0
nurcu olmak islam'ın temel bazı ilkeleriyle çelişir. bu nurcular meczuplar gibi risale-i nur külliyatı okurlar ,efendime söyleyeyim. neden mi? onlar için çok değişik bir konumdadır bu külliyat da ondan. laf ettirmezler. toz kondurmazlar. bir nevi ikinci bir kutsal kitaptır bu onlar için. bu külliyatın pek çok yerinde islam'ın şartlarıyla, kur'an-ı kerim'in hükümleriyle taban tabana çelişecek, hatta şirk sayılacak, adamı küfre sokacak ifadeler mevcuttur.
müslüman kime denir? kabaca imanın ve islam'ın şartlarını yerine getirenlere denir, diyelim ve geçelim. bu şartlardan biri allah'ın kitaplarına inanmaktır. bu nedenle kur'an-ı kerim hükümlerine inanmak, imanın ve islam'ın şartlarındandır. kur'an'dan bir ayet:
muhafazid, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. fakat o, allah'ın resulü ve nebilerin sonuncusudur. allah, her şeyi hakkıyla bilendir. ~ ahzab suresi, ayet 40.
ne diyor? muhafazid aleyhisselam son nebidir, diyor. buraya dikkat! yani ondan sonra bir daha kendisine kitap indirilen bir nebi gelmeyecektir, diyor. bir de risale-i nur külliyatından bakalım, orada ne diyor:
mesela, 'zeytünetin la şarkiyetin ve la garbiyyetin' cümlesi der: 'nasıl ki, elektriğin kıymetdar metaı, ne şarktan ne de garbdan celbedilmiş bir mal değildir. belki yukarıda, cevv-i havada rahmet hazinesinden, semavat tarafından iniyor. her yerin malıdır. başka yerden aramağa lüzum yoktur' der. öyle de manevi bir elektrik olan resail-in nur dahi ne şarkın malumatından, ulumundan ve ne de garbin felsefe ve fünunundan gelmiş bir mal ve onlardan iktibas edilmiş bir nur değildir. belki semavi olan kur'an'ın, şark ve garbin fevkindeki yüksek mertebe-i arşisinden iktibas edilmiştir. ~ risale-i nur külliyatı, şualar, birinci şua, c. 1, s. 833, ş:564, said-i nursi.
ilk cümlede tırnak içinde verilen alıntının türkçe meali,
'ne doğuya, ne de batıya ait olan zeytin ağacından',
olmakla beraber şu ayette geçer:
allah, göklerin ve yerin nurudur. o'nun nurunun temsili şudur: duvarda bir hücre; içinde bir kandil, kandil de bir cam fanus içinde. fanus sanki inci gibi parlayan bir yıldız. mübarek bir ağaçtan, ne doğuya, ne de batıya ait olan zeytin ağacından tutuşturulur. bu ağacın yağı, ateş dokunmasa bile neredeyse aydınlatacaktır. nur üstüne nur. allah, dilediği kimseyi nuruna iletir. allah, insanlar için misaller verir. allah, her şeyi hakkıyla bilendir. ~ nur süresi, ayet 35.
zurnanın zırt dediği yere gelelim. ne diyor risaleden verdiğimiz bölümün sonunda? ne ima ediyor?
'belki semavi olan kur'an'ın, şark ve garbin fevkindeki yüksek mertebe-i arşisinden iktibas edilmiştir.'
anlayamayanlar için bir de altyazı geçelim.
'belki göksel olan kur'an'ın , doğu ve batının yukarısındaki yüksek gök mertebesinden ödünç alınmıştır.'
ne gibi? aynı ayetteki zeytin ağacı gibi, aynı kur'an gibi. kimden bunlar? allah'tan! diyor ki said abimiz, bize de risale-i nur vahyolundu - tövbe haşa. bu yalnızca bir örnek. daha neler neler var. kendi yazdığı metinlere, allah'ın ipi, ürvet-ül vuska gibi yakıştırmalar yapmasını mı, 'kur'an'ın gizli gerçekleri risale-i nur ile birlikte bize iniyor', demesini mi... te tey...
Tümünü Göster