0
geçenlerde cansıkıntısından yazdığımı atam bende
Yemyeşil dağlarda sıcak bir gün yaşanıyordu bzleai tepelerinde. Burada bir dağ evi vardı küçük 2 katlı bahçeli ama fazla bakımlı değil çitlerden içeri yürürken sağında ve solunda özenle oluşturulmuş sebze ve meyve bostanı karşılıyordu sizi kapıya ulaşmak için sola döndükten sonra burada bazı kullanılmayan eşyalar göze çarpıyordu kışın kullandıkları soba yakacak odun bigiblet gibi şeyler. Ali burada yaşıyordu babasıyla birlikte annesini hiç tanıyamamıştı sadece bir resmi vardı salonda. Babasını seviyordu fakat sorgulamadan edemiyordu onu . neden onu evin 10 adımından dışarı çıkmasına izin vermiyordu oysa ali 7 yaşına gelmişti başının çaresine bakabilirdi. evin bütün ihtiyaçlarını babası kasabaya gidip karşılıyordu yakında sayılmazdı bu kasaba 6 saat sürüyordu gidip gelmesi. babası evin geçimini domates biber yetiştirerek sağlıyordu arasırada ormanlardan topladığı odunları satmaya zütürüyordu kasabaya . ali birgün babasının kasabaya gitmesini fırsat bilip evden uzaklaşmaya keşfetmeye çıkacaktı. o dağın ardında ne vardı ya şu ilerdeki biraz alçakta kalan yere ne demeli çok merak ediyordu ali ne olduğunu. babası evde bademin bitmesi üzerine kasabaya gidecekti enazından aliye böyle söylemişti. hayat kadınlarına gidip içindeki bitmek tükenmek bilmeyen gücü o kadınlardan çıkaracaktı. ali babası yola çıktığında ilerledi o çukura gidecekti ali. emin adımlarla gidiyordu oraya etrafındaki farklı şeylerin tadını çıkarıp . ali annesiyle ilgili bir gerçeği öğrenecekti birazdan. çukura gidip aşağıya kadar düşe kalka ilerledi. orada bir maden girişi vardı babasından burasıyla ilgili eski cücelerin kazdığı bir altın madeni olduğunu söylemişti . altınla ilgili tek bildiği şey sarı olduğu ve güzel parladığıydı oraya gidecekti altın takılmıştı kafasına birkere. madenden içeri doğru yürüdü burası hiç karanlık değildi. etraftaki mor taşlar parıldıyordu gün ışığı gibi olmasada herşey apaçık görünüyordu. içeri doğru ilerledikçe alideki heyecan katlanıyordu. bir zincir sesi işitiyordu yankılanan sesiyle. ali orada hala altın kazan cüce olduğunu düşündü ve koşarak sesi takip etti. şimdi bir iniltide duyuyordu zincir sesiyle beraber . ali cücenin bir kaza geçirdiğini düşündü ve ona yardım edecekti. ilerledi birden mor taşların parlaklığı çoğaldı ali bu büyüleyici ışıklar karşısında hayrete düştü ve aman tanrım oda ne karşısında bir kadın vardı sırtı aliye dönüktü ve çırılçıplaktı heryeri buruşuk ve yara içerisindeydi . ali ne olduğunu anlamadan kadın ona döndü ve ona hamle yapacaktıki zincirler onu kısıtladı . ali bu kadını tanımıştı mor ışıkların kadının yüzünde kırılmasıyla. annesiydi o . ali dayanamadı anneciğim seni çok seviyorum dedi. kadın bir tepki vermemişti ağır sakin ama güçlü güçlü soluyordu. ali anneciğim diyerek ağlamaya başladı o anda herşeyin farkına vardı. babası bir necromancer dı dağda yaratıklarını çalıştırıp odun topluyordu . evde nasıl bukadar çok odunun olduğu anlaşılmıştı. peki ya annesi nasıl bu hale gelmişti . babası kara büyüler üzerinde ustalaşırken anne bunu hiç desteklemiyordu yaptığının çok ahlaksızca vede terbiyesizce bir davranış olduğunu başına icad çıkarmamasını söylüyordu. birgün diablonun 3 başlı köpeğini çağırırken karısı ona pekmez getirmişti zihni açılsın şifa olsun diye. adama seslendi sana pekmez getirdim diye adam dikkati dağıldı ve yanlış sözleri söyledikten sonra sinirli sinirli karısına baktı aman tanrım söylediği sözler tamda karşındakinin bilincini alıp onu akılsız bir minion a dönüştürme büyüsüydü . bundan sonra kadını öldüremedi kendini çok suçlu hissediyordu.onu bir madene kapattı ve zincirledi . beşikteki bebesine annesiniin onu doğururken öldüğünü söyleyecekti. ogünden sonra sadece odun toplamak için kullandı büyülerini. ali babasına karşı büyük bir nefret duydu annesinede aynı ölçüde acıma ve sevgi. ona doğru koştu ama oradaki annesi değildi onu yakalayıp boynundan ısırdı şah damarını kopardı ali 3 saniye içinde ölmüştü . annesi ise güzel bir ziyafet çektiği için çok mutluydu. babası ise kasabada hayat kadınlarıyla meşguldü . fakat oradaki bir fahişe adamın cebindeki necromancerlar için elkitabı başlıklı bir kitabı gördü ve hemen onun bir necromancer olduğunu anladı eski kötü kalpli sevgiliside böyle şeylerle uğraşıyordu. kadın öylesine bir nefret duyduki adamdan aklına bir fikir geldi . ciksin ortasına kadar beklemişti . hahat kadını adamın cinsel organını ısırıp koparmıştı adamın duyduğu acı büyüktü . kadın hemen yatağın altında sakladığı bıçağına ulaştı ve kalbine sapladı adamın bununlada yetinmedi kalbini söküp aldı yerinden. kadın pispis gülüyordu çok mutluydu.ve böylece bir ailenin nasıl bir günde yok olduğunu gördükten sonra ne gelirse meraktan diyoruz.
Tümünü Göster