-2
ameke
derdimi
tanrı
gözünden anlatıyorum amk
böyle taktan iş olur mu?
kezbanlar daha moral bozucu amk.
Caris esterama di raizel derin bir nefes alıp, anlık bunalmışlığı üzerinden
atarken az sonra
olacaklardan
habersizdi. Üzerinde uykusuzluk ve 8 saat çalışmış olmanın yorgunluğu vardı.
Günlerdir evde yalnız olduğu
için
ailesine ait ayakkabı mağazasını kendisi açardı.
Mağaza, L şeklinde yaklaşık 200 metrekare büyüklüğündeydi.
Girişin hemen yanında kasa,
cam kapının
karşısında dört tarafı ayna,
üç tarafı deniz kaplı sütunlar vardı.
Girerken sütun dışında görünen ilk yerler sağda
olan kasanın 1 metre ilerisindeki bayan sandaletlerinin asılı olduğu duvarı tepeden yerden yaklaşık 50 santim
yukarıda olan demir askılıklar ve, hemen askıların bittiği yerde başlayan 5 katlı, beyaz, 36 - 40 numara çeşitli
topuklu ayakkabıları taşıyan raflardı.
Kliması çalışmayan ve direk güneş alan girişin yanındaki kasasıyla bronzlaşırken kilo vermek imkansız
değildi. Yanında daima 50, 100, 200 liralık banknot taşıyan müşterilerde eklenince para bozdurma çabası
Rai*'yi yaza erken hazırlamıştı.
içeriye 1 kız
1 oğlan çocuk, 1 çiçek açmış bakire ve 2 kadından oluşan ülkenin
sahipleri konumundaki klagib Türk kafilesi girdi.
;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;
•
Raizel'in kısaltılmışı.
;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;
Efe.
Oğlan 7 yaşlarında hafif sarışın ve sol şakağının oradan başlayıp başının arkasına kadar uzanan kertiği ile
tam bir lannister çipiydi. içeriye adımını attığı anda ayakkabıların yerlerini değiştirmeye başlamasını ne kadar
geveze olduğunun bir göstergesiydi. Hatta Rai'nin yukarıya kalka kavisli kaşlarına rağmen gözlerine bakarak
eline aldığı topuklu ayakkabıyı babetlerin içine atması arsızlığı hakkında da fikir edinmemize yeter ve artardı.
Tabi ya diye düşündü Efe, eğer bu yüksek ayakkabıları giyersem bir daha kimse beni Tyrion'la karıştırmaz. Kimseye çaktırmadan aldığı 37 numara platform topuklu ayakkabıyı L şeklindeki mağazanın diğer tarafında
yavaş yavaş giymeye başladı. Kramponlarını çıkarmayı bir an bile düşünmeden.
;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;
Hacer
2 kız annesi Hacer kapalı giysileri ve başörtüsüyle tam bir Türk kadınıyım imajı veriyordu. 1. plaj yolunda
yürürken mağazayı görmüş ve ''abiye'me uygun ayakkabıları belki burada bulurumdiye düşünüp mağazaya
girmişti.Anne'' diyen Kezban'ın sesiyle irkildi, ne var kızım kızım dedi yanık sesiyle. şu babetler 10
liraymış diyerek bir nevi annesini yanına çağırdı Kezban.
Hacer büyük kızı Kezban'ı küçük kızı Esra'dan daha çok severdi. Çünkü gözlerini kendinden almıştı. Kırmızı
ışıkta karşıdan karşıya geçerken kafasını hiç çevirmesine gerek bırakmayan, yolun hem sağını hem solunu
gören o gözleri.
;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;
Esra
Stark hanedanından Esra içlerinde en normal görünen insandı. Gözleri, sık sık umarım bizi utandırmaz diye
düşündüğü teyzesi Fadime'ye kayıyordu. Keşke birlikte çıkmasalardı çarşıya, oğlu Efe girdikleri her ortamı
kaka etmesine rağmen O sessiz kalıyordu, ağzından sık sık çocuk işte ne olacak cümlesini duyuyordu.
Mağazaya annesine ayakkabı almak için gelmişlerdi ama Kezban'nın 10 liralık babetleri görünce ablasına da
alacakları kesin gibiydi. Her zaman böyleydi Kezban, anne bak 5 liraya geyikli tayt, anne bak mavi hırka 10
lira, anne bak, anneeee sonu yoktu sanki.
Annesiyle birlikte kendisi de babetlerin oraya gitti. Sağ elini raflara koyarak destek aldı. Rai ile göz göze
geldiğinde lütfen yapma düşüncesiyle gözlerini hızla ablasına çevirdi.
;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;
Kezban
Spor tarzı bağcıklı babetleri gördüğünde benim olmalılar diye düşündü Kezban. O Stark hanedanının çiçek
açmış bakiresiydi. Her şeyin en güzelini O hak ediyordu.
Geyikli taytımın altına güzel gider değil mi? diye sordu Hacer'e.
evet, güzelmiş dedi Hacer.
denesene.
Esra bence diğerlerine bak o küçük duruyor dedi. Ama Kezban biliyordu Esra'nın kendisini kıskandığını. Ne
de olsa Esra, Kezban'ın sahip olduğu kadar geniş bir görme alanına sahip değildi.
Zaten sağ tekinin sağında, sol tekinin solunda bulunan mor ok çizgileriyle o babetlerde de kendini görmüştü.
;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;
Rai
Kezban'ın bakar mısınız cümlesiyle evet diyerek yanıt verdi. Kezban'ın yanına yürürken Efe geldi aklına ortalarda görünmüyordu.
Buyurun dedi Kezban'a.
Bu 38 numara 40 numarası var mı?
40 kalmamış bir alt sırada 39 numara var
yaah dedi Kezban hafif titrek bir ses tonuyla.
kızım bir onu dene, -Belki olur- diye araya girdi Hacer.
ufff diyerek ayakkabısının sağ tekini çözmeye başladı Kezban.
Esra'nın endişeli halleri Rai'nin gözünden kaçmadı.
Sonunda Kezban, çözülen ayakkabısından hızlıca çıkardı sağ ayağını.
Kezban'ın;
Sağ ayağı ayakkabısından çıktığında gök gürledi.
Sağ ayağı ayakkabısından çıktığında şimşekler çaktı.
Sağ Ayağı ayakkabıdan çıkınca serbest kalan yeşil duman kapladı tavanı.
Rutubet sanki sadece Rai'nin üstüne çökmüştü, duman üstüne doğru geldikçe geriledi.
Kulaklarındaki keskin çınlama sesine rağmen kalp atışlarını duyabiliyordu.
Geri geri kasaya kadar gelip, ellerini beyaz masaya koyduğunda Esra ile göz göze geldi. Esra donuk, gözlerle Rai'ye bakıyordu, rengi hafif yeşile dönmüştü teninin.
Gözlerinde bir şey vardı Esra'nın belki de tam tersi bir şeyler ekgibti.
Gözlerinin feri.
Daha fazla dayanamıyordu, bilekleri yavaş yavaş kırılıyordu. Rai'nin gözleri kapanmadan önce aklında tek bir düşünce vardı.
Feriştahınızı...
;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;
Esra
Keşke hep kuzeyde kalsaydık diye düşündü.
Biz kuzeyin insanlarıyız batıya ayak uydurabileceğimizi düşünmek ne büyük aptallık.
Keşke Kezban'ı yediler alsaydı.
Anne en başından doğmasına izin vermemeliydi.
Yabancı onu kendi karısı yapmalıydı.
Ama şimdi bunları düşünmek mantıksız, istenmeyen yaşanmıştı bir kere, sonra Efe geldi aklına ''Al beni Rh'ollordiye geçirdi içinden.
Al beni''
;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;
Son Perde
Caris esterama di raizel gözlerini açtığında elinde kırmızı,
dolgu topuklu ayakkabı vardı.
Onu kutulayıp, yeşil çizgili büyük poşete koyarken de,
kasanın üzerindeki rakamlarla 24.90 sayısı girip,
k1, nakit onay tuşlarına basarken de ne yaptığı hakkında bir fikri yoktu.
Ak yürüyenlerden biri mi oldum diye merak etti.
Kendisinde bir problem olduğunu düşünüyordu.
Problemin ne olduğunu merak etti.
Poşeti Hacer'e uzatıp
Hayırlı olsun
derken Kezban'la göz göze geldi.
Beyninde şimşekler çaktı. Her şeyi bir anda hatırladı. Nefes almıyordu. Problemini bulmuştu nefes almıyordu.
Naylon poşeti,
fişi ve 10 kuruşu alıp
iyi günler
diyerek çıkarken Hacer,
sizin ben mamundanızı, otobanınızı dürteyim
düşünceleri ve son nefesiyle
size de diyebildi Raizel.
Ve onlar köşeyi döndüğünde koşarak dışarı çıktı.
Gezegendeki tüm oksijeni içine çekti.
Dışarıdan mağaza'ya bakarken ''hiç kimse buradan Lord Tywn'in ordusunun geçmediği söyleyemez'' diye düşündü. Üstelik daha iblisin topuklu sürprizini görmemişti bile...
;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;
ne yapayım beyler?