1. 16.
    0
    vay amk
    ···
  2. 15.
    0
    @9 arkadaşım yaptığın şeyin cezası tck da belli yarın savcıya suç duyurusunda bulunurum mahkemeydi hapisti uğraşırsın hemen sil bu başlığı başın ağrımasın
    ···
  3. 14.
    0
    okumadım dedm ama okudum hukukçu deyince
    ···
  4. 13.
    0
    up up up
    ···
  5. 12.
    0
    @5 gibtir git oku lan züt
    ···
  6. 11.
    +1
    @10 adamsın
    ···
  7. 10.
    0
    insanlık ne zaman suç oldu lan dalaksız
    ···
  8. 9.
    -1
    @7 panpa bırak yaptığım suç olsun birileri bunu okuyup ders alacaksa bırak suç olsun amk
    ···
  9. 8.
    0
    özet gecsin biri
    ···
  10. 7.
    0
    @1 okudum eksiledim çünkü bu yaptığın suç
    http://www.terazi.com.tr/makalegoster.aspx?id=704
    ···
  11. 6.
    0
    tamdıbını okudum arkadasım actıgın bu baslık için helal olsun diyorum
    ···
  12. 5.
    -1
    okumadan eksileyin
    ···
  13. 4.
    0
    tamdıbını okudum karşim.
    ···
  14. 3.
    0
    özeti okudum şukunu verdim fakat türk askeri hapiste
    ···
  15. 2.
    +1
    her zaman söylemişimdir hiç bir başarı cezasız kalmaz
    ···
  16. 1.
    +7 -7
    “Hukuk fakültesi mezunu, işletme masteri yaptı, ingilizce, Arapça, Rusça, Kürtçe bilir, kara kuşak karateci, hem de üçüncü mertebesinde, yüksek irtifa paraşütçüsü, 15 bin feet ’ten 3 bin 500 defa, 30 bin feet ’ten 30 defa serbest atlayış yaptı, derin su dalgıcı, uluslararası özel kuvvetler şampiyonasında üç defa dünya şampiyonu oldu, sıkı durun bin 500 ’e yakın sıcak çatışmaya girdi, Zap Kampı basılırken sadece 18 gün içinde 54 defa namlu namluya vuruştu, 3 tane üstün cesaret madalyası var... "

    Sizce kim olabilir bu? Bilmez çoğu kişi.

    Bu adam şu anda Silivri Cezaevi ’nde tutuklu bulunan Emekli Albay Levent Göktaş 'tan başkası değil...

    Levent Göktaş, bir anısını anlatıyor;

    “Kuzey Irak harekâtındayken birden mesaj geldi. Cudi Dağı Ballıkaya Bölgesi’nde 250 kadar teröristin bulunduğu, içlerinde Cemil Bayık, Sakine (Cansız) gibi üst düzey PKK’lıların da yer aldığı bölgeye Mehmetçiğin girmesi halinde çok şehit verilebileceği söylendi.”

    Göktaş’a gelen emir Ballıkaya’ya birliğiyle girmesiydi. Göktaş, birliğiyle sabaha karşı Ballıkaya’ya sızdığını anlatıyor. Ve girmeleriyle çatışmanın başladığını… Çatışma sabah 6.00’dan akşam 20.00’ye kadar, neredeyse 5 metre yakınlıkta yaşanıyor. Levent Göktaş, sert kayaya çarpıyor. Geri püskürtülüyorlar. Bir asker şehit oluyor. 10’u ise yaralanıyor. Göktaş bundan sonra yaşananları şöyle anlatıyor: “Şehit arkadaşın naaşını bir türlü bulamadık, gece saat bire kadar en az 5-6 kez içeri girdik fakat yoğun ateşle karşılaştığımız için şehit naaşını alamıyorduk.”

    Hava eksi 35 dereceydi. Nefesleri havada bir duman gibi yayılıyordu. Gün ertesine devrildi. Saat 02:00’de telsizden bir ses geldi. Karşıdaki PKK’lı, Göktaş’a kod adı olan ‘Ozan’ diye hitap ediyordu. Seslenen PKK’nın bölge sorumlusuydu. “Şimşek” kod adlı PKK’lının sözlerini Göktaş şöyle anlatıyor: “Bakıyorum cenazeyi almak için durmadan aşağı inip çıkıyorsun. Hiç gelme alamazsın ama istersen bir şartla sana cenazeyi veririm.”

    Göktaş, PKK’lının şartlarını merak etti. Ölen askerini almak zorundaydı. “Şartın nedir” diye sordu. Aldığı yanıt şöyleydi: “Gidiş yolunuz üzerinde Armut Boğazı var. ilk girişteki çam ağacı altına yiyecek, oksijen, tentürdiyot, konserve ve pamuk koy. Ancak o zaman izin veririz.” Göktaş teklifi kabul etti.
    Şimşek “söz mü” dedi. “Ozan” kod adlı Göktaş “söz” diye yanıt verdi. Şimşek devam etti : “O zaman sabah dokuzda tek başına aşağı yanımıza gel. Cenazeyi al, git.”. Göktaş “tamam” dedi. Beraber olduğu arkadaşları karşı çıktı. PKK, yanlarına gelen Göktaş’ı oracıkta infaz edebilirdi. Göktaş, birliğin komutanı olarak son kararı verdi. inip ölen askerin cenazesini alacaktı.

    Göktaş, o yolculuğu şöyle anlatıyor: “Sabah 09:00’da PKK’nın yanına indim. Çocuğun naaşı yerdeydi. Yüzü tertemizdi, yıkamışlardı. Yüzüğü parmağında takılıydı. Her şeyi tamdı. Askeri sırtıma aldım. Çıkarken sağ ve solumda kayaların arasında duran PKK’lılar ayağa kalkıp beni selamladılar. Şehidin cenazesini aldım ve yukarı çıktım.”

    Levent Göktaş sırtında askerin cenazesiyle yukarı çıktı. Bütün gün savaştığı düşmanlarının arasına silahsız inmişti. Çatışma anında onu öldürmek için hedef alan PKK’lılar askerini almak için ölümü göze alan bu komutana ve sırtındaki ölüye saygı duruşunda bulunmuştu. Göktaş, ölümle yaşamın iç içe geçtiği bu hikâyenin içinde boşlukta yürür gibiydi. “Ozan” kod adlı Levent Göktaş, telsizini açtı. PKK’lılara verdikleri izin için teşekkür etti. PKK’lı komutan da verdiği sözü tuttuğu için teşekkür etti. Göktaş, Armut Boğazı’ndan geçerken arkasında bıraktığı çam ağacının altında konserve, tentürdiyot, yiyecek, oksijen, pamuk dolu bir çuval vardı.

    Göktaş savunmasında;

    “PKK bile mertçe savaştığımızda bize saygı gösteriyor. Ama uyduruk delillerle bizi buraya tıkanlar ve siz bize saygı göstermiyorsunuz.
    ABD’de bir kahramanlık madalyası almış adam için uçak durduruyorlar. Uçağa binen madalya sahibini ayağa kalkıp alkışlıyorlar. Benim için önemli değil, ben sadece görevimi yaptım. Üç tane kahramanlık madalyası aldım. Ama sıfır saygı, sıfır sevgi gördüm. Kimsenin umurunda değil.”

    Göktaş yıllar sonra kendisini savaşa gönderen devlet tarafından “terörist” suçlamasıyla yargılanıyor. Bu kez başının etrafından kurşunlar değil; DVD’ler geçiyor. Karşısında dişe diş savaştığı militanlar değil, “otur yerine “ diye bağıran hâkimler var. Savcılar ise özel hayatına dair konuşmalarını, kim olduğunu bilmediği isimsiz ihbar mektuplarını, yüzünü bile görmediği gizli tanık ifadelerini karşısına koymakla meşgul...

    özet:asker var oldukca türk milleti bütündür.
    Tümünü Göster
    ···