http://fizy.com/#s/1r5nec
O gün hayata, aşka ve insanlara dair olan umutlarımı, mevtası gerçekleşen ruhumla beraber gömdüm..
Dostluklar, aşklar, umutlar yalandı..
Aslında, yalan değildi….yalan bile değildi…hiç yoktu ki böyle şeyler?..olmayan şeyin yalanı mı olurmuş?..
Hayat buydu..bundan ibaretti..
Ve genelde sarı, filtre kısmı olmaya alıştığım hayatın, bu kez yanan ucundaydım sonunda…
Yanmak neymiş..nasıl yanılırmış…severken terk edilmek, bir başkası için gibtir edilmek nasılmış…
En yakın arkadaşın, aynı zamanda nasıl en büyük hançer oluyormuş hayatında..
Hepsini öğrendim…
Şu son 2 hafta içinde..sezar ı da anladım…mecnun u da…ebruyu, Ceyda yı da…mineyi de anladım….hayatını mahvettiğim, hayatları mahvedilmiş herkesi, her şeyi anlayabiliyordum artık…kafasına demir çubuklarla vurulan fok balıklarını, uyuşturucu mermilerle vurulup, derileri canlı canlı yüzülen kaplanları, timsahları…kaçak avlanan balıkları…evet..sadece insanları da değil yani..
Dalından koparılan çiçeği bile anlayabiliyordum..
Buydu işte..tam olarak yaşadıkları…
..boğuluyorum…
Gün aydınlamıyor..
Hayatım geceden ibaret..
Kaç gün geçti..
1..
2?..
Kimse konuşamıyor benimle..
Teselli edilemiyorum..
Yoğun bakım hastalarının refakatçileri gibi, saatlerce yanımda, başımda dikildi tolga..
Ben, kah sövdüm, kah lanet ettim..sürekli yaşlıydı gözlerim..
“neden aga neden!?... neden yine istenmeyen ben..”
istenmeyen..
Kaybeden…
Bu kelimeler, aklımın yüzeyine her çıktığında, saçımı başımı yolmak, ellerimle kafatası kemiklerimi parçalayıp, beynimi, bilincimi çıkarıp atmak istiyordum içimden…
..nasıl olurdu da, bir insanın, hayatta en çok, ama en çok nefret ettiği..tartışmasız, onu en çok yaralayan, belki yıllarına –ve başka insanların da yıllarına- mal olan bir şey, ikinci kez tekrarlanabilirdi..
“yine kaybettin tsigalko…yine yarıştın…ve yine kazanamadın…”
..öldürmek istiyorum kendimi…nefret ediyorum kendimden…saçımdan..sakalımdan..yüzümün meymenetinde..entelektüel birikimimden..kültürel seviyemden..paramdan, pulumdan, huyumdan, suyumdan..her şeyimden nefret ediyorum..
Öyle lanet, öyle berbat bir dengeyle bir araya getirilmiş, tutturulmuşlar ki birbirlerine…katil bebe çaki gibi..
Frankeştayn gibi..
Ucube gibiyim..ucube gibi…
Kimse gerçekten sevmiyor..sevmeyecek beni..
Kimse istemeyecek…
Belki bedenen değil ama, ruhen yalnız öleceğim…öldüm bile belki de…ağlayanım yok sadece…
Niye istemiyorlar lan beni?..
Neyim ekgib?..
Ha?..
Ne yok bende?
Ya da, ne var bende?
Ne var ki bende böyle, mutluluğa en çok yaklaştığım anlarda, ya iç ya da dış şeytanlar giriyor devreye…darmadağın ediyorlar kağıttan mutluluk kulelerimi..
Niçin izin vermiyorlar biraz olsun gülümsememe..
Normal olmak istedim..normal olmak istiyorum..
Bu mu suçum?..
Herkes gibi sevemez miyim ben?
Sevilemeyecek miyim?..
Hep mi kan, irin, gözyaşı dolu olacak sevgilerim…hep mi çıbanlaşacak…kanserli kalacak ilişkilerim…
Yok abi..
Olmuyor..
Bu ben…
Ya da herhangi bir ben..
Yapamıyor bu dünyada..
“sevemiyorum seni” dedi lan işte?
“başkasını seviyorum” dedi?..
Gözlerimin içine baka baka söyledi…
..bizim çocukların hakkını vermem gerek..
Ne geliyorsa ellerinden yaptılar..saatlerce konuştuk gerek bireysel, gerek topluca…teselli veren eller, sıvazlanan omuzlar..
Evde yas havası var..
Mahvoldum..biliyorlar..
Yemeden..içmeden geçti günler…boş midemi kustum banyoda 1-2 kez..
…boğuluyorum…
Gün aydınlamıyor…
Dünyam artık geceden ibaret…