http://fizy.com/#s/1ajd7v
Ağzımdan çıkan sesi, ben de tanıyamamıştım…kendi kendimin, sırf sözcüklerle, hem de alçak sesle söylenmiş olan sözcüklerle bile ne kadar acımasız olabileceğini görmüştüm böylece…sanki bir ben var…ve bir ben de, beni dışarıdan izliyor, üçüncü bir kişi gibi…
Sözlerimin etkisi, kızın kaskatı kesilen bedeninde hemen hissedildi..nefesi kesilmişti..
Yüzündeki etkileri görebilmek için, boynundan uzaklaştım, dirseklerim üzerine doğruldum..
Onu hiç bu kadar çaresiz görmemiştim…gözleriyle yalvarır gibi etrafa bakınıyordu..bu kez, az önceki gibi fake değil, gerçek yaşlar boşanmaya başlamıştı bile saniyeler içinde..
“neden nilay?” diye sordum, neredeyse gülümseyerek….
Dudakları büzüldü..bir şeyler söylemeye çalıştı ama bir hıçkırık çıktı sadece..ellerini yüzüne kapayıp ağlamaya başladı..
Üzerinden kalktım..karşıya geçip yatağıma oturdum..
Bir iki dakika boyunca, sesini boğmaya çabaladığı kegib hıçkırıklarının kesilmesini bekledim..sonunda o da divanda doğruldu..elleri hala yüzünde, içli içli titrerken, bir kez daha sorumu yineledim..
“neden?..en azından bunu söylemeyi borçlusun” dedim…inanır mısınız, neredeyse gülecektim…vallahi…gülmek üzereydim yahu?..kahkahayı basmak üzere…
Öyle bir yük kalkmıştı ki üzerimden birden bire…
Şimdi o düşünsündü…şimdi onda, uykusuz gecelerin sabaha ermesini bekleme sırası…aynaların karşısında, çökmüş suretine baka baka ağlaması sırası onda…
Artık yanan, sadece benim değil, onun da hayatı…
Hıçkırık arası konuşmaya çabalayarak,
“bu..bu ka..dar..ileri..gidebileceğini…düşünmemiştim..ye..yemin ederim..”
“hıı…peki……” dedim..”gibtir git evimden..”
Sendeleyerek ayağa kalktı..
Benim sakinliğim ve kararlılığım, içini buz kesmiş olmalıydı…ee, senin gibi oynuyorum işte ben de nilay?..bağırıp çağırmanın ne faydası var?..ve inan, daha filmin yazıları bunlar…
Çantasını aldı, yüzündeki yaşları elinin tersiyle silerken,
“dinlemeyecek misin beni?” dedi…yuh…
Yuh!... pişkinliğe gel!!
“gibtir git..” dedim konuşma tonunda, ellerimi de birbirine kenetlemiştim..valla sanki iş sohbetindeyim…
“pişman olacaksın dinlemediğin için ama..” dedi..
Ve işte o an, içimdeki tüm sükunet, sifonu çekilmiş bir klozetten boşalan su gibi boşalıverdi..
Takdir edersiniz ki, bu sifon çekme işi, oldukça gürültülü de bir işti..
Pişman olmak ha!..daha hala bunu diyebiliyor, tehdit edebiliyor musun lan beni?..seni şurada iki parçaya bölmediğime şükredip, dört nala kaçıp gitmiyorsun da, hala konuşuyor musun?
Oturduğum yataktan zıpkın gibi fırladım, artık o göz kararmasıyla nilaya nasıl, ne şekilde, ne şiddette çaktım bilmiyorum ama kızın yanlamasına düşüp kalorifer peteğinden sektiğini göz ucuyla görebildim sadece..
O fren sesi gibi acı tokat sesinin ardından, yere uyluklarının üzerine yanlamasına oturakalmış, saçı başı yüzünün önüne dağılmış haline, bir de tekme savuruyordum ki, görünmez bir kuvvet beni engelledi..yarım havalanmış bacağımı yeniden zemine oturtum…
Kadına şiddete hayır..
insana şiddete hayır zaten ulan…ama karşımdaki bir insan mı ki?..hayvan bile değil ulan?..hayvan bile değil…herhangi bir başıboş sokak köpeğinin olabileceğinden en az elli kat tehlikeli bir canavar benim karşımdaki..
Bedenlerinizi değil, ruhlarınızı yok eden, size tekmeler yumruklar, pençeler savurarak değil, zehir saçan diliyle zarar veren bir canavar…
Mitolojik bir yaratık bir nevi…
Yerde çöreklenmiş, küçüle küçüle un ufak kalmış halini birkaç saniye izledim…
Histeri krizine girmiş gibi titriyordu…saçları, elleri yüzünü tamamen örtmekte…ifadesini göremiyorum…
Ağlasana nilay?
Bağırsana?
Çığlık atsana?
Tolga filan duysa ya?
Ve hatta tüm mahalle?
“adam öldürüyorlar, kadın dövüyorlar, imdaaat!” diye çığırsana…
Neden yükseltemiyorsun sesini?..
Neden?..
aa…ben biliyorum neden olduğunu….sen de biliyorsun….aman başkaları da bilmesin ;)….aman..sonra, bir bakmışsın, adın çıkmış, bu yalancı dünyada, yapayalnız kalıvermişsin…
bağırsana…
çığlık at hadi…
sürünerek beden ve petekten uzaklaştı..bar çıkışında rezillik çıkartan sarhoş pavyon karıları gibi sakil sakil doğrulabildi ancak..yüzünü görmeme izin vermeden, önce odanın kapısını açtı…koridoru hızlı –uzun adımlarla geçtiğini duydu hissiyatı tükenme sınırında olan kulaklarım…sonra da sokak kapısı açıldı hızla…aynı hızla kapandı…
zaten harap olan bünyem, bu son duygusal ve fiziksel atağın ardından tamamen tükenmiş gibiydi..
ben de sendeleye sendeleye ilerlemeye başladım…banyoya gidip, bir elimi yüzümü yıkamalı, kendime gelmeliyim…birkaç adım attım…
dünya, sebepsiz yere dönüş hızını arttırdı çevremde…enseme belirsiz bir ağırlık yüklendi…boynum kafamı tartmıyor, taşımıyordu resmen..ellerimle tutunacak, dayanacak bir yer ararken, körlemesine ilerledim banyoya doğru..kapı kirişini kaçırıp, almayı umduğum desteği kaybedince, kendini salmaya hazırlamış vücudum daha fazla duramadı ayakta…sonrası karanlık..
...
Gözlerimi belki birkaç saniyeliğine ambulansta açtım…tanıdık sarı hırkayı gördüm belli belirsiz…
…ve ardından, bu kez hastanedeyim…