/i/Tarih

''Tarih bir meslektir, bir hobi, gevezelik, anekdot ya da asparagas değildir.'' (Pierre Goubert)
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +50 -3
    Türk tarihinin şüphesiz hakkında bilinmeyeni bilinenden daha çok olan ismi şüphe yok ki Timur’dur. Çağımızdan 600 sene önce yaşamış bu hükümdar hakkında ne yazık ki bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma refleksimizden kurtulamamışız. Anadolu tarihi açısından bakan gözler elbette Timur’u kötü hükümdar , fitneci ve istanbul’un fethini geciktiren adam olarak görmektedir. Madalyonun görünmeyen tarafına baktığımızda ise Timur kardeşi olarak gördüğü Bayezid’e defalarca mektuplar göndermiş ve iki Türk-Müslüman devletinin karşı karşıya gelmemesi için kendisine isyan eden beyleri beyazıdın kendisine iade etmesini istemiştir. Bu istekte şahsen haklı olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Tarihçilerin beyazıd hakkında hemfikir olduğu noktalardan en belirgin olanı iyi bir asker olduğu kadar iyi bir padişah olmadığıdır. Bayezid şüphe yok ki Niğbolu fatihidir. Bunu Timur’da ilk mektubunda açıkça ifade etmiştir.
    (Alıntıdır)
    Artık sabrım taştı yeter amk.Yok Timur gömdü yok atla girdi.
    ···
  2. 2.
    +4 -1
    “Rum diyarında melik olan Yıldırım Bayezid! Bil ki, biz kudret ve iktidarımızla insanlık aleminin en büyük kısmını tab’amız haline getirmiş bir hükümdarız. Bu görülmemiş işi, tek başımıza yaptık, senin gibi babamızdan ülkeler tevarüs etmiş değiliz. Aklını başına topla ve Kara Yusuf’la Ahmet Celayir’i topraklarından kov. Emirlerimize karşı gelen hükümdarların akıbetini duymuş olsan gerektir. Siz de o hükümdarların arasına girmekten sakının…”

    Timur’un ilk mektubunda Bayezid’i açıkça tehdit ettiğini belirten tarihçiler olsa da Yıldırımın bu mektuba verdiği cevap aslında Timur’un kendisini bir abi edasında uyardığının kanıtıdır:” Ey ihtiyar köpek, tekfur kafirlerinden daha şiddetli kâfirsin. Mektubunda bizi korkutmak ve hile ile kandırmak istemişsin. Osmanlı sultanlarını, Acem padişahlarına benzetme. Osmanlı askerleri de, ne Kıpçak ülkesi Tatarı gibi sıradan insanlar, ne de Hint toplulukları gibi başı boş, sere serpe avare kalabalıklar değildirler. Osmanlı askerleri, Irak ve Horasan askerleri gibi hamiyetsiz ve perişan olmayacak kadar onurlu askerlerdir. Yine sen, Osmanlı askerlerini Şam ve Haleb (Memlûk) askerlerine de benzetmeyesin… Bu mektup eline geçtikten sonra savaş meydanına her kim ki gelmeyip kaçarsa, onun eşi üç talakla kendisinden boş olsun.
    ···
  3. 3.
    +8 -1
    Görüldüğü üzere Osmanlı padişahı Yıldırım ünvanına sahip Bayezıd ne yazık ki savaşı kaçınılmaz noktaya getirecek bir üslupla cevap vermişse de yinede savaşın başlaması hem Bayezıd’in damadı Emir Buhari (Sultan) sayesinde biraz gecikmiştir. Bayezıd’ın damadı Emir Sultanın babası Emir Külal Timur’un bizzat hocasıdır ve Emir Buhari’de bu fitneyi ortadan kaldırmak için aracı olmak istese de her iki tarafında anlaşmaktan çok cenk etmekten anlamasından dolayı savaş kaçınılmaz olmuştur. Burada günümüz insanları Bayezıd’ı cihat eden bir hükümdar, Timur’u ise Türk-islam birliğini bozan fitneci bir zalim hükümdar olarak görmektedir. Bu yanılgıya ne acıdır ki, çoğumuz düşmüşüzdür. Timur bunu o yıllardan görmüş olacak ki ikinci mektubunda buna değinmiştir.
    ···
  4. 4.
    +7
    Sen kendini Allah yolunda cihad eden, bizi ise haksız yere kan döken bir kâfir ve beni yeni yetme bir savaşçı saymışsın. Bil ki, ben kırk yıla yakın bir süredir nefsimi cihada adamışım. Bu cihatlar sonunda kaleler ve ülkeler feth ederek, beldeleri kurtarmakla meşgulüm. Kaldı ki bu halim, dünden daha açık ve kesindir. Bu mücadeleler esnasında, çok sayıda kişi bize itaat etmiş ve yolumuzda canlarını feda etmiştir. Siz niçin bize hizmet etmekten kaçıyor, sevgi göstermiyorsunuz? Hem yaşça da senden büyük durumdayım. Bu güne kadar hangi tarafa gittiysem, kısa sürede orayı ele geçirdim. Sivas’ı da kısa zamanda elde ettim. Sen Malatya’yı muhasara ettin, dört ay elde edemedin ve geri dönmek zorunda kaldın. Sinop Kale’sini ne zamandan beridir elde edemedin. Mektubundaki gibi tehdit ve gurura kapılma, akıl yolundan uzak sözlere cesaret etme. Kaldı ki Sivas’ta ele geçirdiğim adamlarınızdan durumunu anlamış haldeyim. Dolayısıyla pek çok Müslümanı rencide etmek, han ve mallarını harab etmek uygun görülmemiştir. Bu sebeptendir ki, güzel cevap vermeyi yüksek bir iş olarak bil, ülkeni harap etmekten kurtarmış olursun. Bizimle anlaşma yoluna döner, özür dileyen bir ifade ile cevap verirsen, aramızda dostluk ve sevgi olur. Böylece Frenk kâfirine fırsat vermemiş olur, biz de, Sivas’tan çekilerek geri döneriz. Bizim niyetimiz ve meylimiz sizi zayıf düşürerek meşgul etmek, böylece kefere dinine yardım etmek değildir. Bizi ve askerimizi kâfir, dinsiz, sapık itikatlı mezhep sahibi ve çirkin âdetleri bulunmakla itham etme. Bizim askerimiz babadan ataya Müslüman ve Müslüman çocuklarıdır. Niçin hidâyete layık olmasınlar? Kaldı ki, Osmanlı’nın askerleri çoğunlukla kâfirlerden devşirme olduğu açıktır. Davamız cihangirlik olup, saltanatımız adına hutbeler okunmaktadır, gibkeler basılıdır. Müslümanların ûlü’l-emri olduğumuzda şüphe yoktur. Bizim soyumuz, ilhân-ı Âlişân’a ulaşmaktadır. Eğer samimi selâmınızla beraber iyi ifadeler içeren mektubunuz gelirse, her iki taraf arasında yumuşama ve sevgi
    ···
  5. 5.
    +8
    Bu mektuptan açıkça anlaşılacağı üzere Timur savaşmak yerine sulh yolunu bir çok defa denemiştir. Osmanlı devleti gibi henüz büyümekte ve gelişmekte olan bir devletin Timur’un karşısına çıkması şüphesiz erken ve son itibariyle acı bir son olmuştur. Savaştığı hiçbir meydanda bileği bükülmeyen böyle heybetli bir hükümdara karşı çıkmak için ya çok cahil olmak gerekirdi yada Yıldırım gibi savaşmayı meşk edinmiş bir sultan olmak gerekirdi. Tarihte 27 sultana diz çöktürmüş sahip kıran ünvanlı Timur’un Bayezid ile savaşmasa Çin’e yöneleceği ve tarihin seyrini değiştireceğini söylemek için dahi olmaya gerek yoktur sanırım.Çin ülkesinde endişe ve korku hakimken hesapta olmayan “ kardeş kavgası” çekik gözlüleri rahatlatmıştı.

    Timur hakkında spekülasyonlardan biri de Moğol soyundan geldiğidir. Bu tamamen uydurmadır. Timur’un dediği gibi:” Biz ki, Melik-i Turan; Emir-i Türkistan’ız. Biz ki Türk oğlu Türk’üz. Biz ki Milletlerin en kadimi ve ulusu Türk’ün Başbuğuyuz.”
    ···
  6. 6.
    +6
    Beyler kusura bakmayın okunmuyor sanıyordum
    Timur bu fermanında kendisinin ve soyundan gelenlerin Türk olduğunu belirtmiştir. Moğol olduğunu söyleyenler ise Timur’un Emir lakabını neden kullandığını araştırmasını ve evliliğini araştırmasını tavsiye ediyorum. Yine tartışmalardan biride mezhebi üzerinedir. Kimi katı bir Sünni ,kimi ise Şia olarak göstermektedir bu yüce Hakanı. Gerçekte ise Sunni olduğundan ziyade her iki mezhebi de alimlerden araştırdığı ve zaman zaman iki mezhepten alimleri meclisine çağırarak bilgi alışverişinde bulunduğu kaynaklarda mevcuttur. Bu satırları 2017’de yazmak çok kolay olsa da 1402’nin günlerini yaşamak çok güç olsa gerek. iki orduya da çubuk ovasında imamlık edip Timur kendisini savaşın içinde bulmuştur ve o andan sonra yapacak tek şeyi belki de en iyi bildiği şey olan cenk etmek kalmıştı. Timur soylu bir aileden gelmiyordu ve övünülecek tek şeyinin Türklüğü ve Müslümanlığını gösteriyordu. Anadolu için ise bu topraklar şimdi Rum diyarı oldu diye hayıflanıyordu.
    ···
  7. 7.
    +1
    Tüm bu gelişmeler yaşanırken Bursa’da Bayezıd ulağı ile Timur’a gönderdiği mektupta:

    “Zamanın cihan sultanı olan Timur-i Köregen (Damat), Sivas’a gelip yerleşmeyi, bizim Tebrîz’e yöneldiğimize benzeterek tuhaf kıyaslamada bulunmuşsun. Kaldı ki biz, Kefe’den Şirvan’a varıp, o ülkeye asker çıkarsak, kim mani olabilir? Kıpçak halkı sizden bıkıp usandığı için bizimle beraber olmayı tercih etmektedir. Malatya ve Sinop hususundaki iddianız da doğru değildir. Bazı sebeplerden dolayı muhasaradan vazgeçilmiştir. Yoksa bizim askerimizin azlığı veya sizin askerinizin çokluğundan dolayı olmamıştır. Kastamonu ve Karaman hakimlerinin inatları ve o sırada fırsat bulup, bazı vilâyetlerimize saldırmaları, bizim Malatya ve Sinop’taki muhasarayı kaldırmamızı zaruri kılmıştır. iyi bil ki, atam Ertuğrul Han üç yüz kadar gazisiyle beraber, Hülâgû Tatar’ından onbin Tatar’a vurup, Alâeddin Keykubât’a galip gelenleri mağlup etmiştir. Bundan sonra devlet idâre etme şerefine nâil olmuş, hil‘at kendisine verilerek, Allâh’ın lutfu ile Âl-i Selçûk’un yerine idareyi elde tutması isyân ve baş kaldırma ile olmamıştır. Osman Bey’in ilk culûsundan itibaren, dört tarafında bulunan kâfirlerle gece-gündüz iki yüzbinden fazla askeriyle cihat etmiştir. Bu saltanat yıldızımız bugün dördüncü tabakaya erişmiş ve şimdiye kadar fethettiğimiz kale ve kasabaların sayısı geçmiş sultanların hayalinden geçmesi dahi mümkün olmamıştır. Bizim nazarımızda; dünya ve içindekilerin kıymeti, Allah yolunda cihat etmenin yanında saman çöpü kadar değeri yoktur. Osmanlı askerine Abdullâh oğlu demekten fazlasıyla zevk duyarız. Çünkü bütün sahâbe-i kirâmın ataları kâfir iken, kendileri Müslüman oldular. Böyle müslüman olanlar, insafı olmayan müslüman-zâdelerden çok çok üstündürler. Siz Sivas’ı harap idüp, ehl-i islâm’ın ırzını pâyimâl etdükten sonra ne denile bilir ki! Siz, ilk suçlamayı kendinizden gidermeye uğraşıyorsunuz. Arapça ve Farsça gelen mektuplarınızda sertlik, kabalık, kibir ve gururdan başka bir nesne yoktu. Âl-i
    ···
  8. 8.
    +1
    Âl-i Osman, hile ile ülkeleri kendisine mülk edinmemiştir. Mektuplarımız akıllı devlet erkânımızla yapılan istişâreler sonrası yazılmıştır.



    Bu mektuptan sonra Timur’da ;



    Sungur Çavuş ve Hacı Bayezid ile gönderdiğimiz haberler doğrudur. Sizin küffârla savaştığınızı biliyoruz. Bu tarafta Gürcü kâfirlerle biz savaşıyoruz. Hem siz hem de bizler bu konuda mutluyuz. Bu durumun sayısız faydaları her iki tarafa olmaktadır. Yazdıklarımızda zerre kadar şaibe ve şüphe olamaz. Antlaşma kararı olursa, Mısır’la aramızda olanlardan ıslâh edici olunması isteğiniz uygun görülmemiştir. Çünkü ölen eski Mısır Vâlisi, elçilerimizden Irak ve Acem’in büyük saygı duyduğu Bahaddin Savcı’yı haksız yere öldürdü. Yine uzun süredir hapsettiği Gönültaş’ı serbest bırakması için elçi gönderdiğim halde isteğimi yerine getirmedi ve o günahsızı hiç endişe duymadan katletti. Biz Şam ve Haleb’e geldiğimizde, Mısır’da Hacı adındaki elçileri gelip haps olunan Otlamış’ı Haleb’e gönderelim dediler. Senin, şimdi Mısır Vâlisi olan kimseye oğlumuzdur demeni uygun görmedik. Onu Sultânu’l-Harameyn elkâbıyla anmanız doğru olmaz. Belki Mücâvirü’l-Harameyn demeye lâyık değillerdir. Bize dost olmayanı, kendinize yakın ve sevdiklerinize dahil etmeyiniz. Saltanat işleri nezâkete bağlıdır. Dikkat edilecek yönleri çoktur. Ahmed Celâyir şimdi Bağdat yakınlarına gelmiş, biz de oraya asker göndermişiz. Tekrar size taraf kaçar gelirse sahip çıkmayıp, bilâkis yakalayıp bize teslim etmeniz sizden isteğimizdir. Erzincan’a varıp, yerleri tahrip için şimdilik serhadda durularak elçilerinizin gelmesini beklemekteyiz.
    ···
  9. 9.
    +1
    Timur bu mektubunda da sulh çağrıları yapmış ve iki güçlü ordunun küffara karşı verdiği mücadeleden ekgib kalmaması için isyancı beyleri bir kez daha tarafına teslim edilmesini istemiştir. Beyazıd bu sulh çağrılarına ve damadı Emir Sultanın telkinlerine rağmen kayıtsız kalmış ve barış kapılarını ardına kadar kapatacak bir mektup daha kaleme almıştır.“Mısır hakimi ile aranızda geçen olaylardan dolayı bizim niyetimizi doğru anlamamışsınız. Biz arzu etsek Mısır’ı feth etmeye her zaman kadiriz. Ahmet Celâyir tekrar geri Osmanlı topraklarına gelirse, Kara Yusuf ile birlikte ikisini size teslim etmemi istemişsiniz. Biliyorsunuz ki Hûlâgu Dârü’s-Selâm’ı alıp iran’ın çoğunu eline geçirdiği sırada, halifenin amcası çocuklarından bir iki kişi Mısır’a Kâhire Vâlisi Baybars’a sığındılar ve onun himayesine girdiler. Hülâgu’nun Bağdat Vâlisi olan Karaboğa Noyan, Baybars’la cenk ettiler. Halifenin amcasını Mısır askeri sanıp, orada şehit ettiler. Kaçanlar şimdiye kadar Kâhire’de kaldı ve Hülâgû Han onları geri istemedi ve takip de etmedi. Şimdi bu dostunuz feleğin tokadını yemiş bir iki kişiyi himaye etmekle hatırınızı kıracak bir durum olamaz. Zira Hülâgû böylesine cüz’i şeylerden vaz geçmiştir. Muradımız Sivas ve çevresinden elinizi çekmenizdir. Bunu yerine getirmeniz güzel bir işaretinizin gereği olduğu anlaşılacaktır. Ancak her hâlde Allah’ın takdirinden kaçılmaz ve bizim kimseden korkumuz yoktur…”
    ···
  10. 10.
    +1
    Timur yine bu mektuba cevaben;



    Şimdiye kadar sulh için çalıştım ve nihayet Sivas’a gelmem söz konusu oldu. Kâfire fırsat vermemek, islam diyarlarını harap etmekten endişe edip, Şam tarafına giderek Mısır azizinden intikamımızı aldık. Sizin hasta olduğunuz hususu ağızlarda dolaşırken, biz bunu fırsat bilip dikkate almadık. Ancak siz fırsat bulunca bize bağlı olan Erzincan’a gelip valimizi rencide ettiniz. Adamımız olan Taharten(Muttaharten) sulhu sağlamak için sizin pişman olduğunuzu bize yazmıştır. Biz de güvendik ve sulh için antlaşmaya varılacağı umuduyla birkaç kez mektuplar gönderdik. Ama siz gittikçe artan bir katı tutum içerisinde oldunuz. Tâ ki biz ve askerimiz için kâfir ve kâfirden daha eşed kâfirlerdir demeniz sözü her yerde söylenir olmaya başladı. Elçileriniz olan Sungur ve Ahmed adamlarınız uzun süredir yanımızdadırlar. islamlığımızı ve inancımızı biliyorlar. Hedefimiz Kefe ve Kırım yönüne iken, Şirvan’dan geri dönüp tekrar Erzincan’dan o tarafa varmak icap etti. Semerkand’da bulunan oğlum Muîneddin muhafazid Sultan Bahadır da askeri ile birlikte bana katılacaktır. isteğimiz Erzincan’a varmadan ve askerimiz şehirlerinize girmeden önce Sivas, Malatya, Elbistan, Erzincan ve Kemâh’ın bize bırakıldığını sağlam bir ahit-nâme ile bildirmenizdir. Sulha muhalif değilim ve bağlıyım. Bu sulhun bir sûretini Mekke-i Mükerreme’de Bâbü’l-Harâm’da kapalı muhafaza olunsun ki, kimin bu sulha uyup uymadığı ortaya çıksın. Bu mektup Sungur, Ahmed ve Hacı Bayezid ile gönderildi.
    ···
  11. 11.
    +1
    Tarih boyunca Türk devletleri kendi aralarında bir çok defa karşı karşıya gelmiş sonucunda devletler kurup devletler yıkmışızdır. Çubuk Ovası bu fitne ise tarihin görmüş olduğu en büyük acı hadiselerden biri olmuştur. Bayezid aslında iş son raddeye gelince ne kadar büyük bir fitneye alet olduğunu anlamışsa da iş işten geçmiştir ve savaştan önceki son mektubu yollamıştır:

    ” Timûr-i köregen hazretleri, ilgi uyandıran antlaşmaya dair mektubunuz, ben Sivas’a geldikten sonra ulaştı. Ben bu sırada antlaşma hazırlığı içerisinde bulunuyordum ki; Nâgâh(vakitsiz saatte) sulha muhalif bir başka mektup Karaman fesatları elinden orduyu humâyûnumuza erişti ve antlaşmanın gecikmesine sebep oldu. Devlet erkânımızdan akıllı kişiler bu durumu şöyle değerlendirdiler. ikinci mektup ilk karışık dönem sürecinde yazılarak elçi ile gönderildi. Karaman topluluğu ki eskiden beri ocağımızın düşmanı olmuşlardır, bunlar elçimizi öldürüp, fitne iyice ayyuka çıkıncaya kadar mektubu sakladılar. Musâlaha olacağı ihtimâlini görünce, bu kez bazı rezilleri üzerimize gönderip bizi şüpheye düşürmüşlerdir. Rezillerin eline düşen mektubun gecikmesinin sebebi dahi biz olmadığımız hususu malumunuzdur. Bu durumu yaltaklanma olarak görürseniz hayır, asla düşmandan yüz çevirmek âdetimizden değildir. Sulh ve cengin cezası ve mükâfatı buna sebep olan tarafa aittir. Eğer bir kimse fitneye sebep olursa, Allah’u Teâlâ onun cezasını versin.”



    iki hükümdar arasındaki bu mektuplardan sonra savaş kaçınılmaz olmuş ve iki büyük Müslüman ve Türk ordusu Çubuk ovasında karşı karşıya gelmiştir. Savaş sonunda iki kızgın adamdan Niğbolu fatihi Yıldırım Bayezıd savaşı kaybetmiş ve esir düşmüştür. Osmanlı ordusu büyük bir mücadele örneği vermiş olsa da Timur’un askeri dehası karşısında daha fazla direnememiş ve savaşın mağlubu olmuştur. Timur ve ordusu savaş esnasında yakala ve öldür naraları atmışsa da bu savaş meydanında bu naraları hiçbir kulak işitmemiştir.

    Biz bu satırlarımızda bir taraf olmak amacınd
    ···
  12. 12.
    +1
    Biz bu satırlarımızda bir taraf olmak amacında değiliz lakin yanlış bilinenleri düzeltmek tarihe ve günümüz insanlarına borcumuzudur. Timur Anadolu seferini bilhassa kısa tutmak istemiş ve Osmanlı devletini yıkmak istememiştir. Onun hedefi aslında çok daha büyük idi. Çin’e sefere çıkmak istese de bu meşum olay ona engel olmuş ve Çin seferini bir süre ertelemek zorunda kalmıştır. Timur, Bayezıd’e esir düştüğünde bir esir gibi değil de misafir gibi davranmıştır. Kendi aralarındaki bir sohbette :” bu dünyanın en acı olayı bir topal ve kör’ün elinden çıktı.” Demiştir. Kendisi Aksak idi. Yıldırımın bir gözü ise ağma idi. Yine Yıldırımın dili kılıçtan keskin ,Timurun eli ise kılıçtan daha keskindi. Beyazıdın ölümüne dair bir çok hikaye anlatılsa da en gerçeğe yakını kendisinin sebep olduğu bu savaştan büyük bir acı ve ızdırap duyduğu ve bu acıya dayanamayıp hasta olup hakka yürüdüğüdür.
    ···
  13. 13.
    0
    Timur’un da askerlerine dediği gibi ; “ bahadırlık ancak tehlikeli bir anda sabredebilmektir.” Timur ne kadar sabretse de kardeşi Beyazıt küçük kardeş rolünden kendini alamamış olacak ki “yaramazlık” yapmış ve savaşı başlatmıştı. Bu raddeden sonra bu savaşın kazananının olmadığını aslında iki hükümdarda kaniydi. iki hükümdarda kendi devletlerinin en güçlü olması için bu kazananı olmayan savaşa girişmişlerdi.

    Yazımın son cümlelerinde Timur hakkında bilinmeyenlerden bahsetmek istedim. ilk aklıma gelen kıssadan hisse şu: 1381 yılında Timur ordularıyla Tus şehrine girdiğinde Şehname’nin yazarı Firdevsi’nin mezarını sorar. Mezarın bulunduğu yer Emir’e gösterilir ve kendisi şöyle der:”Ey firdevsi kalk, kalk da, her satırında kötülediğin mağlup Türk’ü şimdi gör!” diye seslenir. Buradan da anlaşılacağı üzere Timur Türklüğü kanının son damlasına kadar hissetmiş bir “ sahipkıran” dır.

    Timur’u ve devletini Anadolu dolayısıyla Osmanlı padişahları ve askeri gibi değerlendirmenin doğru olmayacağı kanaatindeyim. Timur tipik bir bozkır insanıydı. Sert, acımasız, düşmanlarına karşı merhamet etmeyen bir melikti. Osmanlı padişahları ve dolayısıyla Osmanlı askerleri Anadolu’nun gelincik çiçekleri gibi merhametli, hoş görülü ve sağduyulu idi.
    ···
  14. 14.
    0
    Timur hakkında söylenenlerden biride şudur:” fetih ettiği toprakları yağmalaması” idi. Bu kısmen doğru kabul edilebilir, lakin yakıp yıktığı şehirlerde Türk-islam eserlerinin en debdebelisini yine kendisi yapmıştır. Moğolların yakıp yıktığı Türk illerini kendisi ve kendisinden sonra gelen çocukları tamir etmiştir. Timur için bir söylenen fitne ise, itikadının bozuk olduğuydu. Kendisi ilim meclisinden silkelenen halının tozunu üzerine toplarken biz onun veledleri ceddimize bu iftirayı atarak büyük haksızlık etmiş oluruz yine az bilinen gerçeklerden biri de Timur’un mezarının kendi hocasının ayaklarının dibinde olduğu gerçeğidir. Vasiyeti üzerine naşı hocasının ayağının dibine konmuştur. Hocası’da Emir Külal’dir.

    Tarihi lise kitaplarından ibaret sayan ve bu müfredatın dışındaki tarihi fantezi olarak kabul eden bir kitle sebebiyle Timur ve nice değerimize kötü zan’da bulunarak tarihimizi kötülemeye son vermeliyiz. Timur’da bizim önemli bir değerimiz, Bayezıd mihenk taşımızdır. Anadolu coğrafyasında yaşadığımız için Yıldırıma yakın olmamız anlaşılabilir ;fakat Timur’a iftiralar atmak ne bizim gibi üç kıtaya hükmetmiş bir neslin EVLATLARINA yaraşmaz.
    Murat Akdeniz
    ···