1. 1.
    0
    iskenderun Yarık Kaya’da Rüzgâr Prensi, babasına ve annesine bugün Tayfun’un başından geçen hikâyeyi anlattı. Denis’ten gurur duyan ailesi, artık aralarında bir bağ oluştuğunu, Tayfun’u yalnız bırakmaması gerektiğini ve daha çok vakit geçirebileceklerini söyledi. Rüzgâr Kralı oğluna, insanların rüzgârların gücüne ihtiyacı olduğunu anlattı. “ Çok eski zamanlardan beri yel değirmenleri, buğday öğütmek ve su pompalamak gibi işler için mekanik güç elde etmekte kullanılmıştır. Bunun da insan hayatına büyük kolaylıklar sağlar. Büyük çaptaki yel değirmenlerinin birçok avantajı vardır. Herhangi bir kirlenmeye yol açmazlar, fazla gürültü çıkarmazlar ve yakıta ihtiyaçları yoktur. insanlar rüzgâr enerjisinin en temiz enerji kaynağı olduğunu bilir ve çocuklarına tabiat anaya olan faydalarını anlatırlar.”

    Henüz on yaşında olan Tayfun büyünün bozulmasını hiç istemiyor her defasında tabiat ananın kendisine destek olacağını umuyordu. Atatürk Kır Koşusu öncesi ailesine başından geçen olayları bir bir anlattı, Buse’nin bahçede kendisine verdiği desteği, her duasında arkasından rüzgâr estiğini ve son yarışında da kendisini kelebek gibi hafif hissettiğini anlattı. Koşu pazar günü olacağı için babasının da orada olacağını bilmesi Tayfun’u daha fazla heyecanlandırıyordu. Cumartesi gecesi yatmadan annesi ve babasını öpüp iyi geceler dileyen Tayfun odasına çıktı. Penceresi sokağın arka yüzüne bakıyor her gece Antalya’nın gökyüzündeki yıldızları saymaya çalışıyordu. Kendisine verilmiş bir armağandı bu rengârenk yıldızlar. Onları sayarak uykuya dalıyor ve o gece rüyasında yıldızlara yolculuk edebileceğini düşlüyordu. Bir keresinde neden yıldızlara yolculuk edemediğini öğretmenine sormuş, aldığı cevap karşısında “Pencereden uzansam tutacakmışsın gibi geliyorlar” diye eklemişti. Sonra yatağının üstünde duran paket dikkatini çekti fakat ailesine durumu yeni anlatmıştı ve bunun bir tebrik hediyesi olamayacağını düşündü. Hiç vakit kaybetmeden paketi açtı ve içinde “Sevgili oğlumuza… Seni çok seviyoruz.” yazısı buldu. Paketin içinde yeni koşu ayakkabılarını gördü “Bunlar yeni model.” dedi içinden. Çünkü daha önce hiç bir arkadaşında görmemişti. Zaten babasına da gün geçtikçe boyunun uzadığını ve ayaklarının da büyüdüğünü bu yüzden bugün giydiği kıyafetin bir süre sonra kendisine küçük geldiğini söylemek istiyordu. Ailesinden gizli antrenmana gittiği bir gün Derya Teyzeler kendilerine gelmiş, Buse de, annesi Sepil’e Tayfun’un kararını anlatmıştı. Duyduğu habere sevinen Serpil, eşi Murat’a yeni bir koşu ayakkabısının çocuklarını çok sevindireceğini söylemişti.



