0
naro olağanüstü sert bildiri
(şubat 2005)
gri ve güzel olabilmek için siyahla beyaza ihtiyaç duymayan dolgun bulutların üzerinde sessiz kıpırtılarla biriken ve biriktikçe yenilenen ve yenilendikçe dinginleşen yağmur damlaları kadar huşû dolu; ve katıksız mantığın en kızıl kıvılcımları kadar deli; ve yağız oğlu laik devletini müslüman teröristlerden korumak adına şehit düşmüş tesettürlü bir annenin göz yaşları kadar gerçekti varoluş. kimi trend müptelası, kimi fuhuş yuvası, kimi alkol koması, kimi iman kumkuması sokaklarınızın böğrüne kınalar yaktığımız gecelerdi..
gazetelerinize, dergilerinize, reklamlarınıza, televizyonlarınıza, radyolarınıza, sinemalarınıza ve hatta dedikodularınıza kadar girdik.. kiminizi korkuttuk, kiminizi güldürdük, kiminizi düşündürdük; kiminizi kıskandırdık, kiminizi tiksindirdik, kiminizi kızdırdık.. yegane hakikati birbirine aldanışlarında bulan milyonlarca yalancının dolaysız gündemi ve hayatını birbirini kazıklamakla kazanırken binbir küfürle yediği kazıkları sevaba sayan bu mazlum halkın ipe sapa gelmez imgelemi olduk. satır satır, kokuşmuş ciğerinize tükürdük, hûrilere endeksli imanınıza; nurilere teşne vicdanınıza dil uzattık, zorlama ideolojilerinize, kokuşmuş zevklerinize, sahte ilişkilerinize turp sıktık. pörsük libidonuza çomak soktuk. gerçek hayatın rutubetli yalnızlığına hazırlanışımızın en civcivli günlerini, ne mal olduğunuzu görmekle geçirdiğimiz çeyrek asrın intikdıbını alarak ve bu intikamı neslimizle paylaşarak kutsadık. daha güzel bir dünya için tek yapmanız gerekenin, size kendiniz sandığınız bu parlak jöleli miskin bulamacı kakalayanlardan kurtulmak olduğuna inanıyorduk.
komplekslerinizi şişe diplerinde, korkularınızı seccadelerde, kıskançlıklarınızı magazin haberlerinde, aczinizi çılgın yaz gecelerinde, ezikliğinizi apış aralarınızda, cehaletinizi imajlarınızda kaybedebilmek için binbir takla atarken, ne katmerli kalantorlara ne servetler kazandırdığınızı görebilmenizi istiyorduk. çünkü gafil geziyordunuz. çünkü şaşkındınız. tutunamadan ayakta duramıyor, uyum sağlamadan bir benliğe sahip olamıyor, köleleşmeden yönetilemiyordunuz. bunun için birer taraftar ve sempatizan ve hayran ve eş ve arkadaş ve köpek oluyordunuz. asalları okeklerinden menkûl küsüratınız, karısız kalırsa bitleneceği için evlendirilmiş maço kocalar ile kocasız kalırsa kötü yola düşeceği için başgöz edilmiş cilveli karıların "yaşlanınca bize baksınlar" diye yaptıkları çocuklardınız. ve madem ki kaşınıyordunuz, şöyle veya böyle; vardınız. şöyle böyle kalmayı kendinize yediremediğiniz ve fakat kendiliğinizden olmayı da beceremediğiniz için, muhtelif dizilerden kendinize periyodik kişilikler seçtiniz, karı kıza lazım olur diye birkaç şiir ezberlediniz, kendinizi daha iyi ifade edebilmek için telefonunuza da'li di'li minibüs kornası indirdiniz, ama soyunuz şöhretlensin diye dedenizi soyup ebenize de bindirdiniz, trend gereği "hayır" dediğiniz savaşlar kanlandıkça reyting olup yağmasını da bildiniz; kesilen başları, ortalığa saçılan bağırsakları, kopan bacaklarını sürünerek arayan adamın çığlıklarını mavi dişlerinizle lokma lokma paylaştınız. kiminiz kendini normal sanabilmek adına marjinal takılma çabasındayken, kiminiz marjinali de aşabilmek için en normali oynadınız. çeşnicibaşının tuvaleti gibi kokuyordu farklılıkta aynılığınız. kiminiz ona “gurme” bile dese, çeşnide suç ortağıydınız. sunulmuş hazlara, fason heyecanlara öylesine müptelaydınız ki, herhangi bir genel-geçer suça ortaklık etmeden yaşayamaz hale gelmiştiniz. babanızın mabadını satarak kazandığı parayla aldığınız markalı cicileri gezdirdiğiniz caddelerinize ışıklı yılbaşı süsleri takıldı diye istediğiniz bütün zengin kulüplerine elinizi kolunuzu; bu kulüplerdeki bütün hatunlara belinizi dölünüzü sallaya sallaya girebileceğinizi sandınız. bu umutla, ülkeniz parsel parsel peşkeş çekilirken, cehlinize sunulan pörsük kayınları dert edinip medeniyet yolundaki alçak mayınları görmezden geldiniz. cem-i cümlenizle alay edenlerin terli avuçlarında, koskoca “atatürk” ismini, yelloz anasının dizinin dibinde şıllık yalanan piksel ciğerli bir yalana indirgediniz. vatan elden gidiyor diye mangalda sucuk bırakmayanlarınız başta olmak üzere, tek biriniz bile elinize baltayı alıp bu kalleşliğin üzerine indirmediniz. mahallenin faşist bekçisini öldüren komünist dayısını, dilinde dinsiz amcasının kanıyla gezen şeriatçı eniştesinden aldığı bıçakla doğrayan milliyetçi babalarınız, 666 ekran aptal kutuları karşısında orman bakanlığı’na bağlı mübarek göbeklerini kaşıyarak geviş getirirken, zevk-ü sefanın zehirli yularından sefalet otlanabilmek için gafil dizginlerinizi kendi toynaklarınızla vatansız gavurların önüne serdiniz.
koca kirli yalanları kendi zevzek doğrularına yamayıp fikriyat bohçasını manipülasyon tohumlarına rahim eyleyenleriniz bir yana, en okumuşlarınız bile doğru söyleyenlerin sesleri kısılırken pamuk kozalarınızın sayfaları arasına gizlenip edirne’den ötesine maya çalmaya kalkışanlar için dua ettiniz. sonra da utanmadan dediniz ki “hani bir naro vardı? ne oldu onlar?”.. gevrek gevrek güldünüz “nuri alço’dan paralarını alamayınca işi bırakmışlardır” diye.. biz kayıtsız şartsız dostluk ve evrensel hakikat ve kitlesel intikam ve zihinsel diriliş yolunda verdiğimiz kurbanları ve şehitleri ve döktüğümüz posaları sayamazken, siz duvarlarınıza eğlence istediniz.
merak etmeyin, fazla beklemeyeceksiniz…
dört buçuk milyar yaşında kainat ve bilin ki zeka, gafletten daha kaşar!
nuri alço revival organization
Tümünü Göster