1. 351.
    0
    kalktık yürüdük. bir iki şebeklikle kızı güldürdüm. serdarda güldü
    serdarın sırtına zıpladım. ölüyodu amk
    sonra oguzhanla serdar sırtıma zıpladı ikisinde taşıdım
    sevcan ben arkada onlar önde yürüyor.
    konuşuyoruz sevcanla
    hafif sallanarak yürüyemeye başladı.
    havada soğuktu. üstümdeki hırkayı çıkardım sevcana verdim.
    sevcanda üstündeki oguzhana vermişti. böylede aptal bir cocuktu oguzhan
    hafif sallanarak yürüyünce eli elime çarptı.
    duraksadım. herşey bir anda durdu sanki,
    dalgalar, kıyıya daha nazik davranıyor,
    yetim çocuklar annelerine kavuşuyor,
    tanrı sokaklara inip bütün çocukların başını okşuyordu.
    herşey, daha renkliydi.
    herşey, daha lezzetliydi. liza sevcan ile oldugum
    tüm zamanlarda aklımdan cıkmış,
    duygularım sevcandan köşe bucak kaçmaya başlamıştı.
    ama ne yarar? sevcan sonunda duygularımın hakimi olmuştu.
    duraksadım.
    - ne oldu diye sordu sevcan.
    cevap vermeden biraderlerin yanına gidip soru sormaya başladım
    "en pişman oldugunuz an nedir?"
    aslında soruyu sormamın amacı en sonunda soruyu bana sormaları ve
    soruyu cevaplamam idi.
    -en pişman oldugun zaman nedir diye sordum oguzhana
    gibimsonik birşey söyledi, hatırlamıyorum
    serdarada aynısını sordum.
    onun dediğinide hatırlamıyorum.
    - sevcana sormadım.
    - bana sormucak mısın dedi sevcan
    - en pişman oldugun zaman ne zamandır dedim
    - benim pişman oldugum bir an yok, herşeyi istiyerek yaptım dedi
    biraz vakit geçtikten sonra
    - peki senin dedi
    - ne benim dedim
    - en pişman oldugun zaman dedi?
    - elime değen eli tutmamak veyahut tutamamak dedim.
    az önce uğruna bin askerin şehit olacağı ellerinin elime değdiğini ima ederek.
    ···
   tümünü göster