/i/Devlet

  1. 1.
    +88 -3
    Edit:Bu bilgileri zor bulursunuz beyler harcamayın başlığı.
    Edit2: an itibari ile trendiz bugün çok yoruldum yarın kaldığım yerden devam edeceğim mavi murekkep farkıyla
    Evet panpalar, bu başlıkta Gül ve Haç Kardeşliği'nde Avrupa Birliği'nin Türkiye'de hiç bilinmeyen "Gnostik-Masonik" yüzü ve özünü anlatacağım. Bugünkü Avrupa Birliği'ni kuran fikirlerin hangi gizli örgütlerce ne zaman ve nasıl ortaya getirdiklerini, Avrupa Birliği'nde kullanılan sembollerin, örneğin 12 yıldızlı bayrağın gerçekte neyin sembolü olduğunu anlatacağım.

    "Göze görünmeden" hayatlarımıza yön veren gizli kişileri, örgütleri ve bunların Türkiye bağlantılarını, ismen Gül ve Haç Kardeşliği'nde okuyacaksınız.

    "Avrupa'daki en esrarengiz örgüt Gül ve Haç Kardeşliği, Tapınak Şövalyeleri ve Masonlar" 18. yy den bu yana ortak bir strateji izleyerek Avrupa Birliği'ni kurmaya çalışmaktadır.Son yüzyılda özellikle Avrupa siyasetinin perde arkasındaki en güçlü temsilcileri bu üç gizli örgüttür.

    Ben mavi murekkep. başlıyorum..
    ···
  2. 2.
    +16
    Günümüzde Avrupa diye anılan coğrafi bölgenin adı geçmişteki adı Avrupa değildi beyler. Avrupa diye bilinen alan, belki şaşırtıcı gelecek ama günümüz Türkiye'sinin Çanakkaleden Datçaya kadar uzanan şeridiyle, şimdiki Yunanistan'ın ege sahillerini kaplayan dar bir alandaki bölgenin adıydı.Ve kutsal Roma imparatoru olan Muhteşem Karl o yüzyıla kadar bilinmeyen Hıristiyanlığın Evrenselliği fikrini temel stratejisi haline getirdi. Yeryüzünde Hıristiyanlığın egemenlik alanını tesis edeceğini açıkladı.Bu dinsel-siyasal streteji çerçevesinde Avrupa'da ilk teokrasi kurulmuş oldu.Bu din-devleti'nin başkendti günümüz Almanyasındaki Aachen kentiydi ( burayı aklınızda tutun beyler önemli) ve Karl bu kenti "Yeni Kudüs" olarak kurmuştu ; "Yeni Roma " olan istanbul/Konstantinepolisten etkilenerek.
    ···
  3. 3.
    +17 -1
    Sonra yeni bir Gökyüzü ve yeni bir Yeryüzü gördüm. Yedi melekten biri yanıma geldi ve sana Kuzu'nun (isa Mesih) Gelini'ni göstereceğim dedi. Sonra ruh beni yüksek ve büyük bir dağa çıkardı.Ve Gökyüzü'nden Yeryüzü'ne inmekte olan Tanrı'nın Kutsal Kentini gösterdi.Bu Kudüs'tü."işte isa Mesihin Gelini budur" dedi. Kutsal kentin etrafı büyük ve yüksek bir duvarla çevriliydi. ve 12 kapısı vardı.12 kapıda 12 melek bekliyord.12 kapının üstünde israil'in 12 kavminin adları yazılıydı. Büyük ve yüksek duvarın içinde 12 çeşme vardı ve 12 çeşmenin üzerinde Kuzunun (isa Mesih) 12 Havarisinin adları yazılıydı.

    incil (Vahiy 21:1-12)

    evet beyler 12 yıldızlı AB bayrağının nereden geldiği hakkında kafanızda biraz fikir oluştu sanırım.

    şimdi ise Son yıllardaki AB ile Türkiye arasındaki ilişkileri ve gelişmeleri yazacağım.Ve bu her şeyin başlangıcı olacak.
    ···
  4. 4.
    +15
    imlaya uyarak yazmaya çalışıyorum. geç kalıyorsam kusurumu af eyleyin. birazda uplarsak başlığı çok iyi olur *
    ···
    1. 1.
      +1
      Uyacağın imlanın aq noktadan sonra büyük harfle başlanır.
      ···
  5. 5.
    +14
    Kehanet / Gül ve Haç kardeşliği
    16. yüzyıl, Batı Avrupa'da yeni tarihsel, toplumsal, siyasal ve iktisadi oluşumların ortaya çıktığı dönemdir.Özellikle de Katolik Kilisesi'ne karşı kararlı, hatta radikal sayılabilecek, eleştiriler ve başkaldırılar bu yüzyılda ağırlıklarını duyurmuşlardır. Yüzyıllarca Avrupa'yı kasıp kavuran, kendi görüşlerini, bırakın dile getirmeyi aklından geçirdiklerinden şüphelendiklerini bile canlı canlı yaktıran Katolik Kilisesi, ilk kez bu yüz yılda örgütlü kitle direnişleriyle karşılaşmıştır. Nitekim Lutherin öncülüğünde kanları canları pahasına direnenler sonuçta "Protetanlar" olarak Katolik kilisesinden ve onun egemenlik baskısından bağımsızlaştılar ve kendi dinsel örgütlenmelerini gerçekleştirdiler.
    ···
  6. 6.
    +14
    Tek kelimeyle, korkunç kıyım, vahşet ve işkence uygulayan Katolik Kilisesi, doğaldır ki,tek bilim (daha doğrusu ilim) tanıyordu, o da, kendinden başka herkese, istisnasız herkese yasak olan teolojiydi.Kim ki, Kilise'nin kendinden menkul "ilmi" buyruklarına şu ya da bu şekilde ters düşen bir işle uğraşır ya da fikir beyan eder, soluğu celladın önünde alırdı.Şimdi masal gibi geliyor değil mi? Bütün bu baskı ve zulme rağmen , yinede Kilisenin mutlak denetimi dışında, ondan bağımsızca ve müthiş bi gizlilikle varlığını sürdüren bir "ilim" daha vardı. Kilisenin hiç çözemediği dolayısıylada anlayamadığı bir "Terminoloji" ile konuşup, yazışıp, anlaşan kendine göre buluşlar yapan bir ilim:SiMYA...

    evet çoğunuz duymuşsunuzdur şehir efsanesi deyip geçtiniz ama gerçekler çok farklı tarihteki bir çok düşünürün bilim addıbının Katolik kilisesi yüzünden gizlice uğraştığı bu ilim gerçektir.Şuan yaşadığınızı bildiğiniz kadar gerçek! fazla spoiler vermek istemiyorum bunlar ileriki konular ama Newton, daniel defoe gibi bir çok geçmişte yaşamış insan simyacı idi. Tabi şimdi bunları çoğumuzun bilmemesi hep katolik kilisesi yüzünden.(bunları kanıtları ile daha sonra açıklayacağım fazla detaya girmek istemiyorum.)
    ···
    1. 1.
      +1
      rahmetli aytunç altindal'in bu konuda saglam bir kitabi vardi, oradan okumanizi yavsiye ederim.
      ···
    2. 2.
      +1
      Bütün kitaplarını okudum rahmetlinin daşşaklı adamdır
      ···
    3. 3.
      +1
      Kitap ismi versene bi pampa
      ···
    4. 4.
      0
      Hemen panpa
      Gül ve haç kardeşliği
      Vatikan ve tapınak şövalyeleri
      Büyük Hitler
      Bir Türk casusunun kitapları
      Üç isa
      Türkiyede kadın olmak
      Şuan aklımda olanlar bunlar panpa pc ye geçince yazarım
      ···
    5. diğerleri 2
  7. 7.
    +12
    dinliyosanız ses verin beyler.
    ···
  8. 8.
    +11
    16. yüzyıl, "ilm-i simya " nın Batı Avrupada yetişen belki de son ve en önemli temsilcisini tanıttı dünyaya:Paracelsus. Erasmus, Agricola ve Martin Luther' in çağdaşı olan Paracelsus hıristiyan tarihinin en esrarengiz yeraltı örgütü olan "Gül ve Haç Kardeşliği" nin de "Tarihsel önderi idi."
    *)" >**)" >**)" >**)" >**)" >**)" >**)" >**)" >**)" >**)" >**)" >**)" >**)" >*~

    ilginçtir, başta adı olmak üzere, milliyeti dahil hayatının hemen her safhası hakkında sayısız tartışma yapılan Paracelsus'un, nerede, ne zaman doğduğu ve öldüğü hiç tartışmasız bilinmekte ve kabullenilmektedir. Buna göre Paracelsus, 1493 yılında isviçrenin Zürih kenti yakınlarında şeytan körüsü denen bir yerde doğdu. Baba tarafından alman olmanın yanı sıra, o yıllarda doğduğu Einsiedeln Köyü de Alman imparatoorluğu nun sınırları dahilindeydi.Bu nedenledir ki, Paracelsus gerek sağlığında gerekse ölümünden sonra hem Alman hem isviçreli hem de Suabiyeli sayılmıştır. Nedir ki Alman ve Suabiyeli olduğu tezleri uluslar arası kaynaklarda üzeri küllenmiştir, ve isviçreli olarak nitelendirilmiştir. Bizce de hayatı ve eserleri araştırıldığında kendini Almanlardan çok isviçrelilere yakın hissettiği aşikardır. Ayrıca Katolik olduğu halde, Katolikliği eleştirmiş ve Lutheri desteklemiştir. Hiçbir zaman Protestan olmamış ama tam bir katolik de sayılmamıştır
    ···
  9. 9.
    +9
    Ayrıca Paris, Oxford,Köln, Viyana,Padua, Bologna üniversitelerinde de bulunur. Otuz iki yaşındayken Almanyaya döner.1525 yılında isviçre de, şehir meclisi kararıyla Profesör olarak atanır.Ama kısa bir süre sonra hem dikkatleri hem de şimşekleri üstüne çeker. Buna rağmen Basel şehri başhekimliği de ona verilir.Bu görevdeki faaliyetleride bu kez eczacı ve eczacıları kızdırır. Neden mi ? Gayet basit. Kendi ürettiği ilaçlar hem daha yararlı olduğu hem de çoğu kez bedava dağıttığı için caziptir.(bu adam neyle geçiniyo diye inşallah düşünmemişsinizdir beyler. Adam simyacı!)
    Sonunda olan olur.Çevresinde kendisini destekleyen kimse kalmaz.1528 yılında gizlice şehirden kaçar. Bundan sonrasıysa hep eziyet. Hatta Nurnbergli hekimlerce şarlatan ilan edilir.1541 den kısa bir süre sonra öldü.(evet şimdilik ölmüş olabilir ama entrylerimizde yaşıyor bu adamı unutmayın her şeyi ateşleyen yine bu adam * )
    ···
  10. 10.
    +8
    Paracelsus neden bu adı aldığını hiç açıklamamış .Ondan önce ya da sonra Batı Avrupada hiç kimsede bu adı kullanmamıştır...

    Paracelsus , ilk eğitimini babasından aldıktan sonra, kendi anlattığına göre Arşovek düzeyindeki en az 10 din adamından ders görmüştür. ilkgençlik yıllarında yanında eğitim gördüğü soylu Sigmund Füger ise oldukça ünlü bir SiMYA ustasıydı. Paracelsusa gizli ilimleri (okültizm) öğretmişti. ileriki yıllarda farklı ülkelere seyahat etmiş ve bilgisine bilgi katmıştı.Bu yerlerden birisi istanbuldur.Biz burada bir müdahale yapabiliriz. Paracelsus,kendide söylemiştir. istanbula geldiğini.Ama Batı Avrupada yazılan kitaplarda bundan ya hiç bahsedilmemiş ya da belirtilip geçilmiştir. Neyse Paracelsus un en büyük savunucularından Dr Hartmann ın anlattığına göre "Paracelsus,, Tatar Hanının oğluyla istanbul a gelir. Yıl, Van Helmot'un belirttiğine göre yıl 1521'dir.Ve burada FELSEFE TAŞINI edinir.Bu kendisine -1598 tarihli bir kayda göre- Solomon Trismosinus isimli biri tarafından verilmiştir.(Felsefe taşını duymayan yoktur heralde bilmeye varsada biraz araştırsın beyler şimdi uzatmayayım).Buradan sonra Yugoslavya üzerinden italyaya gide ve burada Hassa Alayında hekim olarak hizmet verir.1522 de Venedik Savaşlarına katılır daha sonra Hollanda ve Danimarkada cerrah olarak çalışır.
    ···
    1. 1.
      0
      Felsefe taşı gerçek mi de aga ? Hem Solomon a kim verdi de o da hemen bizim elemana veriyo
      ···
    2. 2.
      +1
      gerçek panpa osbir çekerken en son boşalacağına inanman kadar gerçek. bu solomon denilen adamda normal bir insan değil yani. simya uğruna hayatlarını harcamış insanlar
      ···
    3. 3.
      0
      Kimya dersinde felsefe taşının gerçek olmadığı yazıyordu bana kaynak verebilirmisin
      ···
    4. 4.
      +1
      ilerki yazılarımda onada değineceğim kanıtlar var panpa
      ···
    5. 5.
      0
      rezerved
      ···
    6. diğerleri 3
  11. 11.
    +9 -1
    Evet beyler bu Dönemlerde Dar-ül islam ( islam dininin egemenliği ve uygarlığı içinde yer alan coğrafi alanlar) kavrdıbına karşı coğrafi alanları simgeliyordu. islamiyetin rakip din olmasıyla birlikte. Hıristiyanlar tek miller, tüm Müslümanlar tek ümmet olmuşlardı.
    ···
  12. 12.
    +8
    Hartmann'ın belirttiğine göre eceli ile değil düşmanları tarafından öldürülmüştür. iskeleti üzerinde çalışma yapan bir doktor ensa kemiklerinin kırıldığını söylemiştir. Mezar taşına gayet ilginç bir aforizma kazınılmıştır."Vitam Cum morta mutavit".(Ölümle hayatı takas etti).Mezarı sebastian kilisesinin yoksullar için ayrılmış olan bölümündedir. Paracelsusun görüşlerine geçmeden önce birkaç önemli hususa değinelim. Bunlardan biri özel hayatıyla ilgilidir. Diğer kaynaklarda rastlanmamasına rağmen, Hartmann, paracelsusun küçük yaşlarında ya bir kaza sonucu ya da sarhoş bir askerin marifetiyle hadım edildiğinin sanıldığını belirmiştir. Dolayısıylada kösedir. Ve kafa yapısıda erkeksi değil kadınsıdır. Hadım edildiği geçek midir değil midir bilemem.Ama kadınları pek sevmediği kesindir. Paracelsus kadınları aşağılık bir yaratık olarak görmüştür.Her simyacı gibi Paracelsusda Kabbala eğitiminden geçmiştir. Ayrıca o gülerde Katolik kilisesi kadınları sadece aşağılık değil iğrenç olarak görüyordu. Kilisenin kadının insan mı şeytan mı olduğunu tartıştığı bir ortamda her erkekten de kadına düşkün olması beklenemezdi.
    ···
  13. 13.
    +8
    upupupupupupupupupupupupupupup
    ···
  14. 14.
    +7
    buraları biraz hızlı geçeceğim beyler biraz uplayın başlığı en esrarengiz kısımlara geleceğim
    ···
  15. 15.
    +7
    Paracelsu'un "Görüşleri" nelerdi, bunlara geçmeden önce galiba paracelsusun "Görüşleri"nin özgün bir Felsefe,bir ideoloji,bir doktrin ya da bir Dünya Görüşü olarak ele alıp alınamayacağını yanıtlamak gerektir. Kanımızca Paracelsusun "Görüşleri bir Felsefe, bir doktrin ya da bir ideolog olabileceği ise hiç düşünülmez.Öyleyse nasıl tanımlanacaktır bu görüşler ? bence Ethos kavramı burada anlam katabilir.Şöyle dersek, özgün bi Paracelsus Felsefisi, ideolojisi, Doktrini ya da Dünya Görüşü yoktur, ama "Paracelsian Ethos" vardır.(bu amk ne saçmalıyo demeyin sabredin).Bu durumda zorunlu olarak çok kısaca Ethos kavramı üzerinde durmamız gerekecektir. Ethos Türkçe'ye bir sosyoloji kavramı olarak "bir kavmin özellikleri; toplumsal bir kurumun özelliği" olarak geçmiştir. Tabiidir ki, bu kadar değil. Webster'e göre, özetle, karakter, duygu, sezgi ya da moral doğa ; bir topluluğu, bir halkı ya da bir ideolojiyi karakterize eden yol gösterici inançlar, ölçütler ya da ülküler; bir halktaki, bir dönemdeki ya da bir bölgedeki fikirleri, görenekleri ya da pratikleri devinime uğratan özel güç.Ve uzayıp gidiyor açıklama.Öyleyse Paracelsusun Görüşleri derken, kastettiğimiz Paracelsusun kendinde özgü belirli ölçütlerin, yol gösterici olduklarına inandığı inanışlarının ve ideallerinin bir Ethos bütünlüğü olarak ele alınabileceğidir. Demek istediğim bazı yorumculara göre filozof sayılan Paracelsus , bence özgün tanımıyla bi filozof ya da bir ideolog değildir. Ortaya özgün bir fikir koymamıştır çünkü SiMYACI BiR iNSANDA FiLOZOF DEĞiL, EZOTERiST ÇIKAR (gizli ilimler ustalığı gibi bir şey ).
    ···
  16. 16.
    +7
    Birde yazdıklarımı şukularsanız çok mutlu olurum *
    ···
    1. 1.
      0
      Sen yaz suku gelir
      ···
  17. 17.
    +6
    yazdıklarımı bir düzenliyeyim geliyorum 15 dakikaya ona göre ayarlayın kendinizi
    ···
  18. 18.
    +6
    beyler 2 part daha atmaya çalışıp ellerimi dinlendireceğim. akşam devam ederim *
    ···
  19. 19.
    +7 -1
    akşam yazmaya devam edeceğim beyler biraz dinleneyim kusuruma bakmayın.o sırada rezlerinizi alın ve şukularınızı ihmal etmeyin * burası efsane olacak
    ···
  20. 20.
    +5
    Paracelsus, ısrarla Almanca konuşmuş ve özellikle Latince ders vermeyi kabul ETMEMiŞTiR. Eğer kilise Tanrı'nın sözlerini iletiyorsa, bunları Almacayla'da yapabilir, diyen ilk öğretim üüyelerinden biridir.Ama yazdığı Almanca yer yer isviçre aksanına kaçmaktadır ve anlaşılması çok güçtür. Diğer çağdaşlarıyla karşılaştırılırsa az yazı yazmış denilebilir.Ölümünden sonra yazıları çeşitli ellerde kalmışsa da daha sonraları toplanmıştır.Ama bunların arasında bizzat Paracelsus tarafında yazıldıklarından şüphe duyanlar vardır. Yazılarının bir kısmı yayınlanmamıştır.Bir çok yazar ilginçtir ki, Paracelsusun yoksul insanlardan ve Emekten yana oluşunu gözlerden gizlemeye çalışmıştır.Şimdi görüşlerine geçebiliriz.
    ···