0
önünde sonunda evleneceğim. evleneceğim kadın ne yapıyordur acaba şimdi? eminim mal gibi geziyordur kerizim. yüzde yüz çok yakışıklı, atletik vucutlu bir koca düşlüyordur. seçkin davetlilerin katıldığı bir düğünde, dünyaevine gireceği gün için nasılda sabırsızlanıyordur. en yakın ve çok çirkin arkadaşı, yapılmış saçları ile bir o yana bir bu yana koşşun, davetlilerle ilgilensin, gecenin sonundada beraber ağlasınlar diye nasıl da hayaller kuruyordur. kırmızı cübbe içindeki şehrimizin belediye başkanı kel ve sarışın kadir topbaş'ın sorusuna evet demeden önce espri mahiyetinde yapacağı duraksamayı, duraksama ile seçkin davetlilerin gülüşmelerini düşledikçe eminim zevkten ayaklarını birbirine sürtüyordur.
evlenir evlenmez, yurt dışında yada yada hiç olmadı güneyde iyi bir otelde geçirilecek bir balayı düşlüyordur. gündüz olimpik havuz ve aqua park, gece ise animasyonlar ve disko. diskoda bir keten gömlek, gömleğin altında yine keten bir pantolon ,pantolon ve gömleğin içinde kıvrak figürler sergileyen bir prens, prensin karşısında ise kendisini görüyordur eminim. tropik içkilerini yudumlayarak iyi ki evlendik aşkım,iyi ki evlendik bebişim dercesine tüm gözlerin üzerlerinde olacağı o büyük günü düşlüyordur eminim. sakın ha bu gittikce çoşan dansımın sebebi, gece bize ayrılan süitteki yatakta göreceğim o şahane küskü, dünya yakışıklısı kocamın küsküsü olmasın? diye kendi kendine sorupta nasılda kızarıyordur yanakları.
işte benim keriz karıcığım şu anda ve genel olarak bunları düşünüyordur eminim. her kız ister bunu. gazete üstüne doğradığım portakal kabuklarını adetim olduğu üzere bir daha küp küp doğradım. izmariti kabukta söndürüp, gazeteyi buruşturup mutfağa gittim, çöp kutusuna attım. kimbilir ankastre mutfağı ne kadarda çok özlüyordur müstakbel karıcığım? belki de hayalindeki kocadan daha çok özlüyordur. ''lanet olsun fayansa, pencerenin kenarına dizilmiş cif'e,pril'ediye usul usul kendisine bile duyurmadan haykırıyordur. tezgahın altındaki perdeyi sıyırınca karşısına çıkan mavi tüpü görmesi gerektiği kadar görmüştür zaten hayatı boyunca, bir daha görmemeliyim diyordur. salsa sosu hazırlayım derken mutfağı tam anlamıyla savaş alanına çevirenkoca bebek'' kocasını mutfağından kovmak ardındanda buharda sebze pişirmek istiyordur eminim. salondaki masaya muşamba serip birde onu yemek sonrası ıslak skoçbryat'la sildiği yetmezmiydi artık? tahta üzerinde peynir çeşitleri ve sebzeler eşliğinde akşamları bir kadeh şarap içip eşiyle sohbet etmek istiyordur. çok şeymi istiyordur.
tuvaletten hamilelik testiyle çıkıp, bir şey söylemeden testi göstermek, kocasının zanım karızımm diyerek ona sarılmasını, evliliklerini taçlandıran o kutlu günün gelmesini ve karşısındaki o tanrısal anlayışı görmeyi ne çok istiyordur kimbilir? kocasının bu sozuku baa bağışladığın için zok teşekkür ederim demesini hiç istemiyordur di mi benim sevgili karıcığım? evliliğin içine dili dil yapan şive, ağız ve lehçenin bir gün bile, çok sevindirici bir haberi verse bile girmesini hiç istemiyordur di mi benim müstakbel karıcığım? hamilelik süresince kocasının gereksiz telaş etmesini, doğum için hastaneye giderken yanında ağzını anucuk gibi büzerek huh huh hadi bebeğim telaş etmebenle beraber nefes ver huh,huh demesini, bilhassa o telaşla evde kamerayı unutup, hızla alıp gelmesini ve bütün doğum süresince kayıtta olmasını ne çok istiyordur. kendi ailesininde, benim aileminde esmer olduğunu bile bile kumral, hiç olmadı buğday tenli bir bebek doğurmak istiyordur. ona ''kafkasya'da bir çiçek ismi, batan güneşin sudaki aksi, yağmur yağmadan önceki havadaki zerregibi manalara gelen, sahip olanı anında zengin gösteren bir isim koymayı ne de çok istiyordur.
istiyor ha istiyordur canım karıcığım. düşlüyor durmadan düşlüyordur.biz yaşamadık çocuklarımız yaşasındemek istemiyordur. hem biz hem çocuklarımıoz yaşasın istiyordur. akrabaların (kuzen kontenjanı hariç) mümkünse hiç, ailelerin ise mesafeli bir şekilde dair olduğu evliliği ne de çok istiyordur. ilk günkü gibi her daim kibar, temiz, anlayışlı bir kocayla, insanlığa nasıl aile olduğu göztermeyi çok istiyordur. pedagojik kitaplarla, klagib müzikle çocuğunu büyütmek,siz bu gidişle çocuğu şorolo yapacaksınız, semtin gülü olacak bu çocuk bak, demedi demeyindiyen dayımın susmasını ne de çok istiyordur canım karıcığım. benim bütün hafta sonları garajda kendime ait alet çantasıyla deli s.kmiş gibi bişeyleri tamir etmeye çalışmamı da eminim çok istiyordur.
bütün bunları düşleye düşleye ve isteye isteye nasılda süslenip şimdiki hiç evlenmeyi düşünmediği sevgilisine gidiyordur canım karıcığım. vaktinin gittikçe daraldığını, artık vücudunun yavaş yavaş bozulmaya başladığını nasıl da hissediyordur, yakın gelecekte hemen evlenmesi gerektiğini nasılda kendi kendine söylüyordur.
bugün yapacak bir işim yoktu. oturdum bütün bunları, benim gelecekte evleneceğim biricik karıcığımın şimdi ne yaptığını, neler düşünebileceğini düşünüp durdum. karnım acıktı, masaya gazete serip üstünde ekmek arası peynir yedim. ekmeği yerken gözüm gazetedeki bir habere takıldı. haber;bilim adamları, dünyanın kendi ekseni etrafındaki dönüşünün yavaşlamasıyla günlarin artık 24 saati aştığını ve bunun yakın gelecekte 25 saate çıkacağını açıkladılarşeklindeydi. ağzımdaki lokmayı güç bela yutarkenhahdedim.iyice yiycez yani y.rrağı'' dedim...
Umut Sarıkaya
edit 1 :@5 inan okumadım okuyanıda gibsinler panpa o yüzden özet geçemedim.ama gün 25 saat filan olcak diyo onu hatırlıyom