1. 26.
    0
    yaz yavaş yavaş yaklaşıyordu, kahpenin finallerinin başlamasına 1 hafta kalmıştı, ancak zerre umrunda değildi. istediğini bulamamıştı. şehri terketmek istemiştik, ancak fazla huzur dolu bir kasaba için fazla aksiydik.

    huzur bize yaramamıştı,ben ne idüğü belirsiz bir gaspçının peşine düşmüştüm o da günde 8 saat yarak kürek bir üniversite müsvettesinde, müdür muavininin kendisini padişah sandığı, esnaf gibi davrandığı bir yerde harcıyordu.

    yavaş yavaş okula daha az gitmeye başlamıştı.biz de tüm gün oturup etv deki belgeselleri izliyorduk. sırtlanların alengirli dünyası, erkek aslanların dişilere karşı olan ezikliğine tanık oluyorduk. günler geçiyordu.

    feratla bir gün oturup iki şişe öküzgözünü devirdiğimizde müthiş bir cesaret edindik nedendir bilinmez.

    ferhat gidelim abi şu hacının evine, alalım tüm parasını. dımdızlak kalsın huur çocuğu dedi. sevdiği kızın kaynatasından bahsediyordu.

    bu bahsi geçen kaynatayı bir kaç kez görmüştüm, gece yarısı kalkıp gelininin yeni doğan bebeğiyle yatmasına rağmen kalçalarını okşayabilecek bir huur çocuğuna benziyordu.

    hacılığı meslek icabıydı, ceketinin pantolonunun her cebinde tomarla para vardı.

    hatta uzkopa bağlı bir köyün (adını vermeyeceğim, nolur nolmaz.) tamdıbına yakınının ona ait olduğu söylenir.

    ve hala evinin yanındaki kaçak yaptığı gecekonduları 150 200 lira gibi fiyatlara kiralardı.

    çarşıda bir kuyumcusu vardı. oğlu da bu kuyumcuda sözde meslek öğreniyordu. onun altın bileziğini babası geçirmişti koluna. oğlunun kılına zarar gelmesini istemiyordu. ileride oğlu bu karıdan sıkılıp başkasını istediğinde ilk önce karıları toplar oğluna gibtirir hangisini beğenirse onu alırdı bu adam.

    öyle böyle değildi. müthiş bir huur çocuğuydu bu hacı dayı.
    ···
   tümünü göster