edit: 3 yıl önceki başlığı hortlatıyorum çünkü genelevlerin durumu hala farklı değil.
beyler okumayacak olan şimdi çıksın entry girmeyin lütfen . çok uzun farkındayım ama ferre izleyeceğinize osbir çekeceğinize okuyun bişey kaybetmezsiniz.
beyler bir dönem genelevde çalışan bir kadının anlattıkları... kanım dondu şerefsizim. genelevlere gitmeyin beyler. siz gitmezseniz kimse gitmezse kapanır bu lanet olası yerler. kadınlar bu acıları yaşamaz. sonuna kadar okuyun özet filan yok.
kaynak da belirteyim kopyala yapıştır yaptığım site:
http://www.evrensel.net/news.php?id=47444
------------------------------------------------------
Genelevin asıl patronu devlet
Ayşe Tükrükçü, 2007 genel seçimlerine istanbul 2. bölgeden bağımsız aday olarak katıldı. Seçim sürecinde yürüttüğü politikayı, taşıdığı dövizlerde şöyle özetliyordu: "Eski Genelev Kadınıyım (Modern Köle), Tüm Hayatsız Kadınlar için, Tüm Ezilen, Hor Görülen Şiddet Mağduru Kadınlar için istanbul Bağımsız Milletvekili Adayıyım". Duygu Dalyanoğlu ve Zeynep Kutluata, Ayşe Tükrükçü ile kişisel deneyimlerinden yola çıkarak Türkiye'de fuhuş ve devletin bu alandaki rolü üzerine konuşmuştu. Röportajın tamamı Kültür ve Siyasette Feminist Yaklaşımlar dergisinin Ekim 2008 sayısından okunabilir.
Duygu Dalyanoğlu / Zeynep Kutluata
Evrensel
Fuhuşu nasıl tanımlıyorsunuz?
Fuhuş sadece genelev ile bitmiyor. Randevu evleri, sokakta çalışanlar, genelevler... Fuhuş her yerde var. Rakamlar yüksek, gelir fazla, gideri az olan bir şey diyorlar. Benim hayatımın giderini hesaba katmıyorlar. Dedim ya, benim 25 senemi zütürdü 2,5 sene genelevde yaşamak. Fuhuş her yerde ama devlet buna bilerek, isteyerek göz yumuyor. Genelev çalışanlarının vergileri ile devlet memurlarının maaş aldığını biliyor musunuz? Genelev kapısını bekleyen de bir polis, bir de bekçi!
Genelevlerdeki işleyişten bahsedebilir misiniz? Genelevlerin hukuki pozisyonu nedir? Devletin buradaki rolü nedir? Vegiba hukuki olarak nasıl tanımlanıyor?
işte bu benim vegibam: hangi tarihten hangi tarihe kadar, hangi genelevde çalıştığıma dair belge. Kaymakamlık da Valilik de Emniyet Müdürü de biliyor benim genelevde çalıştığımı. Onların imzası olmadan ben orada çalışamam. Örneğin, üç ayda bir kan tahliline gidiyorsun, hasta mısın diye... Yanında vegiba denen bu karnenin olması lazım. Memleket memleket satılırken o kâğıt olmadan yine satılamazsın. Vegibasız genelevine giriş yapamazsın. Bir sefer, bir otelde, erkek arkadaşıyla, sevgilisiyle, müşteri ile "basılan" bir kadın vegiba alıyor. Fişlenme denen şey bu. Parmak izin alınıyor, fotoğrafın çekiliyor. Artık fuhuş yaparken yakalandın diye emniyette kaydın oluyor. Rasgele Ayşe, Fatma gidip “ben genelevinde çalışacağım, beni buraya alın” diyemez, içeriye de giremez. Girmen için önce fişlenmen lazım, bundan hüküm giymen lazım. Ben hüküm giyenlerdenim. Çünkü o zaman zina suçu vardı, şimdi zina suçu yok.
Şimdi zina suçu yok, peki fişlenme nasıl oluyor? işin içinde para olduğunun kanıtlanması gerekiyor herhalde...
Ali ile Fatma anlaşıyor, otele gidiyorlar. (Ama bunların hepsi genelev patronları tarafından ayarlanıyor aslında.) "Şurada fuhuş yapılıyor" diye polise telefon açıyor. Polis gidiyor onları alıyor. Telefon açanın zaten amacı belli: o kadını fişlemek. Kadının fuhuştan yakalanmış olması lazım, emniyette fuhuştan yakalandı diye kaydı çıkması lazım. Cezaevi mahkûmiyetinde olduğu gibi karakolda resmin çekilir; önünde seri numaran, hangi sıfatla yakalandığın zaten dosyanda yazılı, fuhuştan yakalandığın yazıyor... Sonra hastaneye muayeneye gidilir. Biz bunu bu vaziyette yakaladık denilir. Hastanede, evet sperm bulundu, fuhuştan yakalandı benzeri bir şey yazan belge doktor tarafından imzalanır. Ertesi gün kadın adliyeye çıkarılır. Adliyede kadına "sen ne yapıyordun " diye sorulur. Dışarıda üç beş tane adam bekler zaten, tehditlerle kadın da "evet ben fuhuş yapıyordum" der. "Yaşamımı sağlamak için başka şansım yok" gibi şeyler söyler. Adliye kararında da fuhuştan yakalandı diye işlem yapılır. Kadın, üç gün sonra da gidip "ben geneleve gireceğim" diye müracaatta bulunabilir.
Geneleve satılma süreci de böyle başlıyor...
Evet geneleve satılma bu işte. Bana eşim tarafından komplo kuruldu. Genelev patronları, Emniyet ve Islahiye Devlet Hastanesi... Bunların hepsi işbirliği içindeydi ben yakalanırken. Çünkü doktor bana sormadı sen kimle yattın diye. Konuşturulmuyorsun ki! Ben mahkemeye çıktım, ne için çıktığımı bilmiyorum. Savcıya bir şey söylemek istiyorum. “Ben niye yakalandım, niye buraya geldim” diye sormak istiyorum. Adam bana diyor ki: “Tamam tamam zaten senin halin belli.” Kıyafetime bakarak benim huur olduğuma karar verdi adam. O karar verilmemiş olsaydı ben fişlenmezdim.
Peki o satma sürecinde bir borç senedi mi imzalatılıyor?
içeriye girdikten sonra borç senedi imzalatılıyor. Şimdi ben geneleve girdim. Kapıya geldiğimde polisi gördüm, bekçiyi gördüm, sevindim. Çünkü nereye geldiğimi bilmiyorum. "Burası neresi" dedim, polis bana "alışırsın" dedi. Üzerim kan içinde, "gitmem etmem, burası neresi?" dediğimde dayak yiyorum. Neyse, içeriye girdim. Üç gün işkenceden sonra dördüncü gün mecburen çalıştım. Alternatifin yok, başka kurtuluşun yok. Patron geldi, senedi ben ilk defa hayatımda genelevde gördüm. "Şuralara imza at" dedi. "Atmam" dedim; dayağı yedim, attım. Öğrendiğim şu oldu: işbirlikçi polislerimiz var ya... 100 milyon rüşvet polislere verildi. 100 milyon beni muayene eden sağlık komisyonuna, doktorlara verildi. 40 milyon da beni satan pekekente verildi. Şimdi bu rüşvetler verilmese ilk girişlerde zorluk çıkıyor. Polislerin aldığı rüşvetler geneleve satışımızın daha çabuk olmasını sağlıyor. En başta emniyet müdürlüğü... Bu halen 62 tane genelevde de, valilikte ve emniyette de geçerli olan bir kuraldır. Ben o kuralı bozmaya çalışanlardanım. "Satılmayın, satmayın" diyorum; çünkü "bunun parasını devlet yiyor" diyorum. Rüşvet karşılığında genelevin içinde neler neler yapılıyor... Zoraki çalışma yasak deniyor ama var. Borçlandırılmak yasak deniyor, ama var. Satılmak suç deniyor, ben satıldım. Ay halinde bu kadın evinde olacak deniyor; yok, içerdeyiz. Hamilelik halinde çalışılmaz deniyor; kürtajdan çıkıp yarım saat sonra müşterinin altına yatan bizleriz. Gerçekte hiç uyulmayan bir yasa var, fuhuş yasası. Yasada, geneleve ilk girişte, emniyet müdürlüğünde, valilikte ya da sağlık komisyonunda birilerinin bizi karşısına alıp vegibanın artısını eksisini anlatması şart koşulmuş. Ama hiçbiri bunu yapmıyor. Yasadaki maddeler bizim yaşadıklarımıza uymuyor. Tek uyan, devlete vergimizin ödenmesi. Benim geneleve giriş tarihim belli, genelevden çıkış tarihim belli. Ben orada 2,5 sene vergi ödedim. 2,5 sene sigorta param kesildi. Ama 212 gün sigortalı çıktım.
Seçimlerden sonra 40 sene genelevde çalışan bir arkadaşla tanıştım. 40 sene! Okuma-yazma bilmiyor. Kadın 1 sene sigortalı çıktı. 1 sene! 39 sene çalıştığı nerede bu kadının? Kadın 59 yaşında genelevden kaçıyor. Elinde para var mı? Hayır. Üzerinde kıyafet var mı? Hayır. Mal varlığı var mı? Hayır. Nerede bu kadının parası? Nerede bu kadının hayatı? Sözde fuhuş yasası bize hitap eden yasa... Yazıda evet, ama pratikte hayır!
Vegibadan kurtulmak nasıl mümkün oluyor? Evlenerek mi genelevden çıkılabiliyor?
Bizlerin basına çıkmasıyla ya da ayıplarını yüzlerine vurmamızla birlikte birtakım şeyler değişti. Borcu olmayan çıkabiliyor. Ama hangi kadının borcu yok? Ben 93 yılında bir hesaba girdim genelevde. Kazancım 500 milyondu, o zamanın parasıyla süper bir para. Borcumu öderim diye düşünüyorum. Sonra bir hesap yapıldı. 250 patronun, 250 benim hesabıma düştü. 240 milyon borcum var. Fazladan 10 milyonum var diyorum. Elektrik parası, su parası, yakıt parası, sigorta… Bunların hepsi benim 250'den çıktı. Kaldı bana 30 milyon. Etimi satmışım, şimdiki tabirle fahişelik yapmışım, ama benim borcumdan 30 milyon para düşüyor. Her ay 30 milyon, 40 milyonla senin borcun bitmez. O yüzden de genelevden çıkış çok zordur. Devlet kurumuna gidip "ben çıkmak istiyorum" desen, seninle patronu yüz yüze getirir. Patron "getirsin parayı, borcunu kapatsın gitsin" der. Yemedim, içmedim, giymedim diyebilirim. Kahvaltı yapmazdım, öğlen yemeği yemezdim borç yatırılacak diye. Yediğim bir kuru ekmek. 5 ay boyunca da böyle yaşadım. Günde, o zaman ortalama 20-30 kişiyle yatıyorsam, borcumu kapatıp çıkacağım diye ne yaşlısına baktım ne üzerimde ölecek insana baktım, ne gencine baktım. Dedim müşteri, ne olursa olsun.
Vegiba silindi mi? Silinmedi. Çok mücadele ettim. Ben etim satılmasın, geneleve girişlerim kapansın istedim. 11,5 yıl boyunca bunun için mücadele ettim. "Genelevin girişini kapatın bana" dedim. Hani şeytan bu ya, artık canım boğazıma gelir "lanet olsun bu dünyaya" deyip belki bir gün giderim, hesabını yaparım. Onu dahi yapmayayım diye dilekçemi verdim 11 sene önce vegibamın silinmesi için Kütahya Genelevi'ne. Kabul edilmedi. Bana söylenen şu oldu: " Tamam, sen git 5 sene evli kal; her şey silinir."