1. 1.
    0
    2. gün:

    bu sabah Esson diyarına bir balıkçı köyü yakınlarında ayak bastık. dört beş tane yerli karşıladı bizi. Garip bir dilde bir şeyler söylediler. Bir s.kim anlamadım. El kol hareketleri yapmaya başladılar. Tayfa reyisi Haşim "o kolu büker sana sokarım" diye ileri atıldıysa da zaptettik.

    Köylülerin içlerinden yaşlı biri öne çıktı. Türkçe biliyordu, şaşırdım. Niye geldiğimizi sordu. "Ben Devletlü Hünkarumuz Rum ve Anadolunun hakimi Hicaz'ın ve Kutsal Toprakların hizmetçisi, Balkan diyarlarının ve Sırp illerinin fatihi Sultanumuz Süleyman Hanı Hazretlerinin elçisiyim" dedim, elimi kuşağıma zütürüp asil duruşumu sergiledim.

    bu "s.ktir lan sürüldüm demiyor da, elçiymiş. elçini s.kim senin.." diye sövmeye başladı yaşlı adam. "devleti aliyye'nin elçisine ne cüretle söversin" diye kükredim. tayfadan biri "yalan mı, sürülmedin mi lan godoş" diye bağırdı. "kim o hayvan" diye döndüm, kimse ses etmedi. pıs pıs gülüşmeler oldu.

    yaşlı adama "bizi köyüne zütür" diyebildim. çaresizdim.
    ···
   tümünü göster