1. 226.
    +3
    ayağa kalkıp etrafa baktığım gün, yine dönmek istedim bu tarz şeylere. ancak telefonumun bir hafta boyunca çalıp ertesi haftalarda bir mesaj bile almaması döndürmüştü beni bu yoldan.

    ne gazella ne kerem ne goril ne ps kafenin sahibi.

    güntekin bile artık rüyama girip " ben bir şey yapmadım abi, kendisi atladı " demiyordu ağlayarak. kahpemle iyiydik, ancak birbirimiz için evdeki herhangi bir biblo gibi olmaya başlamıştık, birisi gelip kırsa ziyanı yok derdik. yenisi alınır.

    ancak ikimiz de birbirimizi piyasaya yeniden arz edecek halde değildik, talep de yoktu. uzun zamandır hiç bir kadınla kesişmiyordum, kimsenin gözüne hoş gözükebilmek için göbeğimi içime çekmiyordum. ancak kahpeyle oturup iki kadeh rakı içip biraz sarmalamak hoşuma gidiyordu. hangimiz hangimizin çarşafı, hangimiz hangimizin zıvanasıydı anlayamadık yıllarca, seneler aktı gitti.

    gazella kimyager olacak yavşağı yanına almıştı,en son yanlarına gittiğimde ki bir kaç ay oluyor, iyice işi büyütmüşlerdi.her taku harman edip satıyorlardı. kimyager de diksiyonunu ve dünya görüşünü düzeltmiş olacak ki iyi pazarlıyordu bu taku, gazella yine bir yığın travestiyle gezip dolaşıyordu.

    daha sonra bu travestilerin onun köpeği olduğunu anladım. gazella da kar tanesi kadar yürek yoktu.bir damla gururu bile taşıyamazdı. şehire iş aramaya gelen doğuluları, hafif meşrep üniversite gençlerini ve hatta otobüs şöförlerini bile kendi emri altına sokmuştu adam.o potansiyel vardı zaten adamda. kimyager bir travestiyle baya muhabbet etmişti en son görüştüğümüzde ne iş lan dedim sen de mi asansörcü oldun.yok abi dedi,iyi anlaşıyoruz dedi. adam bildiğin kanlısını bulmaya gelmiş istanbula, gazellayla tanışmış travesti olmuş... o hikayeyi duyduktan yirmi dakika kadar sonra kalktım, döndüm yurduma.

    kerem bini de artık bana ihtiyaç duymuyordu. gazellayla bağlantısı vardı yetiştirdiği otları her türlü pazarlıyordu. artık eskisi gibi her gün evde değildi, aksine her gün yollarda olabildiğince insan tanımaya çalışıyordu. sırf 2 haftasını çeşitli illere gidip gelerek otobüs seferlerinde yanında oturan insanlarla tanışmak için harcamış anlattığına göre.

    saygı duydum hepsine.

    goril ve ps kafenin sahibi sadece resmiyete dökmedikleri ilişkilerini gönüllerince yaşıyorlardı,bir gün tek başıma beyoğlunda gezerken yolda karşılaştım alakasız bir yerde saat 9 civarlarında el ele geziyorlardı. yanlarına gelip tokalaştığımda bize yaklaşan üç beş adam gördüğümde tamam dedim, bunlar olmuş abi.

    bildiğin birisi gelip bunlara laf etmesin tatları kaçmasın diye adam tutmuşlardı.ps kafenin sahibi bildiğin yolda görseniz huur bu diyeceğiniz bir hal almıştı. yüzünde bir gram sakal yok,dar pantolon ve aşırı geniş yakalı bir tişörtle geziyordu. ancak bildiğiniz " muallak " diye sıfatlandırdığımız türdendi.

    babasının yanında regular fit gorilin yanında superslim di huur çocuğu.

    onlar da artık köşelerine çekilmişti.

    bir ayda çok şey değişmişti. kimseden bana ihtiyaç duymasını beklemedim. daha doğrusu şimdilerde böyle düşünüyorum o zaman nedir ne değildir diye analiz etmezdim olayları akışına bırakırdım akarsa ekime akmazsa gibime kadar derdim.

    kahpem girdiğimiz bu yeni dünyayı farketti ve açıköğretimden gibindirik fakat istihdam alanı geniş bir alana yazıldı,az kaldı bitirmesine.

    aslı ?

    aslının durumu berbattı.

    kocasından ayrılmış çocuğuyla birlikte istanbula tekrar dönmüştü.o göremediğim aralıklarda da kanadaya yine dönüş yapmışlardı sanırım.bir gün oturup konuşma fırsatım oldu,

    aslı ben ve kahpe.

    önceki entrylerde düşülen hatayı anlayıp, affetme seansından sonra hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağından bahsetmiştim.bir kere bitti mi bitmiştir, sonradan yeni bir dünya yazsan bile ilki kadar tutmaz. herkes bilir bunu.yok denecek kadar nadir değil nadir denecek kadar yoktur.

    babası ondan nefret etmeye başlamıştı iyice,dul bir kadındı sonuçta. babası da " bu kızın hala gideri var ama çocuklu kimseye kakalayamam " diye düşünüyordu eminim. hayvan evladı. kanadaya resmen itelemişti kızı. gün gelip aslı kanada da bir gecede 4 cigarayı yakıp söndürünce sinir krizine girmiş kocasını boğmaya kalkmıştı nedense.

    adam da amerikalı zihniyeti var zaten ne kadar türk de olsa. yılanın zütünü dillediğini anlayınca zütüne yılan kaçmadan sallamıştı aslıyı. nafakasız bir şekilde.

    direkt olarak yurduna, evine anasının kucağına dönmüştü.

    anası da bildiğiniz gibi her anne gibi baba ve çocuk arasında git gel yaşaya yaşaya ikisini de memnun etmeye çalışa çalışa erken yaşlanmıştı.

    aslı gözümün önünde çürüyüşünü anlatıyordu, çocuğunun ilkokula yazılma yaşı gelmişti. ancak çocuk babasını çok sevdiği için ağzını açıp tek kelime etmiyordu, artık annesine düşman büyüyecekti. babası çocuğu da gibtiretmişti anlayacağınız.

    amerikalılar böyledir,her taku yerler ancak yine en medeni en iyi yaşayan onlar olur. amerikan rüyasını kabusa çevirenlere ise barbar derler. halbu ki barbarlar kendilerini ifade edemedikleri zaman gerçeğe dikkat çekmek için şiddete başvuranlardır.

    şiddetli bir hayatı dinlediniz siz de.

    aslında yazacağım çok şey vardı ama bitirmem isteniş ben de uzun uzun atlayarak geçtim hepsini.o dayağı yemeden önce de çok şey olmuştu tabi. ancak baktım da kendi düşündüğüm şeyleri paragraflara sıkıştıra sıkıştıra uzatmışım, hikaye ağır işlemeye başlamış.

    sizi de sıkmak istemedim.

    kısacası böyle işte.ilk önce aslıyla beraber ayakta durmayı öğrendim, sonra tek başıma yürüdüm en sonunda da tek başıma sayılabilecek şekilde yeniden düşüp kalktım.

    kahpe de olmasaydı kaçardım bu gibtiğimin yerinden.en yakın polisi yakasından tutup kafa atardım.bir düğmesine 6 ay isteniyorsa eğer, müebbet hapis almak için bir polisi çırılçıplak soyup metrobüs durağına atabilirdim.

    ama birisi vardı. kafamı duvara yaslayıp cigara yakıp avizeye kitlenmiyordum kısacası. beni kendine çeken birisi vardı.

    güzeldi, güzel bitti. yaralar geçti, seneler geçti. güzel bir birikimim oldu. klagib insanların yöneldiği yatırımlarımı yaptım, ailem iyice uzaklaştı benden. evimizi satmışlardı babamın masrafları için sanırım.bir takım şeyler olmuş yine, parça pinçik duydum oradan buradan, istanbulun köy denilecek yerlerinden birine göçmüşlerdi.

    bana da bu işlerden kar kalan bir tek araba ve kahpe oldu.

    bir kaç gram da öksürük.

    size tavsiyem,bu taku alacağınız kişiye dikkat edin, eğer al ver muhabbetindeyse almayın, size çok fazla samimiyet gösteriyorsa " biz yine dolaşalım gelicez " deyin pahalı bir pantolon satan apaçiye dediğiniz gibi.

    ama orta ayarda, ilginç konuşan insanlar bulursanız alın ve içeceğiniz insanlara dikkat edin.tek başına içip kafa oldum diyen yalan söyler,bu takun kafası hep dediğim gibi dumanı içerken duyulan kelimelerdedir.

    bir kişi karşınızda kovadan bir kapak alıp battaniyeyi üstüne çektiğinde " aha sardı kefen gibi " deyin,o ölüm muhabbetiyle yaşayacağınız en güzel kafalardan birini yaşayın.

    güldürenden sakinleştirici haplara kadar her taku deneyin.

    ama ilerde bir gün pişman olacaksanız hiç denemeyin, gibtirolun gidin.ya da benim gibi zevk haline getirin. bağımlılık diye bir şey yok. ihtiyaç duymak diye bir şey var.

    o televizyonlardaki kok müptelalarının da dıbına koyayım. kendilerini rezil ediyorlar. bağımlı olduğunuzu düşünmeyin yeter, kimseye diz çökmenize gerek kalmaz.

    bu dünyada sigarayı bırakmaya çalışan gerizekalılar var gerçi.tek zevki sigara olan adam sigarayı bırakacağım deyince en büyük sigarayı yakıyor, farkında değil.

    zaten akciğerler tadıyor bir kere, gibe gibe çıkıyor bu tak sizden acısıyla.o yüzden zevk alın yaşadığınız bu gibindirik mizansenden.

    dinleyen herkese teşekkür ediyorum.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster