1. 1.
    0
    http://imgim.com/atari.jpg

    öyle playstation, bilgisayar, telefon, internet filan yoktu bizim çocukluğumuzda.. okulda kapak oynayıp eve dönünce oh be iyi ki sabahçıyım bu sene diyerek üstümüzü bile değişmeden super mario – captan tsubasa – contra – flistones oynamakla geçerdi bütün günümüz.. öyle kolay kolay alınmazdı atari, günümüzün iphone‘u kadar değerliydi.. :p benim sünnet olma şartımdı mesela..

    o bayram baya harçlık toplamıştım ve ilk atarimi bayramı da hesap ederek önceden biriktirdiğim az biraz harçlığımı da ekleyerek o bayram harçlıklarımla almıştım hey gidi günler heeeeyy! (bkz resim1) daha sonra arkadaşımda başka bir atari gördüm, çok üzülmüştüm bunu aldığım için.. hani eşyaların da duyguları olduğunu hissedersiniz ya bezen, hala öyle düşündüğüm zamanlar olmuyor değil ya neyse öyle hissederdim o zamanlar.. o yüzden hiç demedim ‘ne dandikmişsin, ben yeni istiyorum’ diye. duygusal bi bağımız vardı, değer veriyordum sanki o günden sonra hep hayallerimde yeni atari vardı yaklaşan sünneti de bahane ederek yeni atari diye tutturmuştum en nihayetinde sünnetten sonra yeni atarim geldi.. (bkz resim2) zaten yaz tatiliydi günlerce oyun oynardım hatta bi gece uykumda kendimi oturmuş elimde joystick varmış gibi oyun oynamaya çalışırken bulmuştum. bizimkiler söyler de inanmazdım, bu işi biraz abarttığımı o gün anladım..
    artık eskisi kadar çok oynamıyordum ama yine de kendimi kaptırdığım zamanlar oluyordu.. derken, sega gördüm arkadaşımda, o an yine pişmanlık hissi oluşmuştu. bu bana hayatın ilk oyunuydu sanki.. * mahallede bir tek ali abi‘de vardı, ona giderdim ara ara sega oynamaya, gerçi pek oynatmazdı ya neyse.. not: 26 yaşına geldim hiç bir zaman bir segam olmadı fakat duyduğum hayranlık hala sürüyor.. =)
    ···
   tümünü göster