1. 76.
    +5
    Taş duvar, demir karyola ve yerde sayısız izmaritler
    Halının pis kokusu, rutubetli, sıkıntılı, nikotinli
    insanı serseme çeviren kurşun gibi ağır bir hava
    Duvarlar sanki soğuk dalgaları imal ediyor.
    istediğiniz kadar üzerinize kalın şeyler giyin
    Oligarşinin hücresinde soğuğu yenmek imkânsız.
    Ranzanın karşısında kafesli demir kapı, arkasında Mehmet.
    Görevi dakikası dakikasına beni denetlemek
    Mehmedim utanıyor, kahroluyor
    “Askerlik ağam n’aparsın” diyor.
    Aslında o da tutsak
    Ben hücremde, o hücrenin önünde.
    Günde beş kere büyük başlar bakıyor içeriye;
    Yüzlerinde tecessüs.
    “Çılgın adam, 3 - 5 kişi ile koskoca karanlıklar imparatorluğuna kafa tutan adalılar.”
    Ama yine de “çılgın adamın” karşısında
    Bir eziklik, burukluk duyuyorlar o başka.
    Gündüz gece diye bir ayrım yoktur hücrede
    Sadece koldaki saattir, geceyi gündüzü bildiren.
    Işık yirmi dört saat yanar.
    Bir nefes, bir duman yoldaşım
    Cıgaramı her çekişimde duman olur
    Uçar giderim, ta uzaklara.
    Çoğu kere adama giderim,
    Cıgaramın dumanı, beni memleketime; adama zütürür.
    Kahpe istanbul’un kahpe bir bölgesinde
    Bir evdeyim, yoldaşımla beraber.
    Bu ev, yoldaşlık – dostluk – kardeşlik – mertlik - kıvanç ve sevgi evidir.
    Bu evde, her şey o kadar güzel ve o kadar anlamlıdır ki…

    • **

    Ev değil, ada, ada!
    Satılmışlığın, kahpeliğin, riyakarlığın, âdiliğin ve her çeşit aşağılık ve her çeşit yabancılaşmanın karışımı olan,
    Karanlık denizin ortasında,
    Güneşi batmayan bir ada.
    Ben ne şuralıyım ne buralı,
    Adalıyım adalı,
    Adam ormanlıktır. Dostluk yoldaşlık, mertlik ormanı, bütün adamı kaplar.
    Erdemin güneşi yirmi dört saat aydınlatır adamı, biz ada sakinleri bilmeyiz karanlığı.
    Ben adalıyım ey kahpe hücre adalı.
    Doğru ya sen nereden bileceksin adamı asırlık, feodal - militarist hücre.
    Ya, sen, öküze benzemek için kasılan, şişen haset kurbağa, hilkat garibesi?
    “Dünya karanlıktır. Güneşi batmayan böylesi bir ada yeryüzünde yoktur.”
    Değil mi karanlıklar cücesi, zavallı acuze?
    Ya sen yarasalar şairi, pişkin Cacomcho?
    “Değil şiirlerde, masallarda bile böylesi bir ada yoktur. Böylesi bir ada eşyanın tabiatına aykırıdır.”
    Senin için değil mi karanlıkların kapkara şairi?
    Senin dediğin eşyanın değil, karanlığın tabiatına aykırı.
    Karanlık cüceleri, acuzeler, dürzüler…
    Yarının Türkiye'sinin hayvanat bahçesinde teşhir edilecekler…
    Adam kalabalıktır hain hücre:
    Elde mitralyözüyle,
    Sierra Maestra’da, Falcon'da, Vietnam'da, Mozambik'te, Angola'da, Sina çöllerinde…
    Özgürlüğün türküsünü söyleyenler
    Zülme, kahpeliğe, sömürüye karşı
    Dişiyle, tırnağıyla üç kıtada karşı koyanlar benim evlatlarımdır kahpe hücre.
    Benim adamın ormanlarından aldıkları fideleri, birer birer dikiyor, kahpeler koalisyonunun dünyasına.
    Kel dünya, adamın ağaçlarıyla ayıbını örtüyor, güzelleşiyor.
    iyi bak bana feodal duvar, iyi tanı beni
    Seni yerle bir edecek adalıları iyi tanı.
    Adam ve hemşerilerinin çocukları ne halde diye dudak bükme, huurnun dölü utanç duvarı.
    Evet, adamı karanlığın suları bastı
    Evet, benim gibi pek çok adalı bu çirkin suların altında,
    Ama boşuna sevinme, adam batmaz, yok olmaz
    Adam, sadece karanlık denizinde yerini değiştirdi, hepsi o kadar.

    - II -

    Cıgaram elimi yakıyor.
    Maltepe’de etrafı karanlığın cüceleriyle çevrilmiş marş söyleyen iki adalı.
    iki adalının marş söyleyişinde silâhlar susar.
    Maltepe’nin göbeğini derin bir sessizlik kaplar.
    Dalga, dalga yayılır, ada’lıların erkek sesi, etrafa.
    O anda iki adalının gözünde her şey silinir,
    Karanlığın militanları küçülür…
    Sanki biraz önce atılanlar tomson kurşunu değil, parmak cücelerinin minik okları.
    O an ne binlerce güvenlik kuvveti, ne polis, ne zırhlı tugay, ne tomson, ne mitralyöz.
    Her şey önemsiz, küçük ve etkisizdir. iki adalı için.
    Adalıların korosu karanlık cücelerinde bir panik yaratır.
    Yüzlerinde, ezikliğin, şaşkınlığın biraz da utancı izleri okunur.
    Sanki ilahi bir kuvvet onların ellerini, kollarını bağlamıştır. Ta ki iki adalının marşı bitene kadar.
    Adalılar sol yumrukları havada, pencerenin önünde boy hedefi oldukları halde ateş edemezler.
    Garip bir andır bu an.
    Bu an karanlık cücelerinin, insanlığa dönüş anıdır.
    Cüceler konuşmazlar bile bu anı.
    Büyülenmişlerdir iki adalının havaya kalkan sol yumrukları ile.
    Ve kaybolup gitmişlerdir iki kişilik koronun nameleri arasında.
    Koro susar, büyü bozulur, görevlerini hatırlar cüceler,
    Eller tetiklere tarrrr………
    Ve Cevahir'imi kalbime gömüp dönerim hain hücreme.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster