/i/İnanç

İnanç
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +1
    2- Kur’an’da isa ve Diğer Peygamberler Daha Çok Zikrediliyor

    Hz. muhafazid’in (s.a.v) düzmece bir çöl tarikatından fazlasını temsil etmeyen islam iddialarıyla Kur’an’ın yazarı olduğunu varsayarsak, Kur’an’ın her şeyden önce O’na (s.a.v) odaklanması beklenirdi. Fakat yine Kur’an’da karşılaştığımız şey bunun tam tersidir. muhafazid isminden daha fazla kez diğer liderlerin isimleri (ibrahim, Musa, isa gibi) zikredilir. Kur’an tüm peygamberlere hürmet etmeyi Müslümanlara emreder.

    “De ki; Biz Allah’a inanırız ve bize gönderilene ve ibrahim’e, ismail’e, ishak’a, Yakup’a ve onların soyundan gelenlere, Musa’ya, isa’ya ve Rableri tarafından görevlendirilen diğer tüm peygamberlere iman ederiz. Onların arasında hiçbir ayrım yapmayız. Biz Allah’a teslim olmuş Müslümanlarız.” (Bakara/136)

    Ayrıca Hz. muhafazid’in (s.a.v) aksine diğer peygamberlerin hatalarından hiç bahsedilmemiştir. işi bir adım daha ileriye zütürürsek, Kur’an diğer peygamberleri kendi kutsal kitaplarında sahip olduklarından daha yüksek bir mevkiye yükseltir. Çünkü incil’de onlara atfedilen kötü özellikleri ve günahları reddeder. Neden düzmece bir tarikat lideri kendinden daha çok diğer liderleri zikretmekle kalmayarak bir de onları övüp yüce mevkilerini peygamber olarak tasvip etsin ?
    ···
  2. 2.
    0
    3- Kur’an Toplumun Normlarına ve Geleneklerine Karşı Geldi

    Hz muhafazid (s.a.v) zamanındaki kabile toplumu başta kadınlar olmak üzere toplumdaki güçsüzlere çok az ilgi gösterir veya göz ardı ederlerdi. Kur’an’ın verdiği düstur 7. yüzyıl Arabistan kadınının itibarını önemli ölçüde geliştirdi. Örneğin istenmeyen kız çocuklarını diri diri toprağa gömmek bir gelenekti ve bu uygulama Kur’an ile yasaklanmıştır;

    “Onlardan birisi bir kız çocuk ile müjdelendiği zaman öfkeli olarak yüzü siyahlaşıp gölgelenir. Müjdelendiği şeyin kötülüğünden dolayı kavminden gizlenir. Onu zelillikle tutsun mu yoksa onu toprağa mı gömsün ? Verdikleri hüküm ne kötü öyle değil mi ?” (Nahl/58-59)

    islam öncesi devirlerde kadınlara adeta bir köle veya mal mülk gibi davranılırdı. Kendi refahlarını ilgilendiren fikirleri önemsiz sayılır ve evlilik akdinin bir tarafı olarak asla muamele görmezlerdi. Kocalarının mülkü konumundaydılar. Kur’an buna bir son vermiştir;

    “Ey iman edenler, kadınlara zorla varis olmanız size helal değildir.” (Nisa/19)

    Kadınlar bir tek amaç için kullanılırlardı; cinsel haz ve sonrasında terkedilirlerdi. Pagan Arapların evlenebilecekleri kadın sayısında sınırları yoktu. Kutsal kitabı, adilane ve dürüstçe davranılması koşuluyla, azami eş sayısını sınırlandıran tek semavi dindir islam;

    “Eğer yetim kızların haklarını kendileri ile evlendiğiniz takdirde gözetemeyeceğinizden korkarsanız size helal olan diğer kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikahlayın. Ve eğer adaleti sağlayamayacağınızdan korkarsanız, bir eş seçin…” (Nisa/3)

    islam’dan önce kadınlar bağımsız değildi, mülkiyet hakları yoktu ve miras almalarına izin verilmiyordu. Ve yine Kur’an kadınlara mülkiyetin adil paylaşımını taahhüt etmiştir;

    “Ana, baba ve akrabaların miras olarak bıraktıklarında erkeklerin hisseleri, payları vardır. Kadınların da ana, baba ve akrabaların bıraktıklarında hisseleri, payları vardır. Bunlar az veya çok belirlenmiş, meşru kılınmış paylardır.” (Nisa/7)

    Bilinmelidir ki incil’in veraset hükümleri kadınlara hiçbir hak sağlamamaktadır. incil’de veraset hükümleri 27:8-11’de özetlenmiştir. Bu hükümlere göre bir kız çocuğu sadece erkek varisin bulunmaması koşuluyla miras alabilir. Hatta seküler Batıyla karşılaştırıldığında bile islam zamanının çok ilerisindeydi. Hatırlayalım ki ekonomik haklar bakımından Avrupa’da 19. yüzyıla kadar kadınların kendi mülkiyetlerini edinme hakkı yoktur. Evlendiklerinde mülkiyetleri ya kocalarına devrediliyor ya da kocalarının izniyle bağışlayabiliyorlardı. Kadına bazı mülkiyet hakları tanıyan belki de ilk ülke olan Britanya’da “Evli Kadının Mülkiyet Yasası” olarak bilinen kanunlar 1860 yılında yürürlüğe girmiştir. 1300 yıldan fazla bir süre önce bu hak islam hukukunda belirlenmiştir.

    Hz muhafazid’in (s.a.v) Arabistan’daki kadınların haklarını ve itibarlarını yükselterek kazanacağı hiçbir şey yoktu. Tam tersine Kur’an’ın bu tutumu güç makamında bulunanları ve mevcut durumun korunmasında menfaati olanları yabancılaştırdı.
    Tümünü Göster
    ···