1. 301.
    +7
    "çok uzak kasabalardan birinde yalnız bir adam yaşarmış. ama kimse adamın kim olduğunu bilmez. kendi halinde yaşayıp giden bu adam hiçbir iş yapmaz, sabahları çıkar evinden gün boyu kasabayı dolaşıp gezer, sonra akşamüstü evine gelirmiş. kimseyle konuşmaz, kimseye karışmaz, kimseyle dost olmaz, öylece bir yaşam sürermiş.

    bir gün adamın oturduğu evin karşısına bir kadın taşınmış. o da yalnız, o da tek, nereden geldiğini hiç kimse bilmiyor. bunu farkeden adam sürekli göz ucuyla gözlemlemeye başlamış kadını. her sabah evinden çıkan kadın, akşam olduğunda yine tek başına evine dönermiş.

    bir sabah peşine düşmüş adam kadının. kadın otobüs durağından bir otobüse binmiş. kadını takip eden adam kadının nerede çalıştığını öğrenmiş. artık her gün adam otobüs durağına kadar kadını takip ediyor, sonra da evine dönüyor, akşama gelmesini bekliyor ve kadının ışığı sönene kadar kendisi de uyumuyormuş.

    bir sabah adam kendi kendine demiş ki: 'kimim var hayatta bu kadından başka? kaybedecek hiç bir şeyim yok ama kazanacağım çok şey var!' diyerek kadın otobüs durağında beklerken usulca kadına yaklaşarak,

    - afedersiniz, rahatsız etmek istemezdim. ben sizin karşı komşunuzum. uzun süreden beridir de sizi takip ediyorum. anlaşılan siz de benim gibi yalnızsınız. ilk defa böyle bir davranışta bulunuyorum. sizinle arkadaş olmak istiyorum. bu ricamı geri çevirmezseniz beni çok mutlu edersiniz.

    tedirgin gözlerle adamı dinleyen kadın direk "hayır" cevabı vermiş ve gelen otobüsüne binip gitmiş. adam içerlenmiş bu duruma. ertesi gün bu sefer elinde çiçeklerle durakta kadının gelmesini beklemiş. kadın yine reddetmiş. ertesi gün bir daha gitmiş adam. bir daha, bir daha, bir daha. her seferinde geri çevrilmiş kadın tarafından.

    günler bu şekilde akıp giderken bir sabah adam uyanıp ta pencereye baktığında kadının evinin boş olduğunu görmüş. hemen koşmuş karşı tarafa. geceden toparlanıp gittiğini söylemişler komşuları. ama nereye gittiğini kimse bilmez. çalıştığı yere koşturmuş adam. sormuş kadını. yine aynı cevap, bilen yok. tüm gün kasabada kadından bir iz aramış ancak bulamamış.

    hayatına küsen adam artık dayanamamış neyi var neyi yok satarak alıp başını bir dağ başında bir oduncu kulübesine yerleşmiş. ve her gün içmeye başlamış adam. "tek başıma burada ölür giderim daha iyi" diye düşünüyormuş. bu şekilde iki kış mevsimi geçirmiş.

    baharın ilk günlerinden birinde bir sabah adam yeni içmeye başlamışken penceresine bir kırlangıç konmuş. seslenmiş adama,

    - neyin var anlat derdini bana, niye böyle içip duruyorsun, paylaş benimle.

    - çekil git başımdan kırlangıç sen benim derdimi anlatsam da anlamazsın.

    uçup gitmiş minik kırlangıç. ertesi sabah yine gelmiş, yine aynı konuşmalar, adam yine kovmuş kırlangıcı. haftalar haftaları kovalamış, aylar ayları. yaz sonu bir sabah kırlangıç gelmemiş. adam meraklanarak pencere kenarına gelip etrafa bakmış ama kimsecikler yok. ne gelen var ne giden. ertesi gün yok, ondan sonraki gün yok. adam çok içerlenmiş. içmeyi bırakmış. farkında olmadan alıştığını anlamış kırlangıca.

    bir kez daha dağlara taşlara vurmuş kendini adam. ama bu sefer kırlangıcı bulmak için. gittiği her yerde minik kırlangıcını sormuş önüne gelene. ne bilen var, ne gören. 2 kış daha geçirmiş adam her yerde kırlangıcını sorarak.

    yeni gelen bahar günlerinden birinde, bir dağ başında, yorgun argın bir ağacın dibinde uyuyakalmış adam. rüyasında minik kırlangıcını görüyormuş. o esnada ağaca konan bir kırlangıcın sesiyle uyanmış heyecanla. bakmış ki kendi kırlangıcı değil. hemen onda da sormuş adam kendi kırlangıcını görüp görmediğini. kırlangıç adamın ne zamandan beri aradığını sormuş.

    - iki yılı geçti hala arıyorum bulamadım,

    demiş adam hayıflanarak. kırlangıcın cevabı şu olmuş:

    - sizin aradığınız kırlangıcı bilmem. tanımıyorum bile. ama bildiğim tek bir şey var. kırlangıçların ömrü altı aydır!... "
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster