1. 1.
    +5 -3
    (bkz: ilk ot içişim ve pişmanlığım) okumayan varsa.

    (bkz: üçüncü ot içişim ve pişmanlığım)

    aylar geçmişti boşanmanın üzerinden. her geçen gün iyice yalnızlığıma alışıyor, kendimi sessizliğe ve içkiye alıştırıyordum. tek yaptığım sabah kalkıp işe gitmek, bir an önce işten kaytarıp eve gelip içki içmekti, alkolik olmuştum artık. çok sürmedi tabii bu durum, aynı hafta içinde 3 hasta şikayet etmişti beni hastane yönetimine. baş hekim akşam üzeri odasına çağırıp daha fazla burada çalışamıyacağımı söyledi. işsizdim de artık.

    iyice depresyona girmiştim anlayacağınız. iş de olmayınca bütün gün yavaş yavaş içiyordum evde öyle. çalan telefonları da açmıyordum, içimden gelmiyordu dışarı çıkıp eğlenmek, iki muhabbetin belini kırmak. 1-2 hafta benden ses çıkmayınca en yakın dostum mustafa korkmuş kendime bir şey yapmamdan, geldi kapıya dayandı. açtım kapıyı, bu tabii gördü benim halimi göz altları çökmüş, sakallar uzamış, leş gibi de içki kokuyorum. evde bira şişelerin kale yapacaktım neredeyse o kadar çoktu yani. mustafa sinirli sinirli konuşuyor benimle, daha ne kadar böyle devam edeceksin ilk ayrılan çift siz değilsiniz falan filan. çok da severim kendisini, söylediklerini dikkatle dinledim. mantıklı konuşuyordu ve haklıydı da.

    telefonla bir kadını aradı ve benim evin adresini verdi mustafa. temizlikçi kadın gelip evi temizlicek sende git bir duş al akşam alıcam seni sosyalleştirelim seni biraz, yüzün karı kız görsün kendine gel dedi gülerek. tamam dedim bende kıramadım onu.

    neyse işte akşam oldu buluştuk çıktık falan, ortak bir arkadaşımız daha vardı mert diye bayağı kilolu bir adam bu da rahat 130 kilo vardır. buluştuk onunla beraber gittik güzel karılı kızlı bir cafeye oturduk, söyledik nargilelerimizi kahvelerimizi falan. sohbet muhabbet gayet güzel gidiyordu özlemişim ben de bayağıdır evde malak gibi yatıyordum. temiz hava falan da iyi gelmişti. saat de ilerlemişti iyice 12:30 civarı falan olmuştu. mustafa dedi hadi gidelim falanca mekana güzeldir orası şimdi falan. ben pek istemesem de mert de ısrar edince kıramadım tabi gittik oraya.

    hoş, lüks bir mekana girdik. genel de bizim gibi orta yaşlıların olduğu güzel bir eğlence mekanıydı. club tarzı diyebilirim. öyle çoluk çocuk yoktu yani anlıyacağınız. girdik bistro tarzı masalarda oturduk uzun sandalyelere. içkilerimizi söyledik. mert vodka energy istedi, mustafa artist adam garson da kız olunca viski alıyım dedi ben de vodka energy istedim. mustafa koluma vurdu hafifçe hadi kardeşim canlan biraz bak hatunlara kanları kaynıyor, hayat devam ediyor bir hareket göster falan dedi. tamam lan dur da biraz içelim ortama anca ayak uydururum ben dedim.

    öyle de oldu içtikçe vücudum kendi kendine müziğe karşı tepki verip oynamaya başladı, yoksa ben oynamaktan anlamam yani ama kafa güzelleşince rezil olmuşum falan hiç umurunda olmuyor insanın. saat gece 3'e doğru gelmişti, hepimizin kafası çakır olmuş hafiften sallanıyoruz yürürken falan. mert dedi hadi beyler kaçalım bize size bir kıyak geçeyim. tamam dedi mustafa bende hiç hayır diyemedim tabi kafalar da hafiften kıyak şimdi onların ısrarlarıyla uğraşamıyacaktım. çıktık mert kendi arabasıyla önden gitti biz mustafanın arabasıyla arkadan gidiyoruz.

    girdik eve mert dedi yayın taşşakları beyler keyfinize bakın ben geliyorum şimdi. oturduk biz 2 dakika geçmeden mert geldi elinde hazır sarılmış otlarla. hadi beyler yapıştırıyoruz bu gece kafalar iyice uçmadan bitmesin dedi. ben mustafaya bakarak
    -oğlum biliyorsunuz bu melet yüzünden başıma gelenleri, taşak mı geçiyorsunuz benimle dedim.
    mustafa da gülerek
    - lan o zaman baldızın vardı evde hadi neyse burda bizi gibecek halin yok ya içip uyucaz işte ne geriliyorsun bu kadar. dedi.

    fazla uzatmadım bende aldık yapıştırdık tabi içtikçe iyice keyifler yerine geldi gülüşmeler kahkahalar karı kız muhabbetleri falan derken kendimi aştım ve 4. sarılmış otu da içtim. saat sabahın 5'ine doğru gelmişti. bunlar uyuya kaldılar ben mal mal yere bakıyorum aklımdan bin bir türlü çakallık geçiyor işte yok bu karı beni nasıl terk eder yok bu dıbına kodumunun baş hekimi beni nasıl işten atar derken hararet bastı çıktım evden. beyler ot içenler bilir hiç yapmıyacağınız şeyleri yaptırıyor size o anki kafayı tam olarak çözemiyorum ama çıktığım da neyin ne olduğunu anlamadan kendimi çalıştığım hastanenin önünde buldum.

    girdim içeri saat sabahın 6'sına gelmek üzere, gittim baş hekimin odasına girdim. masanın üzerinde ne var ne yok hepsini yere attım. raflarda ki dosyaları aldım yerlere attım bilgisayar ekranını falan hepsi yerde kırıldı ekran.
    hemşirenin biri bağırıyor ordan güvenliği çağırın diye. geldi güvenlik odaya 2 tane muallak evladı kolumu öyle bir tutup çevirdi ki sanarsın kopartacak pekekent yatırdı dizleriyle üstüme çıktı. çok geçmedi huur çocukları polisi çağırdılar. aldılar beni karakola zütürdüler. kafa tam yerinde değil tabi koydular nezarethane ye ayılana kadar orada tuttular. bu arada tabi defalarca yüzümü yıkadım, kahve falan verdiler.

    saat sabah 10 gibi de sorguya aldılar neden yaptın falan filan anlattım işte biraz içkiliydim kovulunca bir de oradan öyle böyle komiserim falan. sonuç olarak para cezası ve hastanenin bilmem ne huzurunu bozmaktan tekrar para cezası 7,800 tl ceza kesildi bana.

    işlemler bittikten sonra öğlene doğru saldılar beni eve doğru yürüyorum, ama yürürken mustafayla merte ettiğim küfürlerin haddi hesabı yok. o gavatlar evde fosur fosur uyuyorlar. züte giren şemsiye açıldı anlıyacağınız.
    ···
   tümünü göster