0
yazar : @emre7akan
yazmama neden olan kız kezbanın teki mk
Onu ilk gördüğüm de direk şükür ettim ALLAH’a gözlerime böyle güzellik gösterdiği için biliyorum çok gereksiz bir şükürdü bu diğerlerine göre. Onu hep görecektim, çünkü artık aynı tımarhanedeydik.
Tımarhanede ilk günleriydi onunla konuşmaya hiç fırsatım olmadı, konuşmaya fırsat olsa bile onunla konuşacak konum olmadı. Fakat en yakın kız arkadaşım onun arkadaşı olmayı başardı ve bu sayede onun hakkında bilgi edindim adı Seda tımarhaneye abisinin baskısıyla gönderilmişti onun abisine göre orası bir tedavi merkezi olarak görünse de bana göre burası bir tımarhaneden başka bir yer değildi ta ki seda ile tanışana kadar. Seda çok neşeli bir kızdı fakat çok utangaçtı. Arkadaşımın ve sedanın arkadaşlığı gittikçe ilerliyordu onlar ne kadar samimi oluyorlarsa ben seda hakkında daha fazla bilgi öğrenmeye başlıyordum. Sedayla hiç konuşmamama rağmen onun hakkında çok şey öğrenmiştim yada bana göre çok şeydiler..
Onunla tanışmayı, en azından bir kere konuşmayı başara bilmeyi çok istiyordum. Bazen büyük gözleriyle gözlerim belki birkaç saliselik bile olsa birbirini görüyorlardı. Ben ona bakarken o beni sadece görmüştü.
Seda aramıza katıldığında mevsim normallerinin üstünde bir yaz havası vardı anlayacağınız havalar o aylarda çok sıcaktı. Bir gün onunla konuşmam için hiç bir engel olmadığını fark ettim nasılsın demek için onu tanımama gerek yoktu ya.
Cesaretimin tümünü dağıtan olaylar yaşamıştım.
O gün evde ben ablam ve annem vardı. Annem mutfakta ayran çorbası yapıyordu, ablamla aynı odadaydık fakat farklı alemlerdeydik onun kulağında kulaklık radyo dinliyor iken ders çalışıyordu yemek masasında ben ise televizyon izliyordum o sırada ellektirikler gitti içeride çorbayla ugraşan annem elektiriklerin gitmesiyle heyecana kapıldı galiba mum ararken çorba tenceresine çarpmasıyla çorba tüpün üzerinden yere döküldü bunu tencerenin yere değmesinin ardından çıkan sesten anladık ardından ablam mutfaga dogru anne diyerek ilerledi bunu da ablam yürürken çıkan ayak seslerinden anladım arada çıkan bağrışma esnasında çok korktuğum için hiçbir yere kıpırdamadım
yangın esnasında ablamı ve annemi kaybetmiştim yangının neden çıktığını bilmiyordum bu yüzden bana sorulan sorulara cevap veremedim.
duyduğum seslerden çıkan görüntüyü anlattım onlara fakat bana inanmadılar beni suçlu buldular bütün her şeyin benim yüzümden oldugunu düşünüyorlardı, haklı olabilirlerdi çünkü benim doğuştan gelen bir özürlülüğümün oldugu için bütün bunları ben yapmış olabilirdim çünkü ben bir deliydim onlara göre. babam bana bakarken kinle bakıyordu bu yüzden ben ona bakmıyordum, sonunda babam dayanamadı ve beni buraya gönderdi aradan tam olarak 10 yıl geçti.bu olayın verdiği korkudan sora kimseyle konuşmadım doğru düzgün arkadaşım bile olmadı fakat birkaç yıldır kendimi çok iyi hissediyorum birkaç yılda birkaç arkadaş edinmeyi başardım.
Gelelim sedaya, cesaretimi tekrar toplayıp onunla konuşmaya karar verdim. Konuşmak için bir metin hazırlamayı bile düşündüm fakat böyle bir şey yapmamın ne kadar doğru olacağını kestiremediğimden metni boş verip doğaçlama olarak nasılsın demeyi düşündüm, düşünmez olaydım. Sedaya nasılsın demek için onu aramaya koyulmuştum bu sırada onu koca hastanede bulmakta zorlandığım için nasıl olduğunu gerçekten merak etmiştim.
Hastane koridorunun uzun yollarında ayak seslerim koridorda şiddetle yankılanıyordu. Ayağımdaki terlikler ne kadar plastik olsa da tahta gibi ses çıkartıyorlardı, özel hastane olsa da bilindik Pazar malı terliklerdi bunlar.
Koridorun sonundaki pencereye kadar gelmiştim ve camdan aşağı baktığımda ikimizin de yakın arkadaşı olan arkadaşımla beraber yürüdüklerini fark ettim, yanlarına gitmeyi biraz camdan onlara baktıktan sonra akıl ettim ve asansöre doğru ilerlerken asansörün önünde hafif kalıplı, kıvırcık ama kısa saçlı birinin beklediğini fark ettim. Onu asansöre doğru biraz yürüdükten sonra tanıdım, onun adı Abdullah’tı çok sakin ve efendi bir tip olduğu kadar birazda zekiydi bu yüzden çok soru sorardı. beni görünce “nereye gidiyorsun” diye soracağından adım gibi emindim fazla geçmedi yavaş yürümeme rağmen terliklerimden çıkan ses yüzünden bana doğru baktı ve “hayırdır nereye gidiyorsun” diye sordu.”bahçeye çıkıp biraz hava alacağım” diye cevapladım sorusunu fakat hayallerimi suya düşüren o soruyu sordu “bende aşağı gidiyordum beraber gidelim mi?” bende nezaket kuralları gereğince “tabi ki de” demek zorunda kaldım fakat Abdullah yanımdayken sedayla konuşamazdım sonra tımarhanede adım çıkardı “akıllı aşık olmuş” diye.
Bu yüzden Abdullah engelini geçmek zorundaydım ve Abdullaha bahçeye gitmekten vazgeçtiğimi söyledim. Söyledim ama Abdullah “inelim aşağıya temiz hava zihne iyi gelir” dedi ben gülerek cevap verdim diye ısrar etti ve kıramadım indik asansörle aşağı.
Dışarıda gerçekten o sırada temiz ve güzel bir hava vardı. Kuşların cıvıltısı sanki sonsuz bir boşlukta gibi his veriyordu insana, biraz ilerledikten sonra gördüğüm gözler karşısında o sonsuzluktan hiçbir zaman çıkmak istemediğimi fark ettim. Çünkü onu görmüştüm sedayı hem de yalnızdı bankta oturuyordu. O sırada hiç olmayacak bir şey oldu ve Abdullah sıcağın da etkisiyle gölge bir yerdeki banka işaret ederek oturmak istediğini söyledi, bank tamda sedanın oturduğu yerin karşısındaydı, aramızda bir ağaç ve birkaç metre vardı fakat yüzünü net görebiliyordum. Banka doğru ilerleyip oturduk. Sedanın, elindeki su şişesini açarak birkaç yudum aldığını gördüm. Fark ettim ki bende susamıştım fakat canıma çünkü gözlerimi seda dan alamıyordum ve yanımda Abdullah vardı.