1. 1.
    +1
    güzel kız, kıskanıyoruz tabii. giyimine kuşdıbına karışmama ses etmiyor, yavşak yavşak ne gibim olduğu belli olmayan gebeş erkek arkadaşları var, görüştürmüyorum "önemli olan sensin" deyip geçiyor, telefonuna yetişemediği zaman azarlıyorum falan, yapmadığım zulüm yok kıza. kızın yüzü her daim gülücükler saçıyor. ben? surata bak süngüye davran. mütemadiyen nemrut gibi geziyoruz. ama kızın inceden rahatsız olduğunu da hissediyorum aslında. sonra, ekim ayındaki doğum gününü unutmam ve sevgililer gününü giblemememle rahatsızlık ayyuka çıktı, söylenmeye şikayetlenmeye falan başladı. kız dişlerini göstermeye başladıktan sonra işler değişti. kırk derviş bi halıya sığmış da, iki padişah bi dünyaya sığmamış. her dakika birbirimizi yiyoruz. lan oğlum iki dakka efendi olsananız.

    bir gün evde beraber takılırken, hayvan gibi susadım. dolapta süt vardı, hani bu yörsan'ın cam şişeleri oluyo ya. dayadım şişeyi ağzıma, lıkır lıkır içiyorum. ama gibtiğimin şişesinin ağzını nasıl yaptılarsa doğru düzgün içemiyorum, sağdan soldan dökülüyo. ulan susayınca cam şişeden süt içen bir james dean, bir marlon brando'nun gençliği tadı yakalayalım derken iş iyiden iyiye carmen electra'ya döndü. boynumdan göğsümden zütümden sütler akıyo resmen. bu ciksi sahneyi tamamladıktan sonra gözümü mutfağın kapısına çevirdiğimde bir çift gözle karşılaştım. hani, nasıl anlatsam? hsbc ve fotoğraf evi'nin ortaklaşa düzenlediği "tiskinmek" temalı fotoğraf yarışmasının afişi. aha o kadar söylüyorum. kız ciddi ciddi bıktım diye ağlayarak evi terk etti.

    tam olarak ayrılmadık tabii. telefonla görüşüyoruz, arada bi buluşuyoruz. benim tek niyetim kızı döndürmek. sonra bana dedi ki, "senin bu asabiyetinle, ayılığınla gerçekten yürütemeyiz. kendini biraz değiştirmezsen asla dönmem. ruh sağlığım bozuldu dıbına koyim". dıbına koyim demedi tabii de, ben gaza geldim şimdi. "lan olm 30 yaşında adamı nereye değiştiriyosun?" diye karşılık verdim ama bi taraftan da meyilliyim. çünkü hem kızın dönmesini istiyorum, hem de hakikaten artık biraz düzenlemeye çalıştığım bir asabiyet ve ayılık problemim var. benim değişimden anladığım bu, tabii ki kimse için kendimizi değiştirecek değiliz.

    sonra, bu problemlerimi düzenlemek için şu an ben de dahil cümlemize aşırı saçma gelecek -ama o anda bana çok mantıklı gelmişti lan- bir fikir belirdi kafamda: bütün gün oturup sevimli bulduğum bir hayvanın envai çeşit belgeselini izlemek ve bu duygu patlamalarının yaşandığı ortamda tüm gereksiz parlamalarını ve her taka karışma zorunluluğu hissetmelerini en azından biraz azaltabilmiş yepyeni bir enis yaratmak. hani, akvaryumdaki lepistesi izleyip sinir stresten kurtulmak hesabı. bu ne lan? ulan böyle bi fikrin yaratacağı terakkiyi gibeyim ben zaten.

    bilahare hangi hayvanı çok sevimli bulduğum düşündüm. aklıma gele gele civciv geldi. lan iyi de civcivin bi olayı yok ki, neyin belgeselini izleyeceksin? yemlen, sıç, top gibi yuvarlan, başka da bi tak yok. allah'ın günü civcivin zütündeki tak izlenir mi? kendimi tanıyorum, hemen akabinde aklıma geldi mevzubahis hayvan: maymun.

    küçüklüğümde deli gibi beslemek istemiştim, annem yıllarca "bahçeli evimiz olursa alırız yavrum, söz" diye oyaladı bizi. dıbına koyim kulübe mi yaptıracaksın maymuna diye sormak hiç aklımıza gelmedi tabii. o sözler bir nevi, maymun almamızın imkansızlığına dair bir atıftı belki. ama nasıl istiyorum, nasıl hayaller kuruyorum. beyaz bi kıyafet alırım maymunuma, hep beraber gezeriz, beraber maç yaparız, beraber basketbol oynarız diyorum. nasıl bi anlam yüklediysek maymuna, mübarek maymun maymun değil sinyor can bartu dıbına koyim.

    fakat, kendime terapi uygulama maksatlı başlattığım bu süreç doğal olarak işleri daha da taka sardırdı. misal bir belgeselde maymuna bilgisayar ekranında incin rakamları saniyenin onda biri falan gibi bi süre gösterip ekranı kapatıyorlar. herif o saniye, sırasıyla rakamların yerini işaretliyor lan. ya da ne bileyim, ince uzun bi kabın dibine fıstık koymuşlar, bunu hayvana aldırmaya çalışıyorlar. yemin ediyorum belgeseli durdurup yarım saat düşündüm ben olsam fıstığı nasıl alırdım diye bulamadım. bu gibtiğimin orangutanı odaya girdiği gibi gitti çeşmeden ağzına sus doldurdu, kabın içine tükürüp fıstığın yüzeye çıkmasını sağladı. hayvan benden zeki dıbına koyim, resmen kendime güvenimi kaybettim.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster