/i/Devlet

    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +8 -1
    Ekşi Sözlükten alıntıdır.

    Bunları üst üste atmamın sebebi gerçekten merak eden birilerinin okuması.
    Trende çıkıp da gereksiz yorumlara lüzum yok. Isteyen zaten bir şekilde görecektir.
    Gerçekten yararlı bilgiler. Kendini milliyetçi zannedenlerin okuması tavsiye edilmez.

    Buna da bakabilirsiniz:
    http://nihilisthuman.blog...-gorusum-uzerine.html?m=1

    ---

    Günümüz dünyasında, doğu toplumlarında 1984, batı toplumlarında cesur yeni dünya romanlarını andıran hayatlarımız var. hiç kimsenin geleceğe umutla bakmadığı, hayal kuramadığı, hiçbir şeyi değiştirmeye yanaşmadığı bir çağdayız. iklim değişikliği, ekonomik dengesizlikler, terör, ırkçılık, adaletsizlikler ve savaşlar, insanları büyük bir yıkım beklentisinin içine sokuyor. bu kapana kısılma halini, türkiye'de daha da yoğun hissediyoruz. böyle bir durum karşısında "tek şey" ile kurtarmak mümkün olamaz.

    çözümü bulabilmek için, bu ülkenin içindeki durumu iyice algılayıp anlayabilmek gerekiyor.

    öncelikle türkiye tarihinin bir özetini vererek başlayalım:

    orta asya türk toplumlarının milattan önce 20.000 yılına kadar uzandığı söyleniyor. ilk türk devletleri hun imparatorluğu, göktürk imparatorluğu, uygur devleti olarak ele alınır. asya'daki türk toplumları, batıya doğru göç etmiştir. göç eden toplumları arasında en önemlisi oğuz türkleri olmaktadır. pers toplumunu içinde bulunduran büyük selçukluğu imparatorluğu kurulmuştur. devamında, anadolu'ya yönelip, yerel rum toplumuyla birlikte anadolu selçuklu devleti kurulmuştur. bu devlet yıkılınca yerini anadolu beylikleri almıştır. beyliklerden sadece bir tanesini olan osmanlı beyliği, diğer beylikleri ele geçirip kendi devletini oluşturmuştur. yani, günümüzde "osmanlı'nın torunlarıyız" diye söylense de, aslında rum, pers ve orta asya türklerine kadar geniş köklerimiz bulunmaktadır.

    osmanlı imparatorluğu, bir döneme kadar akılcı hamlelerle kendini geliştirip büyütse de, sonradan yaşadığı önemli problemler yüzünden yavaş yavaş bozulmaya ve gerilemeye başlamıştır. bu gerilemenin son noktasını 1. dünya savaşı sağlamış ve ardından tam anlamıyla parçalanıp yokolmuştur. çoğu kişi umudunu yitirip bundan sonra nasıl devam etmeleri gerektiğini düşünürken, bir kişi çıkıp, son kalan savunmacı grupları örgütleyip onları alevlendirmeyi başarmıştır. bu kişi de elbette mustafa kemal atatürk'tür. bize, günümüzde "sıradan bir askerdi, canavar bir diktatördü" gibi sunulan ve ülkeyi de gökten inen hayaletler kurtarmış gibi anlatılmasına karşın, gerçek bir dahiydi atatürk. osmanlı tarafından gönderildiği savaşlarda ve hatta istiklal savaşının en zorlu zamanlarında bile sürekli kitap okuyan ve okuduklarını nasıl uygulaması gerektiğini kafasında hesaplayan birisiydi. ve bu okuduklarını birleştirip, önce halkını kurtarıp sonra da türkiye cumhuriyeti'ni kurmayı başarmıştır. sadece kurmakla kalmamış, "başöğretmen" olarak halka rehberlik de etmiştir.

    ancak, bu kişinin akıl ve mantık üzerinden kurduğu ülkeyi, biz sonradan basit siyasi hesaplar yüzünden çıkmaz yola doğru sürüklemeye başlamışız. ülkenin yaptığı en önemli hatalardan birisi, 6-7 eylül olayları olmuştur. kıbrıs adasında kıbrıslı yunan vatandaşların başlattığı enosis ayaklanması sırasında, biz bu kişilere "rum" adını vererek, kendi ülkemizdeki rum kökenli vatandaşlarımıza karşı kin yaratılmasına neden olmuşuz. kıbrıs'taki enosis'i engelleyebilme gayretiyle, atatürk'ün selanik'teki evine bomba atılma sahtekarlığı yapılmış ve bu sayede halkı provoke etmeye çalışılmıştır. bunun devamında, o dönem için istanbul'a getirilmiş yabancı işçiler, organize edilmişçesine, şehir içinde anarşik ve saldırgan eylemler içine girmiş, polis ve ordu sadece izlemekle yetinmiştir. rumlara karşı olan bu kin, 1964'te birçok rum kökenli vatandaşımızın sınır dışı edilmesine kadar uzamıştır.

    6-7 eylül olayları sadece rum kökenli vatandaşlarımız için değil, devlet için de kritik bir süreçtir. olayların arkasında seferberlik tetkik kurulu / özel harp dairesi olduğu iddiası vardır. yıllar sonra gladio davasıyla ortaya çıkan, soğuk savaş yıllarında nato ve cıa'in komünizm ya da varşova paktı'na karşı mücadele edebilmek için, özellikle batı avrupa çevresinde kurduğu ve özel yetiştirdiği bir organizasyon vardır. türkiye'de kontrgerilla denilen bu organizasyon, ülkelerin hükümet ve istihbahrat teşkilatlarında paralel yapılanmaya giden, terörist ve mafyatik faaliyetler sergileyebilen, birçok sağcı suç çetesiyle bağıntısı ortaya çıkan bir yapılanmadır. 1947'deki truman doktrini ile ilk kez türkiye'de başlandığı ve şu an bu çeteleşmeden kurtulamayan tek ülkenin de türkiye olduğu söylenmektedir.

    60'larda yaşanan darbe sonrası türkiye'nin hazırladığı anayasa çok ilerici bir sistem yaratmıştı. ancak bahsettiğim gladio yapılanmasının da katkısıyla, ülke bir sağ-sol çatışmasına kurban gitmiştir. türkiye, atatürk'ün ilkelerini unutmuş ve komünizm - anti-komünizm ekseni arasında kendini kaybetmiştir. bu çatışmanın sonu 80 darbesi ile bitmiş, apolitik bir toplum yaratmış ve sonradan özal'ın getireceği neoliberal politikalara zemin sağlamıştır. bu süreç boyunca sivas katliamı, maraş katliamı, bahçelievler katliamı, kanlı 1 mayıs gibi büyük trajediler ve birçok faili meçhul cinayetler yaşanmıştır. türkiye, atatürk'ten ve atatürkçülük'ten nefret eden, kendi milletini alevi, yahudi, rum, kürt vs gibi bölen, osmanlı özlemine hastalık derecesinde bağlı, türk-islam sentezinin peşinden giden bir sistemin boyunduruğu altına girmiştir.

    bundan sonra, son 20 yıldır yaşadığımız olayları inceleyelim:

    1998-1999 yıllarında abdullah öcalan'ın suriye'den çıkartılıp, sonra da türkiye'ye teslim edilişini gördük, bu sırada iktidarda bülent ecevit hükümeti vardı. 1999 yılından itibaren, teröre kaybettiğimiz hem sivil vatandaş hem de şehit personal sayısında büyük bir azalma başladı ve 2002 yılı itibariyle türkiye'de terörizm durma noktasına gelmişti. 1993-1994 yıllarındaki o sıkıntılı terör dönemini atlattığımız ve terörü bitirdiği için, bülent ecevit başarılı olarak görülüyordu. ama 2000-2002 arasında küresel çapta ekonomik gerileme döneme yaşanmaya başladı ve bunlar dot-com balonu, telekomünikasyon sektöründe çöküş, 9 eylül saldırısı gibi krizlerle birleşip büyük bir probleme dönüşmüştü. türkiye ekonomisinde 1994'tan beri hızlı ilerleyen ekonomik sıkıntılar ve döviz artışı, bizim ülkede de benzeri bir krizin yaşanmasına ortam hazırlamıştı. sonradan "anayasa krizi" diye adlandırılan olaydan çok önce, ekonomi uzmanları büyük bir ekonomik krizin kapıda olduğunu uyarıyordu. bu kriz, anayasa fırlatılmasıyla patladığı için, herkes bülent ecevit'i ve o zamanki hükümeti suçlamaya başladı. özellikle büyük televizyon kanalları ve gazeteler, her gün bülent ecevit'i eleştirmekteydi. bu kriz sonrasında yaşlılığı ve hastalığı da eklenince, "bunak, hastalıklı, ihtiyar" sıfatlarıyla anılmaya başlandı. o döneme bakıldığında, "fetullahçı" diye suçlanan ama mevcut hükümetin gözardı ettiği, hüsamettin özkan ve erkan mumcu gibi kişilerin, siyasi ve ekonomik krizi tırmandırdığı, "anayasa krizi"ni daha büyük bir çıkmaza soktuğunu görüyoruz. her ne kadar hükümet, ekonomiyi düzeltmesi için uzman olarak kemal derviş'i çağırsa ve onun sundukları ülke için uzun vadede fayda getirse de, bu krizin faturası bülent ecevit ve ahmet necdet sezer'e yıkıldı.

