0
gibini kaybeden adam öyküsünden;
07:15 çay demledim, bir sigara yaktım, çay olana kadar, bir tane içtim, çayla birlikte bir tane daha, dışarı çıkmadan arabanın üzerindeki karı ve camlarda oluşmuş buzu düşündüm, odamdaki elbise dolabından eldivenlerimi aldım, mutfağa döndüm, boş bir kavanoz buldum, çaydanlığın altında ki suyu boş kavanoza doldurdum, pijamalarımı çıkardım, hangi takım elbisemi giysem diye düşündüm, mavi olanını seçtim, gömlek ve kravatta karar kıldım sonra, elimi çorap sepetine atıp, lacivert bir çorap aldım. çorabı giydim, sonra pantolonumu giydim, kemeri seçtim, gömleği giydim, alacele gömleği içime soktum, pantolonumu çözmeden. bağlanmamış kravatı yakamın içine geçirdim, ceketimi üstüme aldım, dilimde bir türkü vardı “hop taraleylim havası, yandı pilav tavası, ergen kızlar kaçıyor vermeyince babası”...
siyah ayakkabılarımı giydim, baktım çamurlu, küfür ettim, sonra traş olmadığımı farkettim, ayakkabıları ve ceketi çıkardım, banyoya gittim, yüzümü ıslattım, jileti suratıma sürdüm, canım yandı, yüzüme traş sabunu sürmekten nefret ederim biliyormusun? ama yinede sürdüm, 30 sn sürdü traş olmam, aslında sakallı gezmeyi severim, ama iş yerinde kızıyorlar, sakallı görünce. korkuyorum sanırım, o nedenle traş olmaya özen gösteriyorum, kolonyadan, parfümden nefret ederim, hiç parfüm kullanmadım biliyormusun? kendi kokumu severim.
çıktım ceketimi giydim, eldivenlerimi ve sıcak su kavanozunu aldım, ayakkabılarımı giydim, kapıyı açtım, merdivenlerden inip dış kapıyı açtım, apartmanın önü buz tutmuştu, geyşa adımlarıyla kaymamaya özen göstererek kapıdan çıktım. arabama kadar yürüdüm elimde sıcak su dolu bir kavanozla, kavanozun kapağını açtım, arabanın üstüne koydum, eldivenleri elime geçirip, önce arabanın üzerindeki karları temizledim, camlarda buz vardı, sıcak suyun yarısını ön camın en üst noktasından başlayarak yatay olarak döndüm, sonra arabanın anahtarını aradım, “hay dıbına koyim” dedim, anahtar cebimde değildi, “şimdi zili çalacan evdekileri uyandıracan, anahtarı alacan, gibtir ya”, gittim zile bastım, kapıyı babam açtı, bir şey konuşmadık, ayakkabılarımı çıkardım, salonun kapısını açıp odama girdim, blue jeanin sağ cebinden anahtarlarımı ve bozuk paralarımı aldım, arka sağ cebimden cüzdanımı aldım, yatağımın üzerinde dün geceden açık kalmış amin maoluf’un “afrikalı leo” kitabını gördüm, yavuz sultan selime küfür ettim. orosğu çocuğu az katliam yapmamış girdiği yerlerde... canım sıkıldı kaç gündür elimde sürünüyor, son bölümü kaldı, demek ki gece okurken uyuya kaldım diye düşündüm. odamın kapısını kapattım çıktım, salonu geçtim giriş kapısına geldim, ayakkabılarımı giydim, dış kapıyı açtım, cep telefonumu unuttuğum geldi, bu kez ayakkabılarımı çıkarmadan içeri girdim, “hay dıbına koyayım, unutsaydım bir daha çıkacaktım yukarı diye gülümsedim”. telefonu aldım komedinin üzerinden, açtım baktım bir sms, “benimle sevişmek istermisin?”. offfff dedim ya, sevişmek? gibtirin gidin başımdan, herkes aklını sevişmekle bozmuş, bense anlamak istiyorum aşık olmak istiyorum, anlamsız yere sevişmek değil, ruhum yoruldu diye içimden geçirdim merdivenlerden alacele inerken. sevişmek düzüşmek vs vs derken arabanın kapısını açtım, kontağı taktım, silecekleri çalıştırdım, ön de buz kalmamıştı ama arka buzla kaplıydı, suyun tamdıbını döktüm arka cama silecek çalışırken o da çözüldü, hah dedim şimdi oldu, kavanozu arka sol kapıyı açıp arabanın döşemesine koydum, kapıyı kapattım, ön kapıyı açtım, arabanın içine oturdum, ayakkabılarım ıslanmıştı, çoraplarıma dek işlemişti ıslaklık, “ulan dedim gökten kar düşer, işler ters gider, bi de hayırlısıyla çalışsa şu araba” diye içimden geçirdim, kontağı çevirdim, araba çalışmadı, bir daha bir daha çalışmadı, lpg kullanıyorum, gece borular donuyor, sıcak su dökmek gerekiyor boruların üzerine, ama sıcak suyum bitti. eve çıkıp almak mı offfffffff oldum, çıkamam ama işe de gitmem gerekiyor, en iyisi işemek lpg borularının üzerine diye düşündüm. kaputu açtım, etrafa baktım, sağda solda kimse var mı diye. denyonun birisi fotograf çekiyordu gitmesini bekledim, boruların olduğu tarafa doğru geçtim, fermuara mı açtım, elimi attım, bişi yok, olamaz dedim, iki elimle birden saldırdım donumun içerisine, parmaklarımla her tarafımı araştırdım, yoktu, gibim yoktu... sanırım rüya görüyorum. pantolonumu dizime kadar indirdim, donumu sıyırdım dizlerime kadar, bu arada kendime bakamıyorum, elimle aramaya çalışıyorum, bişi yok... birden çığlık atmaya başladım, ellerim, gözlerim arıyor organımı ama penisimin olduğu yerde hiçbir şey yok, traşlanmış bir üçgen ve iki büzüşmüş testisten başka bir şey yok, koşmaya çalıştım, dizlerimin üzerine düştüm, “gibim yok oldu, gibim yok oldu” diye ağlamaya başladım, sesim o kadar çok çıkmış ki, insanlar camlarını açıp ne oldu diye bakmaya başladılar, kimi korkarak camı kapıyı kapattı, kimi eşini garip bir kızgınlıkla içeri soktu, ama yanıma kimse gelmiyordu, ben öylece karların ortasında bir gibim bile olmadan ağlayarak kalakalmıştım.
birden toparlandım, donumu çektim, pantolonumu düzelttim, acaba gibim bir yere mi düşmüştü ? aranmaya başladım, arabanın etrafında dört döndüm, yoktu(!), araba ile ev arasında dört döndüm, yoktu, merdivenleri tek tek onlarca kez çıktım yoktu...
bugün akşam oldu ben hala araba, ev, merdivenler, yatak odam, salon, mutfak arasında gibimi arıyorum, ağlayarak...
bir sms geldi “kullanılmayan organlar yok olurlar diye”
Tümünü Göster