istanbulda nerde ne bok yendiğini anlatıyorum

derneğin içinde bir adam vardır, o da mekanın sahibi. ikinci bir adam yoktur, yüzüncü bininci adam vardır.

elinde çay bardağıyla " vur ulan vur " diye bağıran dalyaraklar keyifle izler.

burada da kurallar var, mesela dövüşenlerden biri masa altına saklanırsa pes etmiş olur. yoksa komaya kadar yolu var.

beyaz bayrağı ters çevirip zütüne dikerler yoksa.

bu dernekten biraz daha bahsedeyim sonra diğer yerlere geçicem.

dövüştürecek adamı kolay bulurlar,siz gider adres sorarsınız gel bi çay iç soluklan öyle git derler,siz ateş istersiniz sigara uzatırlar, siz çay içmeye gidersiniz kanrevan çıkarsınız.

bu marfan sendromlu bulgar göçmeni arada çıkar dolaşır, yanında üç beş çocukla gelir.

dediğim gibi ne polis ne zaptiye. çünkü üniformasını çıkarıp gelen polisler var buraya. memura çay beleş amk.

kafes dövüşü falan diyen var.

ulan ne meraklısınız şu amerikan yeraltısına.

siz zeytinburnu diye bir semtin adını duydunuz mu hiç ?

şimdi yerlerine zengin huur çocukları zütlerini daha sıcakta tutsun diye siteler dikilen eski bozkurt kum sahasında kaç tane adam bıçaklandı haberin var mı güzel kardeşim ?

peki kardeşim sen sağır dilsizleri birbirine düşürüp ağlatana kadar birbirlerine dövüşmelerine zorlanan adamları biliyor musun ?