1. 1.
    +2 -1
    4 gün sonra iznim bitiyor. Canım hiç uyumak istemiyor. Sen de uyuma ne olur. Seninle konuşmayı o kadar çok özledim kiolur deyip, kendisini dinlemeye koyuldum. Hiç durmaksızın anlatıyordu. Ama hep kederli öykülerdi anlattıkları. Dertlenir, hüzünlenir, birden susar, sonra yine başlardı konuşmaya. Çoğunlukla da işi gücü çocuklardı. istemiyordu onların da kendisi gibi acı çekmesini, Yoksul düşmesini. Ama onlarında eninde sonunda aynı hayatın içinde olacaklarından emindi. Ve o zamanda Tanrı'ya yalvarıp mucize dilenirdi. Dört gecemiz de böyle gelip geçti.

    Yine bir sabahın ezanında çocuklar uyurken, varıp yollara düştü. Köşeyi dönene kadar da gözünü benden ayırmadı. Babam askerde duvarcı ustasıymış. izmir'de askeri inşaatlarda çalışıp dururmuş. Kötü yazgısı''Beyköylü Cumali'yi askerde de rahat koymamış. Birgün başına bir kaza gelmiş Bir hastanenin inşaatında görevli iken askeri aracın, arka kapısınınaniden açılması ile yere düşmüş. Hemen, daha bir kaç saat öncesine kadar duvarlarında mala salladığı, koridorlarında çimento taşıdığı hastaneye kaldırmışlar. Bir koğuş bulup yatırmışlar. Yarası pek ağır değilmiş. ama, acısı varmış omuzdan yana... Bir hemşireyle tanışmış birgün hastanede. Genç güzel bir kızmış. Hastaneye bir Adanalı'nın geldiğini duyunca hemen ziyaretine koşmuş. O da Adanalı'ymış. Babamı görür görmez bir çığlık koparmış; Aaaaa ben sizi tanıyorum Beyköylü Cumali değil misiniz? Meğerse kız babamın ününü yıllar önce duymuş. Başlamışlar babamla sohbet etmeye. Kız ayrılmaz olmuş koğuştan. Kızın görevi aslında başka bir servisteymiş ama, gece-gündüz babama hizmet etmeğe başlamış. Ve böylece aradan bir kaç gün geçmiş yada geçmemiş kız, yine sabahın ilk ışıklarıyla birlikte koğuşa girmiş usulca. Koca koğuşta bir babam, birde öte köşede 2-3 hasta uyanıkmış. Diğerleri mışıl mışıl uyuyormuş. Ayaklarının ucuna basa basa gelip yatağın ucuna bir kuş gibi konuvermiş. Oldukça heycanlı, telaşlı imiş. Babam hemen birşey söylemek istediğini anlamış. Amam hiç sesini çıkarmamış. Söyleyeceklerini beklemeye koyulmuş.'' Senin ününü ben çok duydum. Adana'da erkek adam olduğunu haksızın yanında yer aldığını söylerlerdi. Herhalde bana da yardım edersin değil mi ? Ve, sonradan babamın hayatına mal olacak isteğini başlamış anlatmaya...

    Yakında terhis oluyorsun... Hastaneden çıkmana da az bir zaman var. Bizim oralara döndüğünda falanca bir köyde bir toprak ağası vardır. O benim akrabam olur. Çocuklarının başı için ne olur ona söylede bana biraz yardım etsin. Sefaletimiz hep böyle ömür boyu sürecek mi ? Hiç bir çaresi yok mu ? bunun Beyköylü Cumali ? ''Aradan iki gün geçmiş. Babam taburcu olmuş. Hava değişimiydi, birikmiş izinlerdi derken teskere alıp Adana'ya dönmüş... Ama o ne dönüş diyor rahmetli anam Bütün mahelleli evimize toplanmıştı. Gözün aydın Şerife bacı. Hoşgeldin Cumali Gardaş diyen, sarılıp öpüyordu babanı. Bir efsane kahramanı gini karşılanmıştı baban. Hele sen yok muydun. Babanı bir an olsun yalnız bırakmıyordun. O kalabalığın arasında Cumali'nin pantolonuna yapışıp nereye gitse sen de ardından sürükleniyordun.Ahh.. Anam ne çok da acı çekmiş hayatta. Bütün bunları anlattırken hala o günlerin anılarıyla yüklüydü. Öylesine yoğun yaşıyordu o yıllar öncesine ve gençlik dönemlerini. Gözlerim bir ara anamın komidinin üsttündeki resimlere takılıyor. Ne kadar da değişmiş. Tazeliğinden ve coşkulu bakışlarından hiç bir iz kalmamış. Vücudu çökmüş, kamburu çıkmış, saçları ağarmış bir kadın artık o... Şimdi, hayatın bir sırrı gibi karşımda duruyor. Ben bunları düşünürken, annem babamın askerden geliş günlerini özetlemeye devam ediyor. Geldiğinin ilk haftasında benden çiğ köfte istedi. Biraz da para bırakıp: Sen hazırlığı yapadur, ben eti getiririm dedi. Sonra da çıkıp gitti. Eski arkadaşlarını görecekmiş. Ben sofrayı hazırladım. Yeşillikleri masaya yerleştirdim. Cumali'yi beklemeye başladım. Hayli geç olmasına rağmen ortalıkta yoktu. Sözde erken gelicekti de bana çiğ köftelik et getirecekti. Söylenmeye başladım. Ne gelen var ne giden. Beni aldı bir merak. Çünkü hiç böyle yapmaz söz verdi mi saatinde evinde olurdu... Sizlere bir kaç lokma yedirip yatırdım. Gece tüm sessizliğiyle Adana'ya çökmüş, sokaklar boşalmıştı. Kulağım kapıdaydı. Bir tıkırtı duysam hemen kalkıp bakıyordum. Meğerse ben endişe içinde babanı beklerken o da ölümü kucaklamaya gidiyormuş. Ahh, bilseydim bırakır mıydım onu. önüne geçer, ayaklaranı kapanır, kapı eşiğinden dışarı komazdım. Sonradan öğrendim ki eski bir arkadaşına rastlamış. Arap ahmet diye biri. Ben de tanırım. Çok severdi babanı. Babanı yemeğe davet etmiş. O da kıramamış. gitmişler bir yere, yiyip içmişler. Sonrada yanlarına 2 arkadaşlarını alıp bir pavyona gitmişler. işte o pavyon babanın sonu oldu oğlum. Pavyonda o hemşire kızın bahsettiği ağa ya rastgelmiş. Sekiz on kişilik bir mahiyeti varmış adamın masasında. Baban kalabalık masaya gitmenin ayıp olacağonı düşünerek garsonla ağaya haber salmış. Gelsin de hele kendisi ile bir konuyu görüşeceğim. Rica ettiğimi söylemeyi unutma Garsonun haberi üzerine ağa memnuniyetle kalkıp gelmiş babannın yanına... Tanış çıkmışlar. Sarılıp öpüşmüşler. Biraz muhabbetten sonra Cumali, konuyu kendisine açmış. Kulağına eğilip akrabasının ricasını fısıldamış. Ağa teşekkür etmiş ilgileneceğini söylemiş.

