0
-Şimdi; eski insanlar kıyafetleri nehrin belli bir noktasında yıkadıklarında daha temiz olduğunu bulmuşlar. Neden biliyor musun?
- Hayır.
-Bir zamanlar nehrin tepelerinde insanları kurban etmişler. Vücutlar yanmış. Sular ağaçlara ve nehre sızıp kül suyu oluşturmuş. Bu kül suyu. En gerekli madde. Erimiş vücut yağıyla karıştığında beyaz, sabunsu akıntı nehre karışmış. Elini görebilir miyim lütfen?
-Ne bu?
-Bu, kimyasal yanık. Her şeyden çok daha fazla yakar ve yara izi bırakır.
- Ne yapıyorsun? (Meditasyon kanserde işe yarıyorsa bunda da işe yarayabilirdi.)
-Acıyla kal. Merkeze kaydırma.
-Hayır, hayır! Tanrı'm!
-Eline bak. ilk sabun kahramanların külleriyle yapılmış, aynen ilk maymunun uzaya gönderilmesi gibi. Acı olmadan, fedakârlık olmadan, hiçbir şeyimiz olmazdı.
-"Yanma" ve "et" kelimelerini düşünmemeye çalıştım.
-Kes şunu! Bu senin acın. Bu yanan elin. Tam burada.
-Mağarama gidiyorum. Mağarama gidip güç hayvanımı bulacağım.
-Hayır! Ölü insanlar gibi başa çıkma bununla! Haydi!
-Demek istediğini anladım! Tamam! Lütfen!
-Hayır. Hissettiğin şey erken aydınlanma. Bu hayatındaki en büyük an dostum ve sen başka bir yerde kaçırıyorsun
- Hayır!
-Kapa çeneni! Babalarımız bizim Tanrı modellerimizdi. Eğer babalarımız terk ederse bu sana Tanrı hakkında nasıl bir fikir verir?
-Hayır, hayır!
-Beni dinle. Tanrı'nın seni sevmediği ihtimalini düşünmelisin. Seni hiç istemedi. Her ihtimalde senden nefret ediyor. Bu olabilecek en kötü şey değil. Ona ihtiyacımız yok.
- Yok! Aynı fikirdeyim!
-Günahkârlığın canı cehenneme dostum! Kurtarılmanın canı cehenneme! Biz Tanrı'nın istenmeyen çocuklarıysak bırak öyle olsun!
- Su alaca...
-Dinle! Elini suya sokup daha da kötüleştirebilirsin veya… bana bak. Veya yanmayı durdurmak için
sirke kullanabilirsin.
-Lütfen ver. Lütfen!
-Önce teslim olmalısın. Önce bilmelisin, korkmak değil, bilmelisin ki; bir gün öleceksin.
-Bunun nasıl acıdığını bilemezsin!
-Sadece her şeyimizi kaybettiğimizde her şeyi yapabilecek kadar özgür oluruz.
-Tamam.
-Tebrikler. Dibe vurmaya bir adım daha yaklaştın…