1. 901.
    0
    yeni başladıgım romandan bir kesit daha:
    "Alo"
    "Şey. beni hatırlamışsındır sesimden."
    "Evet hatırladım. fakat saat sabahın 3'ü. Neden aradın? "
    "Belki ben tokyo saatine göre yaşıyorum. hehehe"
    "komik değil, ne oldu? Umarım önemli bir şeydir."
    sinirlenmiştim. anlamsız bir gerginlik vücudumu ele geçirmişti. sesim gürleşti.
    aniden ciddiyet ve aşk aynı anda aynı deliğimden vücuduma girmiş ve ağzımdan telefonun hoporlerine doğru koşmuştu.
    "Pardon ama gözlerinde cennetin bir köşesinde saklanan pırlantalardan mı saklıyorsun?" diye sordum.
    "Ne alakası var? Nerden çıktı bu konu? Hem bu konuyu Türkiye saatlerine uygun bir vakitte konuşsak olmuyor mu?"
    "Ancak bu kadar değerli şeyleri benden saklamana anlam verebilirim. Gerçi gözlerin, onlardan da değerli ya o da ayrı bir mevzu."
    sol elimde bulunan birayı duvarda kırıp, etrafa dağılan cam parçalarının tenime batmasını,
    elimde kalan bira şisesinin kırık tarafıyla ise şah damarımı kopartmak istiyordum.
    Utancım ancak bu şekilde diner herhalde.
    "Hiç saklamadım gözlerimi senden," diyerek az önce kafamda kurduğum intihar projemi mecazi bir şekilde gerçekleştirdi aslında.
    kafam ardı arkası kesilmeyen dialogların kurbanı olmuştu.
    "senin göğsün sadece göğüs değil. aynı zamanda hem şefkat, hem şehvet yuvası... Artık kapatmalıyım herhalde, iyi geceler." diyerek, ilk cümlemdeki utancımı
    son cümlemle bastırmak istedim. kapatmak istemiyordum dur deseydi dururdum çünkü sesi telefondan bile saçlarımı okşuyordu sanki...
    "bazen seni anlıyamıyorum. Gerçi çoğu zaman anlıyamıyorum, hakaret mi ediyorsun, iltifat mı. ben mi çok gerideyim, sen mi çok ileride.."
    uzunca bir nefes aldı. konuşmasına devam edicek, konuştukca canımı yakıcaktı belli ki. lafa girdim,
    "diyorum ki, tanrı seni yaratırken fazla mesai yapmış. gecelere kadar çalışmış. Tabii o uykusuzluk hali, duygularını unutmuş."
    üst dudağım ile alt dudağımı bir tutup konuşmamam için bir kanca gerektiğini konuştukca anlıyordum.
    aslında çok kızgındım. Benim olmayışına, bana gülmeyişine, bana gelmeyişine... kızgındım işte.
    ···
   tümünü göster