1. 1.
    -2
    ameke

    derdimi
    tanrı
    gözünden anlatıyorum amk
    böyle taktan iş olur mu?

    kezbanlar daha moral bozucu amk.

    Caris esterama di raizel derin bir nefes alıp, anlık bunalmışlığı üzerinden
    atarken az sonra
    olacaklardan
    habersizdi. Üzerinde uykusuzluk ve 8 saat çalışmış olmanın yorgunluğu vardı.
    Günlerdir evde yalnız olduğu
    için
    ailesine ait ayakkabı mağazasını kendisi açardı.

    Mağaza, L şeklinde yaklaşık 200 metrekare büyüklüğündeydi.
    Girişin hemen yanında kasa,
    cam kapının
    karşısında dört tarafı ayna,
    üç tarafı deniz kaplı sütunlar vardı.
    Girerken sütun dışında görünen ilk yerler sağda
    olan kasanın 1 metre ilerisindeki bayan sandaletlerinin asılı olduğu duvarı tepeden yerden yaklaşık 50 santim
    yukarıda olan demir askılıklar ve, hemen askıların bittiği yerde başlayan 5 katlı, beyaz, 36 - 40 numara çeşitli
    topuklu ayakkabıları taşıyan raflardı.

    Kliması çalışmayan ve direk güneş alan girişin yanındaki kasasıyla bronzlaşırken kilo vermek imkansız
    değildi. Yanında daima 50, 100, 200 liralık banknot taşıyan müşterilerde eklenince para bozdurma çabası
    Rai*'yi yaza erken hazırlamıştı.
    içeriye 1 kız
    1 oğlan çocuk, 1 çiçek açmış bakire ve 2 kadından oluşan ülkenin
    sahipleri konumundaki klagib Türk kafilesi girdi.

    ;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;

    • Raizel'in kısaltılmışı.

    ;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;

    Efe.

    Oğlan 7 yaşlarında hafif sarışın ve sol şakağının oradan başlayıp başının arkasına kadar uzanan kertiği ile
    tam bir lannister çipiydi. içeriye adımını attığı anda ayakkabıların yerlerini değiştirmeye başlamasını ne kadar
    geveze olduğunun bir göstergesiydi. Hatta Rai'nin yukarıya kalka kavisli kaşlarına rağmen gözlerine bakarak
    eline aldığı topuklu ayakkabıyı babetlerin içine atması arsızlığı hakkında da fikir edinmemize yeter ve artardı.

    Tabi ya diye düşündü Efe, eğer bu yüksek ayakkabıları giyersem bir daha kimse beni Tyrion'la karıştırmaz. Kimseye çaktırmadan aldığı 37 numara platform topuklu ayakkabıyı L şeklindeki mağazanın diğer tarafında
    yavaş yavaş giymeye başladı. Kramponlarını çıkarmayı bir an bile düşünmeden.

    ;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;

    Hacer

    2 kız annesi Hacer kapalı giysileri ve başörtüsüyle tam bir Türk kadınıyım imajı veriyordu. 1. plaj yolunda
    yürürken mağazayı görmüş ve ''abiye'me uygun ayakkabıları belki burada bulurumdiye düşünüp mağazaya
    girmişti.
    Anne'' diyen Kezban'ın sesiyle irkildi, ne var kızım kızım dedi yanık sesiyle. şu babetler 10
    liraymış
    diyerek bir nevi annesini yanına çağırdı Kezban.

    Hacer büyük kızı Kezban'ı küçük kızı Esra'dan daha çok severdi. Çünkü gözlerini kendinden almıştı. Kırmızı
    ışıkta karşıdan karşıya geçerken kafasını hiç çevirmesine gerek bırakmayan, yolun hem sağını hem solunu
    gören o gözleri.

    ;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;

    Esra

    Stark hanedanından Esra içlerinde en normal görünen insandı. Gözleri, sık sık umarım bizi utandırmaz diye
    düşündüğü teyzesi Fadime'ye kayıyordu. Keşke birlikte çıkmasalardı çarşıya, oğlu Efe girdikleri her ortamı
    kaka etmesine rağmen O sessiz kalıyordu, ağzından sık sık çocuk işte ne olacak cümlesini duyuyordu.

    Mağazaya annesine ayakkabı almak için gelmişlerdi ama Kezban'nın 10 liralık babetleri görünce ablasına da
    alacakları kesin gibiydi. Her zaman böyleydi Kezban, anne bak 5 liraya geyikli tayt, anne bak mavi hırka 10
    lira, anne bak, anneeee
    sonu yoktu sanki.

    Annesiyle birlikte kendisi de babetlerin oraya gitti. Sağ elini raflara koyarak destek aldı. Rai ile göz göze
    geldiğinde lütfen yapma düşüncesiyle gözlerini hızla ablasına çevirdi.

    ;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;

    Kezban

    Spor tarzı bağcıklı babetleri gördüğünde benim olmalılar diye düşündü Kezban. O Stark hanedanının çiçek
    açmış bakiresiydi. Her şeyin en güzelini O hak ediyordu.
    Geyikli taytımın altına güzel gider değil mi? diye sordu Hacer'e.
    evet, güzelmiş dedi Hacer.
    denesene.

    Esra bence diğerlerine bak o küçük duruyor dedi. Ama Kezban biliyordu Esra'nın kendisini kıskandığını. Ne
    de olsa Esra, Kezban'ın sahip olduğu kadar geniş bir görme alanına sahip değildi.
    Zaten sağ tekinin sağında, sol tekinin solunda bulunan mor ok çizgileriyle o babetlerde de kendini görmüştü.

    ;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;

    Rai

    Kezban'ın bakar mısınız cümlesiyle evet diyerek yanıt verdi. Kezban'ın yanına yürürken Efe geldi aklına ortalarda görünmüyordu.
    Buyurun dedi Kezban'a.
    Bu 38 numara 40 numarası var mı?
    40 kalmamış bir alt sırada 39 numara var
    yaah dedi Kezban hafif titrek bir ses tonuyla.
    kızım bir onu dene, -Belki olur- diye araya girdi Hacer.

    ufff diyerek ayakkabısının sağ tekini çözmeye başladı Kezban.
    Esra'nın endişeli halleri Rai'nin gözünden kaçmadı.
    Sonunda Kezban, çözülen ayakkabısından hızlıca çıkardı sağ ayağını.

    Kezban'ın;
    Sağ ayağı ayakkabısından çıktığında gök gürledi.
    Sağ ayağı ayakkabısından çıktığında şimşekler çaktı.
    Sağ Ayağı ayakkabıdan çıkınca serbest kalan yeşil duman kapladı tavanı.

    Rutubet sanki sadece Rai'nin üstüne çökmüştü, duman üstüne doğru geldikçe geriledi.
    Kulaklarındaki keskin çınlama sesine rağmen kalp atışlarını duyabiliyordu.
    Geri geri kasaya kadar gelip, ellerini beyaz masaya koyduğunda Esra ile göz göze geldi. Esra donuk, gözlerle Rai'ye bakıyordu, rengi hafif yeşile dönmüştü teninin.
    Gözlerinde bir şey vardı Esra'nın belki de tam tersi bir şeyler ekgibti.
    Gözlerinin feri.
    Daha fazla dayanamıyordu, bilekleri yavaş yavaş kırılıyordu. Rai'nin gözleri kapanmadan önce aklında tek bir düşünce vardı.
    Feriştahınızı...

    ;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;

    Esra

    Keşke hep kuzeyde kalsaydık diye düşündü.
    Biz kuzeyin insanlarıyız batıya ayak uydurabileceğimizi düşünmek ne büyük aptallık.
    Keşke Kezban'ı yediler alsaydı.
    Anne en başından doğmasına izin vermemeliydi.
    Yabancı onu kendi karısı yapmalıydı.
    Ama şimdi bunları düşünmek mantıksız, istenmeyen yaşanmıştı bir kere, sonra Efe geldi aklına ''Al beni Rh'ollordiye geçirdi içinden.
    Al beni''

    ;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;

    Son Perde

    Caris esterama di raizel gözlerini açtığında elinde kırmızı,
    dolgu topuklu ayakkabı vardı.
    Onu kutulayıp, yeşil çizgili büyük poşete koyarken de,
    kasanın üzerindeki rakamlarla 24.90 sayısı girip,
    k1, nakit onay tuşlarına basarken de ne yaptığı hakkında bir fikri yoktu.

    Ak yürüyenlerden biri mi oldum diye merak etti.
    Kendisinde bir problem olduğunu düşünüyordu.
    Problemin ne olduğunu merak etti.

    Poşeti Hacer'e uzatıp
    Hayırlı olsun
    derken Kezban'la göz göze geldi.
    Beyninde şimşekler çaktı. Her şeyi bir anda hatırladı. Nefes almıyordu. Problemini bulmuştu nefes almıyordu.
    Naylon poşeti,
    fişi ve 10 kuruşu alıp
    iyi günler
    diyerek çıkarken Hacer,
    sizin ben mamundanızı, otobanınızı dürteyim
    düşünceleri ve son nefesiyle
    size de diyebildi Raizel.

    Ve onlar köşeyi döndüğünde koşarak dışarı çıktı.
    Gezegendeki tüm oksijeni içine çekti.

    Dışarıdan mağaza'ya bakarken ''hiç kimse buradan Lord Tywn'in ordusunun geçmediği söyleyemez'' diye düşündü. Üstelik daha iblisin topuklu sürprizini görmemişti bile...

    ;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;

    ne yapayım beyler?
    ···
   tümünü göster