1. 1.
    0
    ilkbahardı. yıldız parkı'na doğru yürüyordum. arkadaşım koray'la buluşacaktım. koray'la ortak bir arkadaşımızın doğum gününde tanışmıştık. ikimizin de hoşlanmayıp nezaketen doğum gününe iştirak ettiği bu arkadaşımız, daha sonra bizim iyi arkadaş olmamızı kıskanıp ikimizle de konuşmayacaktı ve bu durum en çok bizi rahatlatacaktı. koray'la tanıştığımız günden beri bir şekilde yakındık, aynı şeyleri konuşuyor, aynı şeylere gülüyorduk. koray'ın uzun, sarı, dalgalı saçları vardı. gözleri maviydi. çoğu zaman çerçevesiz gözlüklerini takardı. üstünde neşeli tişörtleri olurdu. koray'a gömlek de yakışırdı aslında. ben koray'ı en çok, evimde kaldığı zamanlarda giysin diye verdiğim, bana kocaman olup onun üzerine yapışan beyaz tişörtü giydiği zamanlarda beğenirdim. koray yapılıydı aslında, ama dişleri küçüktü ve bu, suratını daha sevimli yapıyordu. yüz hatları yumuşaktı, sert durmaya çalışsa da severdiniz koray'ı.

    o gece hava güzeldi. az ışıklandırılmış bir sokakta yıldızları bile görebilirdiniz. öyle güzeldi. ben koray'la buluşmak için evden çıkmış, çırağan caddesi'nin bu tarafından beşiktaş'a doğru yürümeye başlamıştım. koray da beşiktaş'tan buraya doğru yürüyecek, ortada bir yerde, muhtemelen yıldız tarafında birbirimize denk gelecektik. kendiliğinden gelişen bu buluşma fikri, çok sonradan fark edeceğim bir naifliğe sahipmiş. en azından ben öyle düşünmek istiyorum.
    ···
   tümünü göster