    Sonra da izin isteyip Masadan ayrılmış. Yerine döndüğünde arkadaşlarına hiç birşey söylememiş. Ağam niye kalkıp gittin o masaya. Ne oldu? Senden ne istediler ? diye soranlara da hiç yanıt vermemiş. Yok bir şey, benim özel meselem. Siz karışmayın. Suskunluk içinde içmeğe devam etmiş ağa ve adamları. Ama, ağanın çakallarının içine bir kurt düşmüş. Snmışlar ki Cumali, ağadan haraç istiyor. Kinlenmeye öfkelenmeye başlamışlar için için. Neden sonra baban tuvalete gitmiş. Bunu gören çakallar, birer ikişer Cumali'nin arkasından gitmeye başlamışlar. Ve etrafını sarmışlar. ilk anda şaşırmış baban. itişip kakışma olmuş aralarında. Uzun boylu, atlet yapılıydı Cumali. Çekirge gibi de çevik. Vurduğunu yere sermiş. Biri silahını çekip yanlışlıkla arkadaşını yaralamış. Silah sesi pavyonu birbirine katmış. Babanın arkadaşlarından sadece Arap Ahmet kalmış. Karşı taraftan da çoğu kaçmış. Arap Ahmet, gidip babanın ellerine sıkı sıkıya sarılmış. Yapma Cumali. Askerden yeni geldin. Daha çoluk çocuk doyamadı sana. Elinden bir kaza çıkıcak. Gel gidelim burdan. Arap Ahmet, Tam babanı dışarıya çıkaracağı zaman bunu fırsat bilen çakallardan biri başlamış babana bıçak sallamağa. Sol böğründen yaralanıp yere kanlar içinde düşmüş... Sonra alıp hastaneye kaldırmışlar babanı. Taşıdıkları otomobilin içi kan gölü halindeymiş. Nöbetçi doktor hemen koşup ilk müdaheleyi yapmış. şafak sökmek üzereymiş. Güneş doğuyormuş. Adana'nın üstüne Gökyüzü masmavi pırıltılar içinde yeni bir gün başlıyormuş. Ve babam hastanede durmaksızın kan keybediyormuş. Adana'nın bir köşesinde bir insan ölümle pençeleşirken diğer bir köşesinde de başka bir dram oynanıyormuş. Annem ağlamaklı gözlerle yollara düşmüş: Yanında da ben. Konuya komşuya, önüne her çıkana, babamı sormağa başlamış. O sırasa karşıdan koşmakta olan Deveci Mehmet'e rastlamış. Ben de size geliyordum bacı. Cumali biraz rahatsızlandı da kendisini hastaneye yatırdık.

    Merak etme bacım. Sizi zütürmeğe geldim demiş.
    kegib kegib sözcüklerle, kısık bir sesle. Anam daha da meraklanmış. Olduğu yerde sarsılmış. Hemen bir faytona atlayıp gitmişiz hastanenin kapısına. Kadınsı önsezilerle olayın çok önemli olduğunu anlamış anam. Ama, dev gibi kocasına da fena şeyler kondurmak istemiyormuş. Beni aşağıda bırakıp onlar odaya çıkmışlar. Hayli kalabalıkmış babamın yanı. Duyan gelmiş. Babamı vuran adam da bir intikama kurban gitmemek için gidip polise sığınmış. arkadaşlarıyla da haber salmış: Ben ettim, o etmesin. Sarhoştum beni bağışlasın diye Ama, babamın konuşacak hali bile yokmuş. Altı gün boyunca inleyip durmuş. Karısını , beni ve 3 çocuğunu sayıklayıp durmuş geceler boyu. Son gecesi hep dualar etmiş Tanrı'ya. Bir yudum su istemiş anamdan. Kendine gelir gibi olmuş. Anamın eline sarılıp: Aman çocuklara birşey hissettirme. Onlar daha çok küçük. O minik dünyalarına kan ve göz yaşı sokmayalım. demiş. Anam biden sevinmiş babamın iyiye giden bu durumuna. Başını iki elinin arasına alıp, bir kaç lokma bişeler yedirmek için. Kısa bir süre gözlerini tavana dikip, ellerini anama dolamış. Beni terketme Şerife gibilerinden. 1 saatlik bir sessizlikten sonra ruhunu teslim etmiş. O gözler bir daha açılmamacasına kapanmış.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster