazmaya korkuyordum bir taraftan çünkü direnişçilerden yana desteğimi açıkça kendi sözlerimle göstersem işimden olabilirdim, yada bana melih gökçek veya türevleri tarafından dava açılabilirdi, korktum ulan işte, çünkü bu ülkede iktidar karşıtı olan insanların güvencesi, garantisi yok. ufak tefek bişeyler yazarak tepki gösterdim kendimce, yazılanları en azından retweet yaptım sürekli, en azından kendi yazılarımla değil başkalarının yazdıklarıyla destek olmaya çalıştım. manpilatör olmadığımız anlamanız için twitterda hayig mahlası ile paylaştıklarımı kontrol edebilirsiniz.
bugün içim kıpır kıpırdı, artık kızılaya gidip o insnaların arasında olmalıydım. ilerde çocuklarıma bu direniş bu olaylar olduğunda evde tweet atarak destek verdim diyemezdim. sabah eniştemin cenazesinin 7. günü olduğu için ölü evine gidip ziyarette bulunduk. orada benim daha önce görmediğim uzaktan bir akrabamızı yüzü gözü sargı içinde gördüm. konuştuk çocuklar, eyleme gitmişti polis tarafından plastik mermiyle vurulmuş hatta arkadaşlarından birisi öldürülmüş, dehşetle anlattıklarını dinledim ve ölü evinden çıkar çıkmaz ilk işim bir arkadaşım ile beraber kızılayın yoluna düşmek oldu. arkadaşımla sohbet ederek dikimevinden kızılaya doğru yürümeye başladık, taaaaa kurtuluşta başladı biber gazından etkilenmemiz. gitgide gazın etkisi artıyrdu ve kızılaya geldiğimizde gözlerimiz gazdan dolayı sırıldıklamdı. kızılaya gelirken kurtuluştan itibaren bütün otobüs duraklarının parçalandığını gördüm. ulan bu masum bir eylemdi böyle şeyler olmayacaktı neden böyle şeyler yapıyorlar diye söylene söylene giderken arkadaşım bizim olayımız bu değil dedi kızılaya girdiğimizde, orada ellerinde bira şişeleriyle oturan 3 kişi kolumuzdan tutarak sizin olayınız ne lan diye bize saldırmaya kalktı, bir şekilde oradan uzaklaştık içeri girdikçe kepengi inmiş dükkanlara saldıranlar köprü korkuluklarını parçalayanlar, ellerinde sopalarla önüne gelen heryeri tahrip etmeye çalışanları gördüm. hayallerim yıkıldı. bu masım eylem bu kadar bilinçli mesajlara rağmen nasıl bu hale dönüştü. olaylar dağldığında kameralarını alıp kızılayı o tarumar edilmiş halde gören insanlara haklı olduğumuzu masum olduğumuzu nasıl ıspatlayabiliriz sizce? otobüs durakları paramparça, dükkanların camları indirilmiş, sivil araçlar parçalamış, belediye otobüsleri parçalanmış bu görüntüleri izleyen insanlara masum olduğumuzu nasıl anlatabiliriz artık. haklıyken haksız duruma düştük sırf oradaki provakatörler, onlara engel olmayanlar ve gerçekten şiddet isteyen zavallılar yüzünden. tek umudum diğer şehirlerdeki eylemlerin bu şekilde amacından saptırılmamış olması. istanbulda görüştüğüm arkadaşlarım oradaki durumun çok daha iyi olduğunu ve eylemin amacına uygun bir şekilde devam ettiğini söylüyorlar. inşallah öyledir, insallah diğer şehirler amaçtan sapmamıştır, inşallah tek kaybeden şehir ankara olmuştur.