1. 1.
    +2
    acıklı bir hikaye;

    Küçük istavrit yiyecek bir şey sanıp
    Hızla atıldı çapariye.

    Önce müthiş bir acı duydu dudağında.
    Gümbür gümbür oldu yüreği.
    Sonra hızla çekildi yukarıya.
    Aslında hep merak etmişti denizlerin üstünü.
    Neye benzerdi acep gökyüzü?

    Bir yanda büyük bir merak
    Bir yanda ölüm korkusu...
    “Dudağı yarıklar” denir, şanslıdır onlar
    Hani görüp de gökyüzünü, insanı
    oltadan son anda kurtulanlar.
    Ne çare balıkçının parmakları
    hoyratça kavradı onu.
    Küçük istavrit anladı, yolun sonu...
    Koca denizlere sığmazdı yüreği.
    Oysa şimdi yüzerken
    Küçücük yeşil leğende
    Cansız uzanıvermiş dostlarına
    değiyordu minik yüzgeci...
    insanlar gelip geçtiler önünden.
    Bir kedi yalanarak baktı gözünün içine.
    Yavaşça karardı dünya.
    Başı da dönüyordu.
    Son bir kez düşündü derin maviyi.
    Beyaz mercanı, bir de yeşil yosunu.
    işte tam o anda eğilip aldım onu.
    Yürüdüm deniz kenarına.
    Bir öpücük kondurdum başına,
    iki damla gözyaşından ibaret,
    sade bir törenle saldım denizin sularına...
    Bir an öylece bakakaldı.
    Sonra sevinçle dibe daldı.
    Gitti, tüm kederimi söküp atarak
    Teşekkürü de ihmal etmemişti

    birkaç değerli pulunu elime avuçlarıma bırakarak...
    Balıkçı ve kedi şaşkın baktılar yüzüme.
    Sorar gibiydiler neden yaptın bunu, niye?
    “Bir gün”, dedim, “bulursam kendimi
    yeşil leğendeki küçük istavrit kadar çaresiz;
    son ana kadar hep bir umudum olsun diye... ”
    ···
   tümünü göster