    Atatürk Kır Koşusu için gelen kalabalık iğne atsan yere düşmeyecek gibi görünüyordu. Tayfun elini sıkı sıkı tuttuğu babasıyla koşu için göğüs numarası almaya yöneldi. Özellikle de on numara olmasını istiyordu. Babası büyük bir uğraş sonucu on numarayı buldu. Hiç vakit kaybetmeden iğne ile tutturdu tişörtüne. Kendisini gören sınıf arkadaşları bol şans diliyor, tekrar birinci gelmesini umuyorlardı. Tayfun’un gözü Buse’yi aramaktaydı, göremeyince ailesinin tek gelmesine izin vermemiş olabileceğini düşündü. Beden eğitimi öğretmeni Tayfun’un yanına gelerek: “ Senden bu defa da bitişe birinci gelmeni istiyorum o zaman kendini kanıtlarsın” dedi ve başarılar diledi. Yarış bu sefer tek tur olacak büyük bir daire çizeceklerdi. Ailesi izleyicilerin arasında yer buldu, Tayfun’un ise gözleri bir yandan ailesini diğer yandan da Buse’yi arıyordu.

    “Herkes yerine! ” çağrısıyla Tayfun tekrardan tabiat anadan yardım talep etti. Bu defa daha hızlı olması gerektiğini biliyordu çünkü çevre okulların öğrencileri da yarışa katılmışlardı. Sınıf arkadaşı ve daha önceden dereceye giren koşucular en ön saflarda yerlerini aldılar. Tayfun yine en arkalarda kendine yer bulmaya çalışıyordu. Rüzgâr Kralı ve Kraliçesi bu olaya tanıklık etmek istediler, onlar da Denis ile birlikte şehre gelip, yerlerini alan koşucuların hazırlıklarını seyrettiler. Denis her zamanki gibi Tayfun’u sarmaladı ve neredeyse ayaklarını yerden kesecek hızda sürükledi. Çok geçmeden Tayfun rüzgâr gibi rakiplerini geçiyordu. Birini geçtiğinde ise etrafından bir rüzgâr hortumu oluşuyor ve görenleri hayrete düşürüyordu. Kendisini kelebek gibi özgür hissediyordu Tayfun, artık gücünün farkındaydı. Kendisine yardım eden rüzgârı hissedebiliyordu, artık onunla bir bütün olduğunu anlamıştı. Sınıf arkadaşı Berk’i gördüğünde hızını daha da artırması gerektiğini düşündü ve birden yere basmadığını fark etti çünkü Denis kendisinin bu isteğini yerine getirmiş onu bir şimşek gibi yukarı çekmekteydi. En son Berk’i de geride bıraktığında artık önünde hiç kimse kalmamış üstelik son bir kaç yüz metreyi koşmaktaydı. Bitiş çizgisine yaklaştıkça yüzleri tek tek seçmeye başladı. “Buse yok! Buse yok!” diye düşünerek son metrelerde yavaşlayarak yarışı birinci bitirdi. Ailesi sevinçten çılgına döndü, çocuklarına sarılmak için yanına koştular, o sırada “RÜZGÂR ÇOCUK TAYFUN!” diye bağırıyordu Beden eğitimi öğretmeni. Tüm sınıf arkadaşları yanına gelmiş tebrik ediyorlardı Tayfun’u. Öğretmeninin sesi birden tüm öğrencilerle bir oldu ve daha yüksek sesle “RÜZGÂR ÇOCUK TAYFUN!” diye bağırmaya başladılar. Ama Tayfun, Buse’nin sesini duymak ve başarısını onunla da paylaşmak istiyordu. Birden arkasından biri Tayfun’a sarıldı ve yanağına bir öpücük kondurdu. Buse tüm yarışı izlemiş ailesinin onayını alarak yanına gelmişti. Şimdi o da tezahüratlara eşlik ediyor, yüksek sesle “RÜZGÂR ÇOCUK TAYFUN!” diye bağırıyordu. Hayatının belki de en mutlu günüydü Tayfun’un… Tabiat anaya minnettar olduğunu söylüyordu içinden. “Teşekkürler Allah'ım, Teşekkürler RÜZGÂR.” Rüzgâr Kralı bu sese kulak verdi ve ailece şehrin üstünde bir tur atarak Tayfun’u selamladılar. Artık Tayfun kim olduğunu biliyordu, o artık bir Rüzgâr Çocuktu!

    yorumlayın 31ciler
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster