1. 51.
    +1
    iradeniz dışında sokulduğunuz bir yarışta sizin istemediğiniz bir değer ödül olarak veriliyorsa, siz kazanan yahut kaybeden olamazsınız.
    işte hayat bu cümlenin ekseninde yeniden değerlendirilmeye muhtaçtır. özellikle de bizim zamanımızda birey olarak bizim yerimize yapılan planları göremiyor oluşumuz bende insan türünün geleceği hakkında endişe yaratıyor.

    hayatımızla ilgili hatırlayabildiğimiz en eski şeyler bulanık. sanki var oluş ve bilinç kazanma anı bir sabun köpüğünün yavaş yavaş şişip patlaması gibi bir sürecin sonucu. yoktuk ve şimdi varız. sırların en büyüğü ile beraber büyüyoruz. aydınlanmaya en muhtaç gizemleri sırtımızda, kaşınan ama elimizin uzanmadığı, bir nokta gibi taşıyoruz hayatımız boyunca. ve işte var olmamıza neden olan bir sır varsa, bu sırrı oluşturan bir sebep varsa bazı şeylere dönüp bakmamızı istemiyor. bu sebep, sobaya her yaklaştığında çocuğunu uyaran bir anne gibi bizi gerçekten uzaklaştırıyor. ama ben her gün adım adım başım ağrıyana kadar düşünüyorum, uykumdan feragat ediyorum yeri geliyor.

    bir şey var. heyecan verici ışıltısıyla gerçek, hemen yanımızda duruyor.
    adım adım gidelim;
    düşünüyoruz öyleyse varız
    varsak bir ortam içinde varız
    o ortam bildiklerimizin tamdıbını kapsıyor ve oluşturuyor.
    ancak bilmediklerimizi de kapsıyor.

    işte bu noktada bilimin varmasının bin yıllar alacağı noktaya hayal kurarak ulaşmak gerekiyor. bu kurulan hayallerin asıl gerçek olup olmadığı ise elbette kesin değil. ancak birilerinin bunu yapmaması için de bir neden yok. ve bu temelden yola çıkarak şimdi huzurunuzda sapıtacağım.

    bence;
    var olan her şey bir sebep üzerine vardır.
    bu sebep tüm evrenin içinde bir niyet dalgası olarak halen hareket etmektedir.
    insan bu niyetin dalgalarından biridir.
    sanat, insanın kendisini de var eden bu niyetle aynı titreşimde paralelleşmesi çabasıdır.
    bu açıdan bakıldığından temel ihtiyaçlarını karşılayan insanın hazza ve huzura ulaşmasının en doyurucu yolu niyete uzanmaya çalışmasıdır.
    bilinen tüm felsefi huzur arayışlarının temeli de anlattıklarımla benzeşen öze ve gerçeğe ulaşma odağından geçer.
    varlığını bir bütün içinde değerlendirmek insanda tatmin yaratıyorsa bunun dibi kazınmalıdır.

    bizi var eden sebep şunları kesin olarak istemektedir.
    -var ol
    -hayatta kal
    -uyum sağla
    -üre
    -verdiğim sırrı sonsuzluğa taşı

    bu sonsuzluğa ulaşma arzusunu da gerçek anlamıyla anlamamak lazım. zira şu aciz formuyla insan türünün ulaşabileceği sonsuzluk ağacın dallarını gökyüzüne uzatarak güneşe dokunmaya çabalamasından farksızdır. burada bizi var eden sebebin hitap ettiği değer canlılıktır. sırrı sonsuzluğa ulaştırabilecek türün hangisi olduğunu umursadığını sanmıyorum. belki bir meşe ağacı başarır, belki bir sincap, belki de ufacık bir bakteri.

    bizi var eden sebep şunları kesin olarak istememektedir;
    -ölümü içselleştirmek.
    -varlık sebebini sorgulamak

    temelinde canlının sonsuza uzanma amacına ket vuracak dürtülere yönelmemiz istenmiyor.

    tüm bunların ışığında en baştaki çıkarıma dönersek hayat bizden sebebin bekledikleri üzerinden toplum tarafından bilinçsizce oluşturulan kurallar çerçevesinde oluşturulmuş başı sonu muğlak bir sistemdir. bizim kazanç olarak belirlediklerimiz de ufak evrenimizde kurallara uyduğumuz için önümüze atılan köpek kurabiyeleridir. varılması gereken sonuç birey olarak canlının kıymetsizliği ancak sır olarak canlılığın yüceliğidir.

    bundan da yola çıkarak insanın birey olarak kendisi ile ilgili beklentilerinin ve umutlarının asıl tatmin edici huzuru ve tamamlanmışlık hissini sağlaması mümkün değildir. insan bilinç düzeyinde tatmin olmak istiyorsa sebebin niyetine temelinden dokunacak hamleleri yapmalıdır. beklentilerini kendinden uzaklaştırıp canlılığın sırrına hizmet edecek şekilde yeniden programlamalıdır.

    bu kadar detaylı bir çıkarım yapılmamış olmasına rağmen dünyada bugüne kadar var olmuş tüm düşünürlerin mutluluk ve tatminle ilgili yaptıkları tüm çıkarımlar benzer sonuçlar doğurmuştur. bu da bu kurgunun doğruluğunu olmasa bile güvenilirliğini destekler.

    huzursuz bir lahana yoktur.
    huzursuz bir virüs yoktur
    huzursuz bir elma ağacı yoktur.

    huzursuz olmak varlığını konumlandıramayan bizim gibi ego sahibi, düşünme özelliği asli amacının dışında hizmet etmeye müsait ve muhtemeldir ki hatalı üretim olan canlılara ait bir sorundur. bir mağarada yılarca meditasyon yapan adamın bildiği ve bizim bilmediğimiz gerçek de budur. bilincin gerçek bir kazanım elde etmesinin tek yolu bir ironi oluşturacak şekilde sebebin herkes için oluşturduğu amacından sapıp gerçekle bir bağlantı kurmaktır.

    basite indirgersek;
    huzur ve tatmin var olmakla, üremekle ve sonsuza erişmeye çalışmakta değil, sonsuzu var eden sebebin tamamlanmışlığına bilinç düzeyinde katılmaya çalışmak ile elde edilir. en basit şekilde bu düşünmek ile sağlanabilir. sanıldığının aksine meditasyon bilinci boşaltmak değil hayatı anlamlandırmaya çalışarak doldurmakla sağlanır.

    biraz daha evrenle uyumlu bir çözüm de sanatı bu bahsettiğim eksende ele alarak bulunabilir. şiir yazarken de, resim yaparken de, ajdar gibi şarkı yazarken de eğer niyetin evrendeki dalgalarına uzanmak amacı güdülüyorsa huzur ve tatmin sizi bulur.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster