+1
-1
akşam ezanının gök yüzünde melekleri kucakladığı bir vakitti. seccadem kanepenin üstünde, az sonra sevap havuzuna dalacağımı anlamış olacak, sabırsızlanıyor; sessiz ve sakin duruyordu. ikindiden sonra 2 kere daha abdest almıştım, ama ne olur olmaz kaygısı yerini kararsızlığa bıraktığında, hadi dedim sufi bir abdest daha ! gene girdim suyun altına bir güzel temizledim kendimi usulüne göre. salavatlarla daldım teypli odaya. abilerimizden biri gene yerinde mukaddes bir konudan bahsediyordu, biraz kulak kabartıp akabinde camın önüne geçtim. camı açıp içeri ezanla doldurdum, şeytandan eser yoktu.
ortamdaki uhrevi ve manevi havayı kapıya vuran kimin olduğu belli olmayan bir çift elin çıkartmış olduğu ses bozdu. bu ezan saatinde kim başka bir işle uğraşır be dedim, tespihi kenara, cüzün yanına bırakıp kalkarken. gene oydu. 2 aydır ne zaman camiden dönüp eve girsem kapıda beliren, gecenin 9'unda, 10'unda kapıya gelip bir şeyler-şeker,tuz vs. isteyen dul hamide.
ne utanmaz bir karıydı bu be ! kocan öleli 4 yıl olmuş, çocukların memleketin 4 bir yanında, biri öğretmen biri müsteşar biri bilmem ne. hepsi el ayak çekmiş senden. inzivaya çekilmek için bundan müthiş bir ortam daha nasıl bulacaksın. çek kafana yazmanı, al eline kur'anını sabah akşam ölmüş kocana rahmet iste, dua et. ama yok, hamide bu ! geçmişini bilirim, eski kaşı bozuklardan, günahkarlardan. kocası da ahından öldü ya neyse, günahına girmeyeyim. saffet abi zamanında çok çekti bu allahsız kadından. garibim işte iken eve giren; sucu mu istersin, yorgancı mı, yoksa uydu tamircisi mi ? böyle kadın alacağına; kör, sağır, dilsiz al demişler. allah bilir ya düşünüyorum bazen, şeytan bile fitne, fesat, kötülükte fikirsiz, düşüncesiz kalınca gelip bu hamide'den yardım istiyordur. allah bilir.
allah onun belasını versin.
erzağı da ekgib olmaz halbuki. kocasından kalan dul maaşıyla zorlasan 2 hafta geçilir, o da aç karna. ne zaman eve girerken görsem erzağı ekgib olmaz. yemişler, etler, meyveler. pazarda olmayan mevsimlikler bile bazen pazar bohçasından belli olur. insan düşünmüyor değil, bu kadın bu kadar para'ya bu kadar şeyi nasıl alıyor. sözde ev sahibesi imiş, Antalya'da 2 katlı müstakili varmış, oğulları yolluyormuş. ha hay ! tabi tabi öyledir hamide hanım.
açtım kapıyı, buyur dedim. buyur dediysem içeri değil; ne oldu babında ! -suficim çok sıkılıyorum evde yalnız, geleyim sana bu akşam.. çok güzel bir dizi var onu izleyelim, biliyorum dul bir kadınla bunu yapmak senin gibi cemiyette söz sahibi bir adama yakışmaz, ama sadece 2 saatlik bir inisiyatif kullanamaz mısın dedi.
hafif meşrep olduğunu bilirdim hamide'nin ama bu kadar ileri gitmesini beklemiyordum. bir dulu akşamın köründe eve almak ! yok yok, bu tam bir çılgınlıktı. bu bir şakaydı belki, tabi tabi kesin bir şakaydı bu. ister istemez hamidenin iri ve dolgun memeleri, incecik beli, yeni yalandığı belli olan kiraz dudaklarına gözüm gitti. bu kadın burada durdukça günaha girecek, resmen cehennemi boylayacaktım. gri eşofmanına ne demeli peki ? hiç giymeseydin be kadın ! o iri ve sıkı kalçalarını mevla millete göster diye değil, üstüne otur diye verdi. ya o eşofmanın kısa boyuna ne demeli ? gözüken ayak bilekleri ve baldır kısmının hafif görünürlüğü ? yok yok, bu kadın resmen günah kusuyordu evimin kapısının önüne..
sakin bir şekilde; hadi hamide kadın, bak ezan geçiyor git namazı kaçırma. git ve ölmüş kocana rahmet iste allahtan... hadi hamide hanım, bak namaz geçiyor.