1. 1.
    +3
    kısa hikayem, okumak isteyen panpalarımla paylaşıyorum

    Rivendell Yetimhanesi, 2055
    Gündoğumu

    Kahverengi gözlerin önüne düşen sapsarı taneler, lanetlenmiş oksijeni ciğerlere yollamayı reddeden soluk borusu. Hayatın acı kısmını gerekenden erken görmüş bir bedenin kendini koruma içgüdüsü müydü bu? Gözlerinin önünde asılı duran gerçeği inatla reddederek, sanal bir mutluluk yaratmak mümkün müydü? Peki ya elleri? Kağıt beyazı bir renkte olmaları ve her daim kış kadar soğuk olması, Dünya denen Cehennem'de kavrulmaktan korktuğunu mu gösterirdi? Peki ya boğazı? inatla yutmayı reddedip, yemeye çalıştığı bulamacın her damlasını ittiren bademcikleri, bu Dünya'nın yasaklı nimetlerini red mi ediyordu? Küçük bir şangırtıyla tabağına düşen kaşık, gözlerini açabilmesi için yeterli değildi.

    edit: biliyorum amk aranızda okumayı sevenler var, türü fantastik bu hikayemin, akıcı olacak yani. bi ay giblenmesin yine parça parça yazıcam buraya, sizden başka paylaşacağım kimse yok çünkü.
    ···
   tümünü göster