0
wilson çivileri isminde bir çivi markası, satışlar kesat olunca insanların ilgisini çekecek bir reklam yapmaya karar verir. ama reklam sıradan olmamalıdır. genel müdür hemen fikirleri ister. satıştan sorumlu kişi;
- efendim bir adam var tanıdığım. biraz dinine bağlı yalnız çok orjinal ve ilgi çekici fikirler üretebiliyor. ne derseniz harfiyen uyar.
genel müdür düşündükten sonra bu teklife sıcak bakar. biraz dinci olmakta ne zarar vardır ki?
ertesi gün reklam senaristi çağrılır, ekip kurulur. bir hafta müddet verilir. "çekim bittikten sonra bana izletin" der müdür.
bir hafta sonra senarist çektiği reklamın kasediyle genel müdüre gider.
ekranda yüzlerce roma askeri belirir. kamera bu kalabalığa yaklaştıkça kalabalık yarılır ve ekrana çarmıha gerilen isa gelir. çarmıha gelenlerden biri kameraya döner "wilson çivileri, çok sağlam" deyip gülümser.
genel müdür kaset bitince çıkarıp fırlatır. "bu ne rezalet! çarmıh falan istemiyorum kardeşim ben reklamımda! çivi reklamı bu çivii!" der. senariste bir hafta daha müddet varilir.
ertesi hafta elinde başka bir kasetle çıkagelen senarist, "bu kez çarmıh yok efendim" diyerek genel müdürde merak uyandırır.
bu kez filmde onbinlerce roma askeri eifel kulesi etrafında toplanmıştır. kamera kuş bakışı çekmektedir. kuleye yaklaşınca roma askerlerinden birkaçının isayı eifel kulesine çiviledikleri görülür. askerlerden içi kameraya döner "wilson çivileri, en sağlam metalde bile etkili" der.
genel müdür sinirden çıldıracak duruma gelir. zira onca masraf boşa gitmiştir. "yahu zeki dedik aldık angut herif! ben çivi reklamında çarmıha gerilen isa is-te-mi-yo-rum!" diye kükrer. senariste son bir hafta verilir.
son hafta senarist kasedi getirir ve der ki "efendim çarmıha gerilen isa yok bu filmde" müdür tedirgin şekilde kasedi koyar, izlemeye başlar
ekranda uzun saçlı, sakallı, her tarafı yara bele dolu bir adam var gücüyle koşmaktadır. biraz sonra arkasından yüzbinlerce roma askerinin koştuğu görülür. kamera, askerlerden birine zoomlar. asker kameraya dönerek der ki:
"wilson çivilerini kullansaydık böyle olmayacaktı!"
---
iki arkadaş dağa tırmanıyormuş. bunlardan biri kekemeymiş. kekeme olan "'çaçaçaça.." demeye başlamış. diğeri bunun üzerine "sus, sus yukarı çıkınca söylersin" demiş. yukarı çıktıkları zaman kekemeye sormuş; "ne var?" kekeme "çaçaçaçaçaççaçadırları aşağıda unuttum!" demiş. böylece diğeri "hadi iniyoruz" demiş. yine kekeme "şaşaşaşaşa.." diye kekelemeye başlamış. ama diğeri onu yine susturarak "aşağıda söylersin." demiş. aşağı indikleri zaman diğeri sormuş: "ne var?" kekeme cevap vermiş: "eeee... şaşaşaşaka yayayaptımmmmm!"
---
temel ve dursun trabzon - izmir uçağı'ndaymış. bir süre sonra uçağın motorlarından biri yanmış. kaptan pilottan anons gelmiş "bagajlarınızı boşaltırsak uçak güvenli bir şekilde inecektir".
herkes onay vermiş tabi.
ancak yetmemiş. uçak hala irtifa kaybediyor. kaptan pilot anons yapmış "sadece 10 dakika yolumuz kaldı. şimdi hepiniz koltuğunuzun üstündeki bagaj yerleştirdiğiniz bölüme tutunun. uçağın alt kısmını söküp aşağı atmamız lazım"
herkes tutunmuş.
son üç dakika kala bir anons daha "içinizden iki gönüllü lazım atlayıp diğerlerinin hayatını kurtaracak"
temel'le dursun birbirine hınzırca göz kırparak aynı anda bağırmışlar "biz ellerimizi bırakıyoruz!"
bunun üzerine bütün trabzonlular deli gibi alkışlamaya başlamışlar...
kalan yolcular düşünce telem dursuna dönmüş "ula dursun bi biz kurtulduk! çak!" demiş
ve ikisi de ellerini havaya kaldırıp birbirlerinin ellerine vurmuşlar...
Tümünü Göster