1. 12926.
    +14
    http://fizy.com/#s/3wl26d

    ..ağlıyoruz…

    …ölüyoruz…

    ..ruhlarımız..ya da en azından benim ki, dar ağacında, ayağının altındaki tabureye vurulacak son darbeyi bekliyor..

    Gözleri kapalı..kör..

    Kulakları sağır…duymuyor artık…

    Buse..

    Beni sevmiyor…

    Başkasını seviyor…

    Bir başkasını..bana tercih ediyor..

    Benim yerime…

    Ve ben yine,

    istenmeyen,

    Seçilmeyen,

    Tercih edilmeyen,

    Kaybeden adam oluyorum…

    Tıpkı ayşen için, ozanla olan bilinçsiz yarışım gibi..

    Yine yarıştırılıyorum..

    Ve yine..

    Kaybediyorum..

    Kaybeden adam; tsigalko..

    istenmeyen..

    Sevilmeyen..sevilmeye layık bulunmayan..

    Sevilmeyecek olan…

    Lanetli olan…

    ..sendeleyerek masadan kalkmaya çalıştım,

    “sen..buse…sen asla mutlu olamayacaksın…ben elbet bir gün peşimdeki sapıklardan da, pisliklerden de kurtulacağım ama sen mutlu olamayacaksın çünkü…”

    Şu aciz ömrümde, anam babam kardeşimden sonra en çok sevdiğim..bambaşka bir sevgiyle sevdiğim, kimseyi sevmediğim gibi sevdiğim insana beddua etmekte olduğumu fark edince, sözcükler düğümlendi boğazıma..daha fazla sürdüremedim,

    “seni ne kadar sevdiğimi unutma olur mu?..her kiminle olursan, her kiminle mutlu olduğunu sanarsan, benim sana hangi gözlerle baktığımı hatırla…onlar sana asla o şekilde bakamayacaklar..”

    Dedim..zorlukla kendimi masanın dışına attım..

    Ayağa kalkıp, başımı doğrultmaya çalışırken, tekila sonrası sarhoşluğu gibi döndü dünya..flulaştı görüş alanımın kenarları..

    Son bir iç çekişini ve hıçkırışını duydum..gözümün, bulanık ucuyla masanın üzerine kapandığını gördüm..

    Ağır, sadece hız olarak değil..yük olarak da ağır adımlarla yürüdüm kasaya, körlemesine seçtiğim banknotu bıraktım, ben sarhoş gibi ilerlerken para üstünü garsonun getirip elime tutuşturduğunu hatırlıyorum..

    Sonra ne kadar yürüdüm?

    Nerelere gittim…nerde dolaştım…hiç haberim yok..

    En sonunda, kendimi gecenin köründe yatağımda buldum..

    Acaba yolda filan düşüp bayıldım da, arkadaşlar mı getirip attılar beni yatağıma..

    Ağladığımı, zorlukla nefes aldığımı (sümükler dolmuş gırtlağıma, burnuma, sinüslerime..) denize karşı sövdüğümü hatırlıyorum bölük pörçük..

    Taşlaşan başımın, yastığın yumuşaklığını ezişini hissettim..

    Her yer dönüyor…uğulduyor…mr makinesine girmiş gibiyim... onun bile içinde ışık varken, benim uğultulu karanlığımda, tek bir toplu

    iğne ucu kadar dahi parıltı yok…

    Simsiyah..
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster