1. 2876.
    +4
    ekşide yazdığım bir tanım:

    başlık : yurtdışında yaşayıp türkiye'yi beğenmeyen türk

    meselenin özünü kavrayamamış insandır.

    yok yurtdışı şöyle düzenliymiş, insanlar eğlenmesini biliyormuş, yemekler yağlıymış falan filan.
    bu ülkede eğlenmeye ihtiyaç yok bir kere. bu kadar kaotik, çetrefilli, karışık bir ülkede eğlenmeye ihtiyaç duyulmaz kardeşim. sadece camdan dışarıyı seyretsen akşama kadar vakit geçirirsin zaten. yurtdışındaki aşırı düzen ve sistem insanları eğlenmek zorunda bırakıyor olabilir mi? kafaları gelecek kaygılarıyla, sevgilim terketti panik ataklarıyla, geçim sıkıntısıyla dolu olmayanlar aşırı gelen düzenlerine düzensizlik katmak istiyor olabilir mi peki? iki kadeh viskiyle sabaha kadar dans etmeleri onların eğlenmeyi bilmelerine kanıt mıdır?

    yoo dostum yoo!

    kimse kimseye benzemez bu ülkede. yurtdışı gibi standart profiller bulamazsın. bin çeşit ırk, binlerce sene birbirine girmiştir. tavır, dil, şive, din, boy, şekil tamamen herkeste farklıdır. bu kadar karmaşık bir vatandaş topluluğu bulunmaz.

    siyaseti karmaşadır, kim iktidar, kim muhalefet meçhuldur. bazen asker sıkılıp yönetmeye gelir. bazen badem bıyıklılar oturur koltuğa. komşu ülkelerle sırayla problemler yaşanır. bazen teröristler affedilir, bazen hapistekilere af çıkar. hapishane boş kalmasın diye bazen askerleri koyarlar içine. eğitim sistemi her yıl yenilenir. hiçbir şekli bize uymaz, değiştirilir. cemiyet kültürü yoktur, biraz cemaat kültürü vardır. iki kişi yan yana gelip bir eser yapamaz. üç kişi bir şirket, bin kişi bir kooperatif kuramaz. olsa da başaramaz. her koyun kendi bacağından asılır bu ülkede ama koyun sürüleri tespih taneleri gibi dizilirler.

    iklimi, coğrafyası bile karmaşadır. kuzeyde yağmurlar, güneyde güneş, doğuda kar vardır. dümdüz ovalar, dimdik dağlar, çöller, ormanlar ne ararsan vardır. her tarafında deniz, içinde göller vardır.

    bu ülkede evden dışarı adım atman zaten bir macera başlangıcıdır. işine, okuluna sağ salim varabilmen bile sevindiricidir. geri döndüğünde atlattığın badireleri sayamazsın. bir kaç kere ölümden dönmüş bile olabilirsin. rüzgarlı bir havada başına saksı düşebilir. bazen çatı bile düşebilir hatta. kuytuda önünü kesebilirler, kadınsan bir ağacın altına devirebilirler. yan kesiciler cebini kesebilir, bazen g.tünü de kesebilir. işinden atılıp atılmayacağını bilemezsin, ya da sınav tarihinin değiştiğini. yollar kapatılmış olabilir, çukura düşebilir, asfaltta pişebilirsin. kimse sana günaydın demez. çünkü herkes her türlü kaygıyı an be an yaşamaktadır. kendine bile günaydın demezsin. canlı ve neşeli olmana gerek yoktur. içinde fırtınalar zaten kopuyordur. onlar bir gününü plan program dahilinde geçirirler, seninse beyninde yüzmilyon değişkenli denklemler döner. içinde ayrı bir ekosistem yaşar.

    bu kadar karmaşadan sonra dinlenmek için yapabileceğin tek şey zaten manda taku gibi yayılmaktır. evde yatarsın, tatilde yatarsın, piknikte yatarsın. uyusan bile o kaos da rüyandadır. bir macera da oradadır.

    dostoyevski yazmış: "insanların her yapacağı şey belli bile olsa, düşünecekleri, kaygı duyacakları bir şey kalmasaydı eğer kaldırıp saksıyı yere fırlatırlardı."

    fazla düzenli bir hayat insanı mutlu etmez. insan kaygı duyabildiği kadarıyla insan kalır. hayata tutunmak için bir şekilde bir mücadeleye girmesi gerekir. bir iddiayı taşıması, bir amaca yönlenmesi elzemdir. bu yüzden yurtdışındaki sofistike, planlı, sistemli robot hayatı bize göre, insanlığa göre değildir. türkiye'ye göre hiç değildir. çünkü biz bir hayatta bin hayat yaşamaktayız. bu yüzden beğeniriz bu toprakları, atamızdan yadigar. ölünce de alır kollarına toprağımız, bazen tepemizde de bir çınar. uyarına gelirse. işine gelirse...
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster