+36
daha önce de bahsetmiştim size beyler.
muhaciriz biz,
dedemin babası selanikten gelmiş edirneye,
sonra dedem istanbul yolunu tutmuş.
bir zaman sonra halam selanik e geri döndü, evliliğinden dolayı. enişte de mühendis atina dalar şu anda.
he bu arada,
bu mübadele zamanlarında,
babanemin annesi vefat edince hayrabolu da yaşayan bir adam babanemi evlat edinmiş,
bir subayda babanemin kız kardeşini evlatlık edinmiş onlarda izmire gitmişler,
babanenin babası nerede diye soracak olursanız makedonya dağlarında çeteci kovalarken şehit olmuş.
yıllar sonra birbirlerini buldular kız kardeşler.
fakat babanemin kız kardeşinin torunları buldular babanemi, vefat etmiş büyük babane yani.
kısmet mi artık kadermi bilemem.
anlayacağınız benim hayatım istanbul, edirne, hayrabolu, izmir, selanik ve atina gibi yerlere gidip gelmekle geçti.
bunu şimdi ne diye anlatıyosun amk diyenler olabilir.
hem kendimi biraz daha tanıtmak istedim, hemde şırnak ve o bölgeyle alakası olmayan bir adamın oraya adapte olurken ne gibi sıkıntılar çektiğini anlamanızı istedim.
oraya ilk gittiğinizde aşırı derece yabancılık çekiyorsunuz tahmin edebileceğiniz gibi.
ki size telsizden falan ve bir çok şekilde işgalci lafı geliyor.
bunu bilerek yapıyorlar zaten.
ben ve benim gibi çocuklar daha da yabancılaşsın diye.
alışmakta epey bir zorlanıyorsunuz anlıyacağınız.
farklı bir kültür, farklı bir ortam ve bunu asker olarak alışmanız gerektiği için oraları hep başka bir gözle görüyorsunuz.
geri dönebilenler ise orada ki anılarını anlattığında, buradakilerde daha bir ön yargılı oluyorlar o tarafa karşı. kısacası önyargılı olmayın orada ki insanlara karşı. eğer olursanız o zaman kaybederiz işte.
neyse.
yavuz abim ve kardeşlerimizin şehit olmasının ardından, olay pek büyümeden üstesinden gelindi.
fakat o kadar şehit verilmiş arkadaş.
bu kadar basit bitmedi elbette.
yüzbaşının kelleyi alıp sürdüler.
nası sürgünse amk. daha ötesi yok ki zaten.
heralde en güzel sürgünlerden biridir.
şırnak veya hakkariden daha ilerisi yok zaten.
e tahran a sürülecek hali de yok adamın amk.
geri hizmete alındı başka bir bölgede diyelim.
ardından binbaşıda kıdem tenzili yedi yanlış hatırlamıyorsam.
yeni bir yüzbaşı geldi beyler.
adı savaş.
adam ağır pgibopat.
bir söylenti çıktı zaten dedikodu diyelim.
doğruluğu yok yani.
en azından dedikodudan öteye gidemedi zihinlerimizde.
savaş yüzbaşı, bosna da bulunmuş diyenler oldu, orada bulunan bm gücünde çalışırken bosna lı polislere eğitim verilmiş gizliden gizliye. hatta sırp avlamış falan denildi.
arkasından biri çıktı yok efendim azerbeycan da bulunmuş karabağ da bulunmuş dendi. ermenilere karşı çarpışmış azeri ordusu bünyesinde.
neler neler yani.
adamın pgibopatlığını tescillemek için bir çok dedikodu.
zaten bu laflarada gerek yoktu.
bir görseniz bu dedikoduları doğru çıkaracak şekilde bir fizik mevcut.
1.90 a yakın bir boy, belkide 1.90 tam bilemiyorum.
hafiften saçlar dökük.
cildinden midir bilmiyorum sanki devamlı biraz kirli sakal mevcut yüzünde.
gırtlar kanseriymiş gibi bir ses tonu.
donuk bir bakış.
eller arkada ağa gibi dolaşan bir adam.
bazı binbaşıların abi çektiğini gördüm bu adama.
oda kıdem tenzili yememiş ama lise ve akademiyi epey bir geç bitirmiş, çift dikişçi anlıyacağınız.
aslen devreleri binbaşı olmuşlar bu yüzbaşı henüz.
komando ama anadan doğma amk.
doğarken ağızda kasaturayla doğmuş, kendi göbek bağını kendi kasaturasıyla kesmiş sanki o derece=)
şehit çocuğu bu savaş yüzbaşı.
o yüzden ne kadar sıyrık bir tip olsada döve döve sopa yiye yiye bitirtmişler lise yi ve akademiyi.
bi hikayesini anlatmıştı bizzat kendi;
ingilizce dersinde liseyi söylemiyim şimdi ama kuleli değil.
ingilizce dersine sivil bir bayan girermiş beyler. bu da zaten sayko bir tip olduğu için sabıkalı anlıyacağınız.
ilk ders ingilizceydi, bende sınıfın en arkasına karton serer uyurdum amk, delirtirdim kadını demişti.
mezuniyet gününde kapıda hatıra fotosu çektiren üst devrede ki yaşıtlarına çatıdan balona su doldurup atan bir tip.
hatta akademiye geçtiğinde 1. sınıfta okurken, 3.sınıfta ki çocuklar bundan küçük beyler. düşünün amk ne kadar kalmış.
bir gün bahçede yaka açık geziniyormuş bizim ki, üst sınıftan bir çocuk(ama yaşı küçük bizimkinden) zemin katta ki bir pencereden buna seslenerek
sen benim önümden geçerken niye selam vermiyorsun lan? gibi bişey söylemiş.
tahmin edebileceğiniz gibi savaş yüzbaşıda çenesini söküp eline vermiş çocuğun.
savaş yüzbaşı aynen şunu demişti,
çocuğu camdan aldım, yakasından tutup camdan aşağıya aldım ve ağzını burnunu kırdım.
böyle bir adam gelmişti işte başımıza.
tam bahadırın kalemi anlıyacağınız=)
Tümünü Göster