    2001 yılında, anap, dyp, dsp ve rp milletvekillerini ve seçmenlerini toplamayı hedefleyen akp kuruldu. birçok belediyenin başkanlarını ve siyasetin önemli sayılan isimlerini bünyesinde barındırarak hızlı bir giriş yaptı. akp'nin liberal ve demokrat gibi gözüken söylemleri, dönemin medya kanallarını çok etkiledi. bülent ecevit'in sorunlarından şikayet eden bu medyaya, dexer shawn'ın vaatleri çok ilgi çekici geldi. her gün gazetelerde çarşaf çarşaf bir yandan ecevit eleştirisi ve bir yandan da erdoğan övgüsü okuyorduk. radikal islam amacıyla gelmediklerini ve ılımlı islam politikası uygulayacaklarını söylediler. "değiştik" dediler, gazeteler ise "değiştik dediyse değişmiştir" diye savunmaya geçti. fetullah gülen'in de desteğini alması, medya içinde büyük bir fark yaratmış oldu. tüm bunların sonucu 2002'de akp iktidara geldi. vatandaşın siyasetten sıkılması, seçimlere karşı protestoya dönüştü ve seçmenlerin önemli bir kısmı oy kullanmadı. akp toplam seçmen sayısına göre az oy olsa da, mecliste ezici çoğunluğa sahip oldu ve tek partili yönetim gibi bir durum başladı.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    +1
    Akp iktidarının ilk yılları, günümüze kıyasla \"sakin\" geçti denilir. ama günümüzdeki sıkıntıların temelleri, daha o yıllarda atılıyordu aslında. dexer shawn\'ın sabah söylediği sözler, akşam yalanlanıyor ve \"ben öyle dememiştim\" diye değiştiriliyordu. gazeteler ve televizyonlar da, erdoğan\'ın hoşuna gidebilecek şekilde yayınlar yapıyordu. doktor, diplomat ve bilim adamlarını aşağılayan ve küçük gören konuşma ve tavırlar sergileniyordu. devlet kademelerinde yıllarını vermiş kişiler yerlerinden uzaklaştırılıyor, akp\'ye yakın isimlerle dolduruluyordu. hükümeti eleştiren kişiler \"provokatör\" denilerek suçlanıyor ve görmezden geliniyordu. \"avrupa birliği\'ne gireceğiz ve çok zengin olacağız\" masalıyla insanların gözü boyanmaya çalışılıyordu. akp, ekonomik açıdan \"eldekini sat, sıcak para akışı sağla\" politikası takip ediyordu. kemal derviş\'in ekonomik çözümleri o dönem için geçici yöntemler olsa da, bu çözümlerin sonraki aşaması olan üretime dayalı ekonomik gelişmeye geçilmek istenmedi. abdullah öcalan\'a sürekli daha çok taviz veriliyordu, devletin abdullah öcalan\'ı kullanması gerekirken, abdullah öcalan\'ın devleti kullandığını görüyorduk. 2003 yılında çıkan ırak savaşı\'nı uzaktan izlemekle yetindik, ve kuzeyinde bir kürt bölgesi kurulmasına seyirci kaldık. bölgedeki silah hareketlerinden yararlanan pkk\'nın, tekrar güçlenmeye başlamasını engelleyemedik. \"alt kimlik üst kimlik\" demeçleri ile, pkk\'nın eylemlerine demokratik haklar süsü verilmeye çalışıldı. terörün artması sırasında şehitlerimize \"kelle\" dediler ve bu olayları eleştirenlere \"askerlik yan gelip yatma yeri değildir\" şeklinde hakaretler edildi. ordumuzun teröristlere karşı bazı önlemler alınabilmesi için hükümetten destek istediği, ama önemli bölgelere bile destek verilmediği durumlar ortaya çıktı. avrupa birliği açılımı kapsamında da, polisin teröristlere karşı yetkileri kısıtlandı.
    ···
  3. 3.
    0
    "demokratik, çağdaş, özgürlükçü, insan hakları koruyucusu" iddia edilen hükümet altında baskılar, yasaklamalar, sansürler hızlanmaya başladı. önümüze sürekli işkence, tutuklanma, gözaltı haberleri geliyordu. 3-4 öğrencinin toplandığı olaylarda bile etrafını yüzlerce polisin çevirdiği tablolarla karşılaşıyorduk. başbakanın, bir köylüye "hadi ananı al git buradan" diye hakaret ettiğini izledik. ancak bütün bu olaylar medya tarafından görmezden geliniyordu. eleştiren insanlar "provokatör" veya "darbeci" gibi suçlamalara maruz kalıyordu. bu konuda da en çok gazeteciler hevesliydi, akp'ye şirin gözükmek için uğraşıyorlardı. 2006 ve 2007 yıllarında türban özgürlüğü en önemli konulardan biri olmuştu. o dönem "genç siviller" adında bir grup çıkmıştı, sözde "vatansever" ve "atatürkçü" olduğu iddia edilen bu grup, fetullah gülen karşıtlarıyla hukuk savaşı vermek ve ordumuzla dalga geçmekten başka bir işe yaramıyordu. akp'nin severek desteklediği bu grup, gazetelerin de önplanında yer almaktaydı. ancak türban özgürlüğüne gösterilen özveriyi, vatandaşın özgürlükleri için göremiyorduk. danıştay saldırısı yaşandığında, bu saldırıyı protesto etmek için toplanan kişilere "bir avuç çapulcu" şeklinde hakaret edilmişti. "bu site mahkeme kararı ile kapatılmıştır!!!" şeklindeki bir saçmalığın başladığını ve internet sitelerinin arka arkaya yasaklandığıyla karşılaşmıştık. cumhuriyet gazetesinin başlattığı "tehlikenin farkında mısınız" kampanyasıyla dalga geçiliyor, akp'nin asıl amacının şeriat olmadığı ve ne kadar demokratik bir ülkede olduğumuz dillendiriliyordu. mustafa kemal atatürk hakkında "tabu olduğu için tartışılamıyor ve atatürk gibi ulu adamların tartışılabilmesi lazım" şeklinde bir akım başlatıldı. bu tartışmalar atatürk'e küfretmek için kullanıldı ve müslüman mıydı, yahudi miydi, hain miydi şeklindeki suni tartışmaların içine itildi. o zamana kadar yaşanan olayları eleştirmek, siyasi partileri uzlaşıya ve beraber çalışmaya çağırmak için cumhuriyet mitingleri düzenlendi.
    ···
  4. 4.
    0
    bu mitinglere yaşlısından gencine, hastasından çocuğuna, köylüsünden işçisine herkes katıldı. herhangi bir parti için değil, bir partiden para almak için değil, vatanlarını sevdikleri için buluştular. ama gazeteler bu mitinglere katılanları "darbeciler, faşistler, militaristler" diyerek suçlamayı tercih etti, ertuğrul özkök gibi kişiler ise "küçük bir grup" diye nitelendirip önemsizleştirmek istedi.

    ahmet necdet sezer'in görev süresi doluyorken, "dindar başkan seçeceğiz" tartışması başladı. bunun ardından "askeri darbe" korkusu üstünden baskı başladı ve bu uğurda genelkurmay başkanlarıyla kavga etmek tercih edildi. 23 nisan'a karşı kutlu doğum haftaları adında yeni bir icat çıkartıldı. dini konular fazlaca suistimal ediliyordu ve deniz feneri davalarının üstü kapatılmak isteniyordu. fetullah gülen yoğun atatürk karşıtı söylemleriyle gündemde tutuluyordu. özellikle aydın doğan ve tüsiad'ın bu söylemleri ve fetullah'ı desteklediğini görüyorduk. yabancı ülkelerde okul açması sürekli övülüyor, ama cıa'in koruması altında utah'da yaşadığı iddiaları görmezden geliniyordu. şeker hastalığı ve yüksek tansiyon nedeniyle ülkesine dönemediği savunuluyordu. akp tüm suçlamaları ve ülkedeki sıkıntıları görmezden geliyor, sanki görevi chp'ye muhaliflikmiş gibi davranıyordu. ülkedeki bozuklukları düzeltmesi gereken chp'ymiş gibi söylemleri oluyordu. ulusalcılara, atatürkçülere ve chp'lilere olan bu nefret, ergenekon davalarına dönüştü. rasgele seçilen insanların, rasgele biçimde, yaka paça gözaltına alınıp yıllarca tutuklu olarak hapsedildiğini gördük. bu davalar sırasında hukuk ayaklar altına alınıp çiğnendi. bu davalar, zekeriya öz, tuncay güney, şamil tayyar gibi kişilerin önderliğinde ilerledi. ergenekon davaları, akp'lilerin kendilerine muhalefet olanlardan öç almaya çalışmasına döndü ve kasten yıllar boyunca uzatıldı. kürt açılımı başladı, pkk'lılar övülüp ordu kötüleniyor, türk-kürt ayrılığı körüklenmek isteniyordu.
    ···
  5. 5.
    +1
    deniz baykal'ın kaseti çıktı ve bu yüzden istifa etmeyi tercih etti. ancak başka kişilerin kaseti olduğu da söyleniyordu, ne chp ne de devlet, çete niteliği olan bu yasadışı olayı takip edip araştırmadı. 10 eylül 2010'da anayasa değişikliği referandumuna gidildi, ahmet nesin gibi akademisyenlerin desteklediği "yetmez ama evet" kampanyasının da desteğiyle yaklaşık %75 oranında evet çıktı. bu aşamada türkiye'deki güçler ayrılığı ilkesi bitti ve hükümetin yargıya hakim oluşunu gördük. sonrasında akp ile fetullah gülen yollarını ayırdı, 17 aralık soruşturması olayıyla karşılaştık. bu sırada taksim gezi parkı'nda polis şiddeti yüzünden başlayan protestolar yaşandı ve akp bu olaylara katılan gençleri fetullah ile olan yol ayrımları üstünden "paralel devlet" olmakla suçladı. fetullah gülen örgütlenmesi ile zıtlaşmaları, 15 temmuz sürecine kadar zütürdü.

    bu anlattıklarımda ekgib veya yanlışlar olabilir, normalde uzun uzadıya konuşulup açıklanması detaylara sahip konular bunlar, mümkün olduğunca kısa tutabilmek için uğraştım. amacım kabaca bir tablo sunmak.
    ···
  6. 6.
    +1
    günümüzde, akp kendisini desteklemeyen herkesi vatan haini ilan etmiş durumda. gerçi bunu ilk defa yapmıyorlar.

    alt kimlik üst kimlik tartışmasına karşı çıktığımızda antidemokratik olmakla suçlandık.
    pkk'yla mücadele edilmesi gerektiğini söylediğimizde militarist olmakla suçlandık.
    fetullahçı yapılanmaya karşı çıktığımızda faşist olmakla suçlandık.
    cumhuriyet mitinglerine katıldığımızda darbeci olmakla suçlandık.
    ergenekon davalarındaki yanlışlardan bahsedince ulusalcı olmakla suçlandık.
    polis şiddetine tepki gösterince paralelci olmakla suçlandık.
    anayasa değişikliğine "hayır" dediğimiz için de faşist darbeci fetöcü olmakla suçlanıyoruz.

    15 senedir böyle bir yönetimin altında yaşamaktan çok sıkıldık, çok bunaldık. 15 yıldır kafasına estikleri gibi yönetenler akp değilmiş gibi, şimdi de her şeyi tek bir adamın keyfine bırakan bir sistemin gelmesi için uğraşıyorlar. bu sistemin gelmesi ihtimali bile sırtımızdaki bunca yükü iyice ağırlaştırıyor. bu ülkeyi taşıyan ve kalkındıran vatandaşlar, akp'nin şamarıyla en çok karşılaşan kişiler olmakta.
    ···
  7. 7.
    +1 -1
    başkan kemal kılıçdaroğlu, başbakan şafak pavey, adalet bakanı metin feyzioğlu, bilim ve teknoloji bakanı celal şengör, ekonomi ve maliye bakanı daron acemoğlu, milli eğitim bakanı ilber ortaylı, milli güvenlik bakanı erdal sarızeybek, kültür ve turizm bakanı gülse birsel, sağlık bakanı aziz sancar olan bir ülkede yaşamayı, ve sunacakları değişiklikleri görmeyi çok isterdim. böyle yönetime sahip bir ülkenin neler başarabileceğini, içinde yer alarak yaşamak büyük bir heyecan ve onur verirdi. elimizde çok önemli insanlar var ama bunlara hakettikleri değerleri vermiyoruz.

    ancak böyle bir yönetimi sadece isteyerek, mevcut sistemin buna dönmesini umarak bekleyince, gerçekleşmeyeceğini de biliyoruz.

    muharrem ince, eren erdem, abdullatif şener, meral akşener, ümit özdağ, osman pamukoğlu, ümit kocasakal, özgür demirtaş, cem toker gibi isimlerin önderliğinde bir merkez sağ partisine ihtiyaç var. her ne kadar chp'nin elinden geleni yapmaya çalıştığını düşünsem de, dyp, anap, mhp gibi partilerin ekgibliğini dolduracak bir parti şart, ancak bu sayede akp'ye giden oyun önüne geçilebilinir. tabii ki bu partinin akp gibi arap-islam odaklı değil, atatürk odaklı olması gerekiyor. partidekilerin ideolojiler farklı bile olsa, bu kişilerin vatan uğruna uzlaşması gerekmekte. ve bu uzlaşı da atatürk'de birleşerek olur.
    ···
  8. 8.
    +1
    mustafa kemal atatürk, utanılması veya kaçılması değil, örnek alınması gereken bir kişidir. şunu kesin söyleyebilirim ki, türkiye'yi yönetme imkanım olsa, sadece 5 senede dünyanın en yüksek yaşam standartına sahip 10 ülkesi arasına sokabilirim. bu, benim üstün siyasi bilgim olmasından değil elbette. önümüzde kopya kağıdı hazır durduğu için, ve bu kopya da atatürk tarafından hazırlanmış durumda. mustafa kemal atatürk'ün ısrarla vurguladığı bazı unsurlar var ki, onları düzgün uygulasak hiç zorlanmadan gelişip kalkınabilecek kadar potansiyelimiz var. hatta avrupa ülkelerin şu an bazı sıkıntılar yaşadıklarını düşünürsek, onlara bile yardım eder pozisyona geçebiliriz.
    ···
  9. 9.
    +1
    15 senedir çok ağır kayıplar yaşadık. hem maddi, hem de manevi olarak. bunların hesabının akp'den sorulması lazım.
    hızlandırılmış tren kazası, melih gökçek hakkındaki iddialar, fetullahçı olarak bilinen siyasetçiler, ergenekon davasını yönlendiren kişi ve gruplar, son 15 yıldır yaşanan büyük terör saldırıları, soma faciası, gezi parkı'na kadar genişleyerek artan polis şiddeti, pkk ve ışid gibi terör örgütlerine verilen canlar, 15 temmuz sırasında yaşananlar ve benzeri diğer olaylar...
    bu örnek verdiğim merkez sağ partisinin öncelikli işi bu olmalıdır.
    ···
  10. 10.
    +3
    bundan sonra da, 15 senelik harfiyatın temizlenmesi için şu adımlar mutlaka uygulanmak zorunludur:

    - yasama-yürütme-yargı'nın tekrardan ayrılması, güçler ayrılığı ilkesinin sağlanması.
    - hükümetin kanunlar ve yargı tarafından denetlenip sınırlandırılması.
    - %10 seçim barajının %1'e düşürülmesi.
    - genel seçimlerde partilerin değil, milletvekili adayların oylanması.
    - vergilerin azaltılıp hesaplı hareket eden bir devlet yapısı.
    - halkın devlete hizmet ettiği değil, devletin halka hizmet ettiği bir ülke.
    - milletvekillerine uçuk maaşlar değil, asgari ücretin üç katı maaş ve asgari ücret kadar emekli maaşı verilmesi.
    - hem 61 hem 82 anayasalarında 2. madde olarak yer alan, insan hakları, atatürk milliyetçiliği, demokratik, laik, sosyal ve hukuk devleti olma şartlarının çiğnenmediği ve düzgünce uygulandığı bir sistemin sağlanması.
    - 61 anayasası gibi ikili meclis sistemi kurulması, cumhuriyet senatosu'na seçilecek kişilerin master/doktora seviyesi eğitime ve bağımsız olarak yapılacak ıq testinden 120 üstünde almış olma şartı aranması.
    - rtük, yök, telekomünikasyon iletişim başkanlığı, bilgi teknolojileri ve iletişim kurumu ve benzeri, devlet denetleme kurulu tarafından bile şikayet alan, çağdışı ve sansürcü kurumların kaldırılması, yerlerine benzeri baskıcı kurumların gelmesinin önüne geçilmesi.
    - dexer shawn'ın inşaa ettiği sarayın, odtü, hacettepe, bilkent, itü, ege, boğaziçi gibi büyük üniversiteler arasında kurulup idare edilecek bir bilim kurumunun hizmetine verilmesi ve ve bu kuruma devlet bütçe desteği sunulması.
    - ihlal edilmiş sit alanlarının tespiti ve geri alınması.
    - şehirlerdeki ormanlık ve ağaçlık alanların korunumu ve bunların daha da genişletilmesi.
    ···
    1. 1.
      0
      off solcu en sevmediğim ama yinede yanıt vereyim. %10 olan seçim barajı %1 e düşsünde meclis halk pazarına dönsün. öyle her parti kuran meclise alınırsa olmaz yanlış.

      vergilerin azaltılmasından bahsetmişsin ama burada anlatılanla kalırsan ekonomin çöker. tarım ve sanayi reformu yapmazsan ülke şuanki halinden bir adım daha atmaz.

      şu iq testi olayına bayıldım harika bir fikir. keşke oy kullanma iq sınırıda 110 olsa.

      rtük yök gibi kurumlar teorik olarak gayet mantıklı kurumlardır kalkmaları fikri hiç hoşuma gitmedi ama iç tüzüklerinin ve görevlilerinin değişmesi lazım.

      sarayı bilim kurumu yapmak kocaman bir saçmalık olur o ya devlet sarayı olarak kalsın ya da başbakanlığa verilsin. bilim adına 0 olan üniversitelerimizin gelişmesinin tek yolu anaokulundan başlanarak aşılanan deney araştırma güdüsü yanında tüzük ve laboratuvarları yenilenmiş üniversitelerdir. (bu reformlar için türk akademisyenlerden destek alınması önerilmez direkt ZORUNLUDUR)

      sit alanları konusunda haklısın.

      açıkçası benim şahsi fikrim bu betonarme yapılar özellikle gökdelenler benim çok hoşuma gidiyor yani şehrimin her tarafı gökdelen olsun oturur izlerim saatlerce.
      ···
    2. 2.
      0
      ayrıca ben demokrasi yanlısı bile değilim temel olarak özgürlükler gibi insanları hedonizme sürükleyecek, eşitlik gibi olmayan bir şeyi temel taşları kabul eden bu kavram bana mantıklı gelmiyor. tamam seçim olsun ama saçma sapan laf dalaşından başka bir halta yaramayan ideolojilerini kendi kendilerine çürüten aptal partileri istemiyorum ben ülkemde.

      unutmayın iktidarları iktidar yapan aldığı oylar değil muhalefetidir. ve türkiyede muhalefet denen kurumun oyları sabitlemiş durumda mesela chp 20 25 bandında geziyor hep. bu ne demek parti kendini geliştirmiyor sabit bir oy yeri ve insanları var onlar chp basıyor demek. demekki türkiyede muhalefet çalışmıyor. herhangi bir fikir proje üretmiyor. ben bu saçmalıkları gördüğüm için demokrasiye çok yandaş biri değilim.

      peki bunun yerine ne yapılabilir halkı için iyi hedefleri olan insanlar seçilirler ve yanlarına uygun teknokrat heyetleri kurarak işe başlarlar. ayrıca tek adamlı yapı devlet makinesinin işleyişindeki gereksiz yavaşlığı ortadan kaldıracaktır
      ···
    3. 3.
      0
      Ya tabi illa herşey böyle olacak diye birşey yok. Gökdelen konusunda da şehir planlamasi yapilirsa neden olmasın.
      ···
    4. diğerleri 1
  11. 11.
    +1
    bu yazdığım maddelerin hepsi, ülkenin gelecek 50 yıl için çok büyük öneme ve etkilere sahip maddelerdir.

    istediğim,
    cumhuriyetçi olan ama çoğunlukçu demokrasi olmayan,
    milliyetçi olan ama ırkçı olmayan,
    halkçı olan ama totaliter olmayan,
    laik olan ama dinci olmayan,
    devletçi olan ama komünist olmayan,
    inkilapçı olan ama gerici olmayan
    bir ülke.

    içinde bulunduğumuz durumu da ancak bu şekilde düzeltmek mümkündür.
    ···