0
ikinci bölüm; orman kaçkını: sabah sonunda doğanın sesiyle kendimden geçirecek bir mutluluk sarhoşluğu içerisinde yorgun argın gözümü açarak uyandım. camdan gökyüzünde bana sırıtan güneşe gibtiri çekip, göz çapaklarımı temizledim ve burnumdaki sümüğü koltuğun altına sildim. Huzurlu bir hayatım vardı. ilk defa lanet insanların medeniyetinden yoksun olarak uyanma duygusu, doğada tek başıma olma duygusu beni benden almıştı adeta. Rüyamda cenabet olmuştum. Yaklaşık bir haftadır otuzbir çekmemenin yoksunluğu bardağı taşıran son damla da rüyama vurmuştu. Sabah kahvaltımı doğada bulduğum a plus buzdolabının içinde bulunan; bir sele lux yağlı zeytin, coşkun sucuk, tam yağlı yumuşak peynir, trabzon ekmeğiyle bir güzel kahvaltımı ettim. Cenabet olduğumun farkındaydım ve acilen bir duş almam lazımdı. Bulunduğum yola en yakın su kaynağı yaklaşık 5 km batıdaydı. Yani buraya gelirken geçtiğim nehirdi. Ama hem o mesafe hem de suyun aşırı derecede soğuk oluşu benim canımın oraya gitmek istememesinin başlıca sebepleriydi. Zaten ben hristiyandım anasını satayim ne gerek var dedim. Tanyeli ağarmıştı. Kuşluk vakti aldım tüfeğimi yanıma ve uzun ve sık ağaçların bulunduğu ormana daldım. Tüfeğimin bana verdiği özgüvenle dalmıştım nemli toprağa. Ormanda ağaçların sık ve uzun oluşu zeminin seyrek bir beyazlığa kaplanmasın yol açmıştı. Nemli toprağın kokusu burnuma nüfuz ediyordu. Tamamen tabiata ait hissettim kendimi. Tüfeğimi bir kenara bırakıp, içli donumla kıyasıya koştum. Çocuklar gibi deliler gibi eğlendim. Yorulduğumu anlayınca kendimi yere attım. Ama kafamı taşa çarpıp öldüm. Sonra isa yanıma geldi bana bir şans daha tanıdı. Bu kadar eğlence yeter sanırım diyerek tüfeğimin bulunduğu noktaya vardım. Varmam ile şaşkınlıktan çenemin düşmesi bir oldu. Tüfeğim evrim geçirmişti 18 mm 21 kalibrelik mp5 e dönüşmüştü, ama buna pek sevinmemiştim. Mutluluğum kursağımda kalmıştı. çünkü yanımda mermi yoktu. Ve gökten şakır şakır yağmur gibi mermi yağmaya başlamıştı. Kafama çarpan mermi yüzünden tanrıya lanet okudum. Neyse deyip yeni oyuncağım ile antreman için yeraltında bulunan doğal çalışma alanına girdim. Bu silah bir harikaydı. Öğlene doğru yaklaşmıştı saat. Bunu güneşin hareketlerinden rahatça anlamıştım. Güneş apaçık sırıtmış bir şekilde, tüm hiddetiyle ağacın yapraklarındaki kristal kar tanelerini kavurup, kar tanelerinin su damlalarına sebebiyet veriyordu. Bir damla soğuk su şlap diye konmuştu dilimin ucuna. Bu tatlı suydu; ve tamamen doğal bir tadı vardı. Avatardaki ang sağolsun bütün su damlacıklarını benim pet şişemin içine doldurmuştu. Ang'e teşekkür edip, bir su kaynağı aramaya koyuldum. Yere baktım ayağımın ucunda küçük bir nehir gibi akan suyu farkettim. O nehri hemen hemen 300 adım takip edip, taşların arasından akan küçük bir şelale keşfettim. Avucuma su doldurdum ve yüzümü yıkadım. Aynı doğallıkta olan bu su kaynağının yerini bir daha kaybetmemek için bu noktaya bir t-shirt diktim. Sopayıda baya uzun yaptım. Hem de bu noktadan dolmuşa doğru büyük kayalar dizdim. Ormanda gaptan mağara adamı gibiydim. Hiç bu soğuk ama içimi sımsıcak eden ormandan yeni eviminden ayrılmak istemiyordum. Yaklaşık burada 3-4 saat geçirmiştim. Artık dolmuşa dönme vaktinin gelip çattığını anlamıştım. Üzüntüyle dolmuşuma dönmeye kalkışmıştım. Ayağıma bir elma çarptı elime aldım elmayı. Daha yeni annesinden kopmuşa benziyordu. Hiç bir çürüğü deliği deşiği yoktu. Kafamı kaldırdım annne ağacı aramak için. işte burada tam karşımda elma ağacı. Sevinçten deliğe dönmüştüm hemen tırmanıp bir kaç elma düşürdüm yere. O elmaları montuma doluşturup, git gide koyu bir turuncuya dönüşen havayı yere devrirmiş bir çamın üstüne oturmuş izliyordum. Güneş görüşmek üzere huur çocuğu der gibiydi. Kurtların sesini duydum ve telaşla düşürdüğüm bir kaç elmayı yerden toplamaya başladım. Yürüdüm... Yürüdüm pınarla büyüdüm ormanlar bana dardı... Ve evime vardığımda hava 10 dakika içinde kararmıştı. Gaz lambasını kullanamazdım. Bu havada da kitap okuyamazdım ki ama. Bu gece neyse ki dolunay vardı. Kitap okumaya başlamadan önce karnım gururdadı. Hay anasını satayim av bulmayı unutmuştum. Şimdi ne tak yiyecektim! Gecemi 2-3 elma yiyerek ve kitap okuyarak sonlandırdım. Uyumak için yüzümü ay ışığına doğru uzattım ve uzun süre onu seyrettikten sonra uyuya kalmıştım. Beyler dün yaşadığım olaylar bunlardı. Bunları yazarken ara ara kurt ulumaları duydum ve ürperdim. Bu yüzden tam konsantre olamadım affola! Alaska'dan sevgilerle. Daha iki hafta buradayım.
Tümünü Göster