1. 601.
    0
    bu liste ayazdakibekcidassagi panpamız tarafından hazırlanmıştır.

    existenz-1999

    popüler oyun yapımcısı antenna research şirketi, büyük bir ses getireceğini inandığı yeni oyununu onun yaratıcısı ve birkaç üyesi ile denemek için biraraya getirir. bu grup arasında oyunun esas yaratıcısı, allegra geller'dır, bir yandan oyundaki yenilikleri keşfedip diğer oyunculara da keşfettirirken, bir yandan da en çılgın fantezileri ve gerçek arasındaki çizgiyi yok edecek bir macera yaşanır kılar. existenz oyununu gerçeğe bu kadar yakın kılan şey, oyuna bağlantının oyuncuların sinir sistemine direk olarak kurulması ile sağlanmıştır. insanın omuriliğinden açılan bir delik ile bağlanılan oyunun, oyuncuların hatıralarına, duygularına ve korkularına giriş hakkı vardır.
    varoluşçuluk üzerine mükemmel bir yapım.

    the big lebowski-1998

    herkesin dude diye hitap ettiği jeffrey lebowski günün birinde iki gagnsterin evine girip tartaklayarak borcunu ödemesini istemeleri üzerine bir başka lebowski nin daha aynı şehirde yaşadığını anlar. evine giren gangsterlerin odanın görünüşünü tamamlayan halısına işemelerine içerleyen dude, kirlenen halısını tazmin etmek için diğer lebowski nin yanına gider. bu ziyaret sonucunda işssiz dude para kazanabileceği bir iş sahibi olmuştur. sadece lebowski nin karısını kaçıranlara verilecek fidyeyi söylenen yere bırakması onu zengin bir adam yapacaktır, ancak bu plan düşünüldüğü gibi işlemeyecektir.
    varoluşçu denilebilecek bir film sayılabilir. ama filmin yüzü daha çok hayata absürt olarak bakmaya dönük. herkesin bir amacı var ama hangisi daha önemsiz? sorusunu sorduruyor. kara mizah şaheseridir. coen kardeşlerin mükemmel eserlerinden birisidir.

    waking life-2001

    genç bir adam, rüyaların gerçek dünyadan ayrıldığı yeri aramaktadır. düş, uyanmak, gerçeklik gibi konular üzerine farklı düşünen insanlarla konuşur. farklı yaşam deneyimleri, dünya görüşleri, rüyalara değişik bakış açıları sunacaktır. bu ise gündelik yaşamdaki pek çok felsefi konu üzerine düşünmeye iter izleyiciyi.
    ağır felsefi konulardan ziyade daha gündelik olaylara yönlendiren bir felsefik yapıttır.

    groundhog day-1993

    bir hava durumu spikeri olan phil connors, yapımcısı ve sevimli kameramanı ile birlikte pennsylvania'daki punxsutawney kasabasına geleneksel groundhog day şenliklerini görüntülemek için gönderilir. o gün, belki de phil'in hayatının en kötü günüdür, ama bundan beteri de vardır: phil'in karabasanı, her gün tekrarlanır. artık her gün, onun için groundhog day yeniden yaşanmaktadır. phil, o gün olacak her şeyi bildiği için bunun avantajlarını kullanmayı zamanla öğrenir. ama, hayatının kadının kalbini kazanması için daha yapması gereken çok şey vardır.
    filmi hatalardan ders çıkarmak ya da ortama uyum sağlamak söz gruplarıyla özetlemek yeridir. ayrıca gerçek ve has bir komedi eseridir. kesinlikle izlenmesi gerekir.

    equilibrium-2002

    üçüncü dünya savaşının yaralarını zor da olsa sarmayı başarabilmiş yakın geleceğin dünyasındayız. savaşın travmasını üzerinden atamamış olan hakim totaliter sistem, barışı korumak adına insanların duygularını baskı altına almaktadır. sanatsal nesneler bulundurmak veya sanatla ilgilenmek yasaktır. duyguları tetikleyecek hareketler ya da açığa vuracak davranışların cezası çok büyüktür. üst düzey bir güvenlik elemanı olan rahip john preston (c. bale) kurallara karşı gelenleri bulup yok etmekle görevlendirilmiştir. günü birinde preston kimliğinden uzaklaşmaya başlar.
    biçimsel olarak matrix’e, öyküsü ile de fahrenheit 451’e yakın olan film, distopik bilimkurgu filmleri arasında ışıl ışıl parlıyor.

    matrix-1999

    açıklama yapmaya gerek yoktur heralde. özetle hep bahsettiğimiz biz bu dünyada kuklayız cümlesini hayata geçirmiş filmdir.

    --spoiler--

    - gerçek mide bulandırıcıdır. (neo'nun gerçeği öğrendiğinde kusması senaristler tarafından bunu simgeliyor)
    - cehalet mutluluktur. (cypher'ın her şeyi unutmak istemesi bunu simgeliyor)
    filmi izleyenlere bir de sorum var: morpheus'un neo'ya "soluduğunun hava olduğunu mu sanıyorsun?

    filmdeki felsefeyi özetlemeye yetecek örneklerdir.

    --spoiler--

    breaking the waves-1996

    1970'lerde kuzey iskoçya da bir kadın var ve bir danimarkalı petrol işçisiyle evleniyor. evlilikten sonra aşkı ve ciksi tanıyan bu kadın tanrıya hergün mutluluğunun bozulmaması için dua ediyor. fakat korktuğu başına geliyor ve eşi petrol kulesinde bir kazanın ardından boynundan ağır bir yara alır ve vücudu tamamen felç olur. tamamen felç geçiren adamla kadın arasında arasında hiçbir cinsel bağ kalmamıştır. adam karısından kendisine yeni bir sevgili bulmasını ve onunla sevişirken yaşadıklarını anlatmasını ister. en başta bu fikirden ürken bess zamanla tüm bunlamrın tanrının buyruğu olduğuna inanmaya başlar.

    parça parça olan ve kolaj tekniğiyle birleştirilen bir film. ama bu parçalar sanki izleyicinin kendisini toparlayabilmesi için birer mola gibi. içinizden birşeyler koparak izlemeye devam etmenin yolu bu olsa gerek.
    doğallığın insanı en fazla gerdiği, verilen mesajın adeta gözünüze sokulduğu, gerçeklerin alabildiğine rahatsız ettiği, hiçbir karakteri kendiniz ya da bir yakınınıza özdeşleştiremediğiniz bir film...
    bir yönetmenin provakatif bir biçimde izleyicinin üstüne gittiği başka bir film yoktur diye düşünüyorum. dürüstlük kavrdıbına değişik bir açıdan bakan bir yapım.

    seven samurai-1954

    dünya sinemasının efsanelerinden imparator isimli akira kurosawa'dan yine bir başyapıt.

    köylülere saldırılarda bulunan haydutlardan bıkan köy halkı bir samuraydan yardım ister. diğer 6 arkadaşını da yanına alan samuray köylülere yardım edecektir.

    karşılıksız olarak neredeyse adım atılmayan materyalist dünyada tamamen kendi istek ve arzularıyla insan olarak varlık sebeplerinin en öncelikli nedeni olan dünyayi daha yaşanılır kılabilme adına yardıma muhtaç iyi insanları canlarıyla korumak uğruna bilerek karşılıksızca ölüme adim atan yedi kahramanın insani yönlerinin ödüllendirilişinin öyküsü olarak bu film yıllardır tartışmasız 1 numara olmuştur.

    uzakdoğu sinemasının ve dünya tarihinin değişmez başyapıtlarında biri olan eser genel etik kavrdıbını değerlendirirken aynı zamanda bize son dönemde çekilne the last samurai filmine kıyasla samurayların kişilik özellikleri ve işlerine olna inancını daha iyi yansıtan bir akira kurosawa efsanesidir.

    the man from earth-2007

    film 35 yaşlarında bir üniversitede başarılı bir tarih profesörü olan john adındaki birinin aniden istifa edip başka bir yere taşınmasına anlam veremeyen iş arkadaşlarının john'un evine gidip ona neden böyle böyle yaptığı konusunda oluşturdukları baskı sonucu john'un hayat hikayesini anlatmasını konu alır.

    bu filmin temel özelliği tek mekanda çekilmiştir buna rağmen senaryo o kadar iyi kurgulanmış ki bunun bir önemi kalmıyor. john 14000 yaşında tarih öncesi çağdan beri yaşayan bir mağara adamıdır, bizzat buda'dan eğitim almış tarihteki bir çok önemli olaya şahit olmuş hristiyanlık tarihine önemli bir etkisi olmuştur. filmi izlerken kesinlikle oyuncunun ağzından çıkacak her kelimeye dikkat ediyorsunuz ve film sonunda kafanızda bir acaba sorusu oluşmuyor, bir sürü acaba'larla başbaşa bir şekilde etrafınıza bakıyorsunuz bir süre filmin bir çok kişinin hayatını etkileyeceğinden eminim bununla beraber bazı isteeklerimizi bile gözden geçirmeye başlıyoruz misal ölümsüzlük ve yanlızlık arasındaki bağlantıya dikkat etmelisiniz.
    (ayazdakibekcidassagi ?, 05.07.2011 14:19 ~ 12.07.2011 21:13)
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster