0
Uzun zaman uyudu Zerdüşt ve yüzü üzerinden yalnız tan değil, sabah dahi geçti. Ama sonunda gözleri açıldı: şaşmış, baktı Zerdüşt ormanın ve sessizliğin içine; şaşmış, baktı kendi içine. Derken, birdenbire karayı gören bir gemici gibi, çabucak doğruldu ve sevinçten bağırdı: çünkü yeni bir gerçek görmüştü. Ve gönlüne şöyle dedi:
\\\\\\\"içime bir ışık doğdu: yoldaşlar gerek bana, diriler, -istediğim yere zütürebileceğim ölü yoldaşlar ve cesetler değil.
Beni, benim istediğim yere, kendi istekleriyle izleyecek diri yoldaşlar gerek bana.
içine bir ışık doğdu: sözünü halka değil, yoldaşlara yöneltecek Zerdüşt! Sürünün çobanı ve köpeği olmayacak Zerdüşt!
Niceleri sürüden çekmek, -bunun için geldim ben. Halk ve sürü bana kızacak: çobanlar, haydut diyecekler Zerdüşt\\\\\\\'e.
Ben çobanlar diyorum ya, onlar kendilerine iyiler ve doğrular derler. Ben çobanlar diyorum ya, onlar kendilerine hak dine inananlar derler.
iyilere ve doğrulara bakın! En çok kimden nefret ediyorlar? Kendi değer levhalarını parçalayandan, bozandan, yasabozandan: -oysa o, yaratıcıdır.
Bütün inançların erlerine bakın! En çok kimden nefret ediyorlar? Kendi değer levhalarını parçalayandan, bozandan, yasabozandan: -oysa o, yaratıcıdır.
Yoldaşlar arar yaratıcı, cesetler değil ve sürüler ve inançlar değil. Yaratma arkadaşları arar yaratıcı, yeni levhalara yeni değerler kazıyanları.
Yoldaşlar arar yaratıcı ve hasat arkadaşları: çünkü ona göre herşey, hasada hazırdır. Ama yüz orağı yok: bu yüzden başakları yolar da, canı sıkılır.
Yoldaşlar arar yaratıcı, oraklarını bilemesini bilenleri. Yıkıcılar denecek onlar için, iyi ile kötüyü horgörenler denecek. Oysa hasatçılar ve bayram edenler onlardır.
Yaratma arkadaşları arıyor Zerdüşt, hasat arkadaşları ve bayram arkadaşları arıyor Zerdüşt: sürülerden ve çobanlardan ona ne!
Ve sen, ilk yoldaşım benim, uğurlar olsun! Seni ağaç kovuğuna iyice gömdüm ve seni kurtlardan iyice sakladım.
Ama senden ayrılıyorum: vakit erişti. iki tan arası, bana yeni bir gerçek geldi.
ne çoban olacağım ben, ne mezarcı. Halka söz söylemeyeceğim artık: ben ölüyle son kez konuştum.
Yaratıcılara, hasatçılara, bayram edenlere katılacağım: gökkuşağını göstereceğim onlara ve üstinsana çıkan merdiveni.
Tek-barınanlara söyleyeceğim türkümü ve çift-barınanlara; ve her kimde işitilmemiş için kulak varsa, mutluluğumla ağırlaştıracağım onun yüreğini.
Varacağım ereğime, ben kendi yolumu yürüyorum: duraklayanların ve geride kalanların üzerinden atlayacağım. benim ilerleyişim, onların batışı olsun böylece!\\\\\\\"
Güneş tam tepedeyken, gönlüne söylediği buydu Zerdüşt\\\\\\\'ün: derken sorarcasına yukarı baktı, çünkü başının üstünde bir kuşun tiz çığlığını işitmişti. Bakın hele! Bir kartal havaad geniş değirmiler çizerek uçuyordu ve ona bir yılan, ev gibi değil, dost gibi asılmıştı: çünkü yılan, kartalın boynuna dolanmıştı.
\\\\\\\"Bunlar benim hayvanlarım!\\\\\\\" dedi Zerdüşt ve yürekten sevindi.
\\\\\\\"Güneşin altındaki en gururlu hayvanla güneşin altındaki en bilge hayvan, -araştırmaya çıkmışlar.
Zerdüşt daha sağ mı, bilmek istiyorlar. Gerçek, sağ mıyım daha?
insanlar arasında yaşamayı, hayvanlar arasında yaşamaktan daha tehlikeli buldum; tehlikeli yollarda yürüyor Zerdüşt. Bana hayvanlarım yol göstersinler!\\\\\\\"
Zerdüşt bunu der demez, ormandaki ermişin sözlerini hatırladı, iç çekerek şöyle dedi gönlüne:
\\\\\\\"Daha bilge olsam! Baştan aşağı bilge olsam, yılanım gibi tıpkı!
Ama ben olmazı istiyorum: onun için hep bilgeliğimle yürümesini dileyeyim gururumdan!
Ve bilgeliğim beni birgün yüzüstü bırakacak olursa: -ah, kaçmaya bayılır o!- gururum deliliğimle kaçsın o zaman!\\\\\\\"
-Böyle başladı Zerdüşt\\\\\\\'ün batışı.
Tümünü Göster