1. 26.
    0
    buyur konuyla ilgili bir yorum oku kardeş

    Kıble/Hedef
    Cumartesi, 05 Şubat 2011 23:03

    Kıble sözcüğünün aslı k-b-l köküdür. Bu sözcüğün kabl kalıbı, “önce” anlamında, kubl kalıbı ise, dübür [arka] sözcüğünün karşıtı olarak “ön” anlamındadır. Kıble sözcüğü de “ön” anlamı ekseninde, “cihet” [yüzün gösterdiği yön; ön yön] demektir. [1]

    Kıble kelimesinin geçtiği âyetlere dikkat edilirse bu sözcük, fiziksel anlamda “ön yön” anlamında değil; görüş, ilke olarak üzerinde bulunulan yön (sosyal hedef/strateji) anlamında kullanılmıştır.

    Şimdi kıblenin anlatıldığı Bakara Suresi ayetlerine bakalım:

    insanlardan sefihler [aklı ermeyenler], “Bunları, üzerinde bulundukları kıbleden [hedeften, stratejiden] çeviren nedir?” diyecekler. De ki: “Doğu ve batı yalnız Allah'ındır. O, dilediği/dileyen kimseyi dosdoğru yola kılavuzlar.”

    Ve işte böyle Biz, siz, insanlar üzerine şâhitler olasınız, Peygamber de sizin üzerinize şâhit olsun diye sizi hayırlı bir ümmet kıldık. Üzerinde olduğun bu kıbleyi kılmamız da yalnızca; elçilere uyan kimseleri, iki ökçesi üzerinde geri döneceklerden ayıralım diyedir. Bu [tesbit ettiğimiz kıble], elbette, Allah'ın hidâyet ettiği kimselerin dışındakilere çok büyüktür. Ve Allah imanınızı kaybedecek değildir. Hiç şüphesiz Allah, bütün insanlara çok şefkatlidir, çok merhametlidir.

    Biz, yüzünü semaya evirip çevirdiğini kesinlikle görüyoruz. Artık seni hoşnut olacağın bir kıbleye [hedefe, stratejiye] çevireceğiz. Haydi, yüzünü Mescid-i Harâm yönüne çevir. Siz de, nerede olursanız olun, yüzünüzü onun tarafına çevirin! Kendilerine kitap verilmiş olan kimseler de kesinlikle, şüphesiz onun, Rabbinden gelen bir gerçek olduğunu bilirler. Ve Allah, onların yapıp durduklarından gâfil değildir.

    Ve andolsun ki sen, o kitap verilmiş olan kimselere, bütün âyetleri de getirsen, yine de senin kıblene tâbi olmazlar. Sen de onların kıblesine uyan biri değilsin. Zaten onlar da birbirlerinin kıblesine tâbi değiller. Yine andolsun ki, sana gelen bunca bilgiden sonra, sen onların hevalarına uyacak olursan, o zaman hiç şüphesiz sen, zâlimlerden olursun. (Bakara, 142-145)

    Kıble, namaz kılarken fiziki anlamda ön yüzün Kabe tarafına döndürülmesi değildir. Bakara 145’e dikkat edilirse, “Ve andolsun ki sen, o kitap verilmiş olan kimselere, bütün ayetleri de getirsen, yine de senin kıblene tabi olmazlar. Sen de onların kıblesine uyan biri değilsin. Zaten onlar da birbirlerinin kıblesine tabi değiller” dendikten sonra, ayetin devamında “kıble” kelimesinin sosyal hedef ve strateji anldıbına açıklık getirilerek “Sana gelen bunca bilgiden sonra, sen onların hevalarına (arzu ve isteklerine) uyacak olursan, o zaman hiç şüphesiz sen, zalimlerden olursun” denmiştir. Bakara Suresi ayetleri Medine’de inmiştir. Kur’an 611 yılında Mekke’de vahyolunmaya başlamıştır. 622 yılında Mekke’den Medine’ye hicret gerçekleşmiştir. Bakara Suresi’nin bu ayeti inene kadar en az 11 yıl yüzlerce ayet bildirilmiştir. Ayetin bu kısmında söylenen kısaca şudur: “Kur’an’ın vahyolunmaya başladığı günden bu yana inen yüzlerce ayet sayesinde çokça bilgilendin, şimdi sen bunca bilgiden sonra, bu bilgilerin sana gösterdiği hedefte ilerlemeyip, bilgiden uzak kimselerin istek ve arzularına uyarsan zalimlerden olursun”.

    Ayrıca Bakara 142’de “Bunları, üzerinde bulundukları kıbleden çeviren nedir?” diyecekler. Deki: “Doğu ve batı yalnız Allah’ındır. O dilediğini/dileyen kimseyi dosdoğru yola kılavuzlar” denmektedir. Bu da şu demektir: “Yüzlerinizi hangi yöne dönerseniz dönün, doğu da batı da her yön Allah’ındır. Asıl yön, Allah’ın insanları dosdoğru yola kılavuzlamasıdır”.

    Bakara 144’te “Artık seni hoşnut olacağın bir kıbleye çevireceğiz” denmektedir. Bu ayetlerin indiği döneme kadar ki kıble yani sosyal hedef ve strateji, yardımlaşma, öğüt ve uyarıdır. Ayetin devamında yeni kıbleye işaret edilerek “Haydi yüzünü Mescidi Haram yönüne çevir” denmektedir. Buradaki “yüz”, “sima” anlamında değil, “tüm varlık ve benlik” anlamındadır. “Mescidi Haram” ise ibrahim zamanından bu yana Müslimlerin üzerinde oldukları hedef ve stratejiyi temsil etmektedir. ilk kıblenin hedefi olan yardımlaşma, öğüt ve uyarı ile 11 yılda büyük oranda başarıya ulaşılmış, Medine’de Müslim bir toplum oluşmuştur. Şimdi, 11 yılda oluşan birikim sayesinde olgunlaşan bu topluma, ibrahim’den bu yana Mescid-i Haram ile temsil edilen ve Hz.muhafazid’in de üzerinde bulunması istenen kıble işaret edilmektedir. Bakara 144’teki kıble değişikliği aynı zamanda Medine’de kurulan Müslim devletin de ilanıdır. Bu kıble değişikliği ile Müslimler artık devlet şeklinde örgütlenecekler ve devlete hakim olması gereken ilkeler hayata geçirilecektir. Şimdi yeni kıblenin ne olduğuna bakalım?

    Kıble/hedef olarak işaret edilen “Mescidi Haram”ın temsil ettiği anlamı çözdüğümüzde yeni kıble de kendiliğinden ortaya çıkmış olacaktır:
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster