/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +12 -6
    "Zırrr, zırrr zırrrr" telefonun lanet melodisi gecenin 3 ünde neden çalıyordu acaba. Üstelik numara bilmediğim gibko bir numaraydı. istemeye istemeye dibına godumun telefonunu açtım. Kızgın ve uykulu bir sesle.
    -Efendim.
    -Ahtapot Ahtapot.
    Vay amık bu Metenin sesiydi. ne olmuştu ki 3 senenin ardından ilk defa aramıştı. Teonun tedavisi bittikten sonra 500 bin lirayı da alıp kayıplara karışmışlardı. O günden sonra bir daha da aramamışlardı. Şaşkınlıkla
    -Mete ne oldu.
    -Teo
    diyebildi sadece. O an bir taklar olduğunu anlamıştım zaten. Sesi çok kasvetli geliyordu. Ya ağlamış ya da ağlayacaktı. Seneler sonra beni aramasından anlamalıydım
    -Ne olmuş lan Teoya.
    -Teo Teo
    gerisini getiremiyordu garibim belli ki olanlar çok kötüydü. Kalbim sıkışmıştı amık benim için onca derde göğüs germiş bir adamdı Teo. Mete neyi saklıyordu. Sinirlenmiştim amk panik ve endişede yanına kardı.
    -Ne oldu lan söylesene ne oldu Teoya.
    -Abi Teo intihar etti.
    Amık şok olmuştum bunu da beklemiyordum. Bir anda gözlerim boşalıverdi beyler senelerdir korkuyla kalbime gömdüğüm tüm gözyaşları boşalıverdi. Ağlamaya başladım. Benim ağlamamla Mete de açılmış olmalı ki oda ağlamaya başladı beraber 3-4 dakika konuşmadan sadece ağladık. Dilimin ucundan çıkan tek kelime.
    -Neredesin. oldu konuşmaya ikimizinde mecali kalmamıştı
    -Eskişehir. diyebildi sadece
    .
    .
    .
    .
    .
    Ne olmuştu o kadar senenin ardından? Teo neden intihar etmişti? Sırrımız ortaya mı çıktı? Dedemin tarikatı bizi öğrenmiş miydi? Ağzını tutamayanlar mı oldu? Ne oldu ne?

    Rez alın beyler

    Not: Beyler olaylar genel hatlarıyla gerçektir hikayeleşen ve abartılan noktalar elbette vardır. Karakterler ve kişilikleri birebir aynıdır. Olay kesinlikle benim başımdan geçmemiştir ben olayı dinleyip hikayeleştiren biriyim sadece.

    Not: Okumayanlar için hikayenin 1. partı yani dedemin korkunçlu binliğinin linki aşağıdadır önce bu linkte yazanları okuyun. Lütfen

    http://www.incisozluk.com...n-korkunclu-binli%C4%9Fi/
    ···
  2. 2.
    +11
    Beyler şukularınızı ekgib etmeyin ne olur. Valla işim olmasa yazıp bitirmek bende istiyorum sırf sizin ısrarlarınız yüzünden diğer hikaye yarım kaldı ama bunu bırakmayacağım isterseniz sövün sayın. Belki yıllar sonra bir kaç kişi okur ve Ahtapot Necmiyi anarlar.
    ···
  3. 3.
    +8
    Mete eve gitmemiz gerektiğini Teonun tuttuğu günlük tarzı not defterine bakmamız gerektiğini ama binin genelde bu defteri sakladığını felan söyledi. Doğru bu bir başlangıç olabilirdi. Sanırım bu tarz bir defter tutmasını da tedavi gördüğü hastanenin pgibologu söylemiş. Her neyse beyler Teonun ailesi felan evden ayrılınca akşama doğru eve geçtik.

    Ev standart bir öğrenci eviydi o kadar parayla bu eve mi talim ediyorlardı. Doğrusu komik. Mete parayı bankaya yatırdıklarını faiz yiyen münafıklar olduklarını söyledi. Ama çokta gibinde değildi şu an ecel terleri döküyordum amık. Teo intihar etmişti üstelik giderken de bizi bir ifritle baş başa bırakmıştı.

    Neyse eve girdik beyler Teonun odasının kapısını açtık. içerisi ne bilim beni çok kötü etkilemişti. Ağlamamak için kendimi zor tuttum. Odanın ortasına kadar ilerledim sonra dona kaldım. Birşey beni durduruyordu lan gitme diyordu ama Metenin kaba sesiyle bu ağır duygudan sıyrıldım.

    -Ahtapot sen yatağı kontrol et ben rafları.

    Hiçbir şey diyecek halim yoktu beyler hafifce baş salladım. 3 sene önce aynı olayları tekrarlamıştık amık dejavu etkisini dakikalarca yaşadım korkunç bir duyguydu. 20 Dakika sonra o da da üst üste duran hiçbir şey yoktu amık.
    ···
  4. 4.
    +7
    Lan biz okurken korktuk herif bir şey yokmuş gibi yazmıştı Mete soluk alıp vermeden okumuştu.

    Kalktık yerlerimizden yemek yemek için. Mete dışarıdan bir şeyler söyledi bizde o vakite kadar zaten paso sigara ve düşünce aleminde tıkalı kalmıştık.

    Yemekler geldi karnımız güzelce bir doydu saat gece 12 yi geçmişti. Yaşam korkusu işte beyler Teoyu bile unutturmuş değersiz hayatlarımız için çırpınıken kendimizi buluvermiştik.

    Mete tekrar geçti defterin başına açtı 171. sayfayı amık başlıyorduk yine.

    "Hoca geçti karşıma oturdu hala boğazını tutuyordu. Çocuğun elinin izi öyle bir geçmişti ki sanki boynunda hep o izle yaşayacaktı. Ben mahcubum ve bir o kadarda korkuluydum hoca boğazından gelen hafif hırıltılı bir sesle

    -Oğlum ben bunun gibi bir ifritle baş edemen
    -Yapmayın hocam beni kovmayın kime gittiysem ya kovdu ya bilmiyor gibi yaptı hocam bana ne olur bir yol gösterin ne olur..

    Hafif hafif öksürdü.
    -Oğlum ben sana yardım edemem ama
    -Aması ne hocam
    -Birini biliyorum belki bir yardımı olur ama bu adam
    -Hocam ne çok ama var
    -Evladım bu adam Müslüman değil
    -Nasıl yani hocam
    -Bu adam başka bir dine inanıyor ama kuvvetlidir bu konularda.
    -Tamam hocam nerededir bu adam neyin nesidir.
    -Adı Daniel. Eskişehir de

    kalemini çıkardı kağıda bir şeyler yazıp bana verdi adresini yazmış meğer
    -Bu adrese git bu adam sana yardımcı olacak.

    Hocaya 250 lira verdim cebim de başka para yoktu otostop çeke çeke eve kadar geldim Meteyle de anlaşıp evi Eskişehire taşıyacaktık yarın."
    ···
  5. 5.
    +7
    -Eeee sonra ne oldu
    -Sürekli yanlız kalmaya çalışıyordu.
    -Hiç neden olduğunu sormadın mı?
    -Sordum sormasına da beni azarlayıp gitti.
    -Nereye
    -Bilmiyorum 3 gün sonra geldiğinde bana yaptıklarından utandığını fela söyledi.
    -Ne yapmış olabilir hiçbir şey söylemedi mi?
    -Söylemedi bilirsin zaten öyle her şeyi söyleye bir adam da değildir.
    -Ya asıl söylemez hiçbir şeyden de mi şüphelenmedin?
    -Teo lan bu Teo standart adam namaz kılar gelir yatar bilmiyor musun?
    -Nereden bilim lan 3 senedir arayıp sormadınız Muhammette olmasa kafayı yerdim şimdiye
    -Ne yapsaydık Ahtapot ne yapsaydık arayıp ne söyleyecektik.
    -Ne bilim lan sesiniz bile yeterdi.
    -Para ve ev bıraktık rahat edersin diye düşündük.
    -Ne rahatı lan sizden sora zarar veririm diye bir arkadaşım bile olmadı Muhammet ayrı oda da ben ayrı oda da senelerce sadece birkaç cümle konuşarak yaşadık. Biliyoruym benden nefret ediyorsunuz ama insan sövmek için bile arar lan
    -Arayamadık Ahtapot arayamadık. Korktuk tekrar Yesusla başımız belaya girer diye.
    -Neyse neyse gibtir et artık vefasız bin. Teo Yesusla ilgili ne dedi?
    -Odaya girdim Teo ağzından köpükler saçıyordu baş ucuna geçip ambulası aradım bir yandanda bunu teselli ediyorum bir ara bir şeyler mırıldandı.
    -Ne dedi tam olarak
    -Yesus dedi bizi bulmuş benim yüzümden dedi.
    -Vay anasına şimdi ne yapacağız.
    -Yine başlıyoruz Ahtapot bu sefer sadece sen ve ben
    -Ya o kadar sene sonunda artık normaliğe dönmüşken.
    -Ya ne yapacağız Ahtapot oturup bekleyecek miyiz bizi bulmasını delirtmesini mi bekleyeceğiz?
    -Tamam tamam peki nereden başlayacağız.
    -Ben biliyorum sanırım.
    ···
  6. 6.
    +6
    Mete defteri kapattı.

    -Kardeşim gerisini de yarın okuyalım. Adam doğru söylüyordu lan. Saat yine 4 de gelmişti. Karnımızda açtı en iyisi bir yemek söylemek ve ardından uyumaktı uyuya bilirsek. Mete kalktı ayağa pcden yemek söyledi. Beklemeye başladık. O bir köşe de ben bir köşe de birbirimize bakıyor sadece susuyorduk.

    Dayanamadım konuşmaya başladım...
    ···
    1. 1.
      0
      Ayraccc
      ···
  7. 7.
    +6
    Ben artık yorulmuş ve bıkmıştım. Yerde durak yatak bazasının üzerine bağdaş kurup oturdum. Beyaz gömleğimin cebinden kırmızı Winstonumu çıkarıp bir dal yaktım. Derin derin nefesler alıyordum elimdeki zehirden. Gözlerim bir noktaya kilitlenmiş 3 yıl önce yaptıklarımızı düşünüyordum. Aklım Teoyla geçirdiğim onca senede süzülüp duruyordu. Metenin karıştırdığı raflar ve resimler umurumda bile değildi. Sadece geçmişi düşünüyordum. O geceyi hep hazineyi gömdüğümüz o geceyi düşünüyordum.

    Bir yanım keşke o çukura beni gömselerdi diyor bir yanım kurtuldun diyordu. Nah kurtulmuştuk amık bu bir lanetti senelerce sürecek bir lanet arada unutturuyordu işte sonra normalleştiğin bir anda tekrar başlayıveriyordu işte. Ne kadar da taktan bir hayattı bu be param var, iyi bir okulum var ama yeter mi bunlar tabi yetmez amık. Bu ikisini alana yanında bir de ölü bir anne delirmiş bir baba ve satanist bir dede hediye.

    Amık dedem ölmüş ardında hayatım boyunca belki kazanamayacağım kadar para bırakmıştı tabi laneti ekgib olur mu aq? Tabi olmaz Yesus isimli bir ifriti başıma musallat etmişti. Tamam amık her şeye tamamda bitti dediğimiz bu zamanlar da neden tekrardan başlamıştı bu gibiklik.

    Mete bir an odaklandığım noktada kahverengi vir defter sallamaya başladı. Buldum amık buldum diyordu. Bilmiyordum amık Metenin bu hayatta yaşaması için önemli olan neydi amık dünyayı daha iyi bir hale getirecek bir bilim insanı değildi ya da ne bileyim eline bakan 3 çocuk babası biri de değildi. Neden bu kadar hayatına önem veriyordu acaba. Yok olup gitse ne beni ne de onu arayacak kimse yoktu büyük ihtimal yokluğumuzun anlaşılması seneleri alırdı.

    Metenin gülüş sesi ve odaklandığım yerde hareket eden gibik madde beni daldığım dünyadan uyandırdı.
    ···
  8. 8.
    +6
    180. sayfa Mete okuyor ben sigaraya kolaya vuruyordum kendimi

    " Daniel elleriyle çenesini bir ovduktan sonra bana tekrar döndü.
    -Evladım karanlık bir yerde kuru bir zemine işedin mi? diye sordu ama adam bilmiyordu ki daha çok daha kötü şeyler yaptığımızı.
    -Hayır efendim daha kötü şeyler geçti başımdan.
    -Anlat o halde evladım. Ne uğraştırıyorsun beni.
    -Efendim benim bir arkadaşım var. Ona dedesinden yüklü bir miktar para kaldı ama adam bu parayı ne kazanabilir ne de biriktire bilirdi. Ama o zamanlar genç ve toyduk efendim aklımızdaki tek şey o parayı yemekti. Güzel güzel eğleniyor parayı yiyorduk ama bir süre sonra korku dolu rüyalar ve hayaller görmeye başladık. Korkuyorduk ama ne neden oluyor bilmiyordum anlamıyordum.
    -Devam et evladım.
    -işte efendim araştırmaya başladık sonunda öğrendik ki bizim elemanın dedesi satanist bir tarikata iman edip bolca altın almış bir cinin hazinesini çalmıştı.

    Daniel biraz düşündü yüzünü ekşiltti. Anlamıştım bu adam da arayışlarıma bir cevap veremeyecekti sanırım. Bana yarın tekrar gelmemi o zaman bir şeyler düşüneceğini söyledi. Yarın aynı saat için sözleştik."
    ···
  9. 9.
    +6
    177. Sayfa
    "iş yerinden çıktım düştüm tekrar yollara, birkaç saatlik yorucu bir kovalamacanın sonunda iş yerini buldum. Bir kitapçıydı beyler. Sade bir kitapçı öyle 2. el veya sıfır kitap satan tam emekli işi bir yerdi.

    Hani hayatının son çeyreğinde uzatmaları oynarken yapmak istediğin şey olur ya Daniel de işte bunu yapıyordu sanırım. içeri girdim hiç müşteri yoktu. Kasada yaşı oldukça ilerlemiş bir yaşlı kadın oturuyordu. Saçları beyaza çalmış yüzü kırış kırış ama o saf gülümsemesinden anlarsınız çok nur yüzlü bir kadındı. Önünde bir kitap elinde bir bardak çayla beni buyur etti.

    -Buyur evladım neye bakmıştın.
    -Efendim ben Daniel beyle görüşmeye gelmiştim.
    -Buyrun evladım ben eşiyim ne sormak istiyorsan bana sor.
    -Efendim benim konun baya özel sadece onunla konuşabilirim.

    Kadın o kadar güzel gülüyordu ki kalbim ferahlamıştı."
    ···
  10. 10.
    +6
    işte Mete zaten Teonun ailesine falan haber vermişti. Ailesi yıkılmıştı Amik annesi ağlıyor babası yumruklarını sıkıyordu. Yikadilar sardılar sarmaladilar üzgündük lan nereden baksan 12 senelik arkadasim intihar etmişti üstelik beni en zor zamanlarim da bırakmamış bir adamdı Teo. işte beyler ağlaya sizlaya gömdük adamı helvasını fela yedik işte. Kosturmacayla geçen bir kaç günden sonra sonunda Meteyle yalnız kalmıştık.

    Bir kafeye gittik ama sinirli ve üzgündüm çayı söyledik yaktım winston softumu basladim konuşmaya.
    -Mete anlat bakam ne oldu.
    -Kardeşim geçen bir haftaya kadar Teo normal bir adamdi.
    ···
  11. 11.
    +4 -2
    -imkansıza değil şu ana inanalım sadece Zeynep.
    -inanalım o zaman.
    Her ağzını açtığından alkol kokusu yayılıyordu etrafa dehşet bir koku. Ne kadar içtiyse artık.
    -Ne kadar içtin
    -Haddimden fazla diyelim. Dedi hınzır hınızr ardından yine çaktı tebessümü. Vay anasına kız benim sözlerimi bana karşı kullanıyordu.
    -Vay sözler geri dönüyor ha. Dedim
    -Sadece sözler mi baksana tarih bile tekerrür ediyordu.
    -Karakterler değişmiş sanki
    -Karakterler değil hayatlar değişti.
    -Nasıl yani
    -Bittik yani Ahtapot bitti.
    Ayağa kalkmaya çalıştı. Ama yürüyemeyeceğini bildiğim için hemen kalktım. Biliyordum hemen düşmeye yattı. Tuttum.
    ···
  12. 12.
    +6
    Mete defteri bulmuş ve sallıyordu.

    Meteye yanıma oturmasını söyledim pantolon cebinde bir sigara çıkarıp o da oturdu yanıma sigarasını yaktı yüzündeki tebessümle beraber açtı defteri. Okuduk beyler sabah saatlerine kadar okuduk. Okuyor okudukça da içimizi dehşet verici bir duygu kaplıyordu amık. Metenin hez keza Teonun elinde gördüğü bu defter Teonun 3 yılda neler yaptığının yazılı belgesiydi.

    Neler döndüğünü ortaya bu kitap çıkarmıştı.

    Teo hiç bir zaman tam olarak iyileşmemiş kabuslar ve halisülasyonlar 3 yıl boyunca devam etmişti. Neler yaşadığını tek tek anlatmıştı bin yazmış yazmış yazmış. O an kendi kendime seni bu bin Meteyle bırakmayacaktım Teo bırakmayacaktım dedim. Ama artık çok geçti adam sonunda dayanamayarak intihar etmiş üstüne gitmeden de bizi uyarmıştı.

    Teo tedavinin ardından Meteyle beraber Bursaya gidip bir üniversiteye kayıt olmuş ve okumaya başlamış ama kabusların yeniden başlamasıyla konuyu kendi araştırmaya başlamış.
    ···
  13. 13.
    +5 -1
    Telefonun kapatır kapatmaz üzerimi giyindim Aylardan Mart olduğu için üzerime bir kaban giyip botlarımı çekmiştim. Aklımda Teonun ailesi vardı. Ve tabi ki de Metenin durumu bunca senenin ardından bu olanlarda neydi lan. Korkularımız, artık unuttuk dediklerimiz yeniden mi kabuslarımızdan fırlamıştı. Neden ha neden itihar etmişti Teo. Çocukluk arkadaşım beraber yiyip içtiğim kardeşim. Neden intihar etmişti? Tamam onun hayatından 4 aylık bir süreyi çalmıştım ve aylarca tedaviyle harcayacağı kabus dolu bir senesine neden olmuştum. Ama karşılığında rahat bir hayat sürmesi için güzel miktarda para vermiştim.

    3 senedir değil göğsüme bıçak saplayan cinler, kabus bile görmüyordum oldukça durağan ve standart yaşıyordum. Peki ya bunca senenin ardından Teo eden intihar etmişti. Bunu öğrenmenin tek yolu Metenin yanına gitmekti.

    (Not: Muhammet haziranda mezun olmuş ve memleketine dönüp bir iş bulmuştu.)

    Üzerimi giyindikten sonra çıktım yola Jetta hala kapın önündeydi satmadım bini daha pahalı bir arabada israf olurdu bu her şeyimi karşılıyordu neyse amık aceleyle bindim arabaya ve sürmeye başladım. Bir aksilik olmazsa 4 saate Eskişehirdeydim.
    ···
  14. 14.
    +5
    Sayfayı tekrar çevirdim Mete yanımdan bir an olsun ayrılıp dolaptan bir şişe kola ve 2 tane bardak alıp gelmiş. Dakikalardır yere çırptığımız küllerden artık uzanmış olacak ki salondan da küllüğü kapıp gelmişti. Bardakları fulledi Winstondan ikimize de birer dal yaktı. Bir yandan okuyor bir yandan da her nokta da sigaramdan bir nefes alıyordum arada susadığım zamanlarda koladan bir fırt alarak dudaklarımı ıslatıyordum.

    165. sayfa

    "Bir kaç dakika sonra yazıhanenin arkasından adam elinde 1 sayfayla çıktı. Yağlı kağıda yazılmış arap alfabesiyle yazılmış kelimeler vardı. Bana doğru söylüyorsun Yesus tehlikeli bir ifrit dedi.

    Demek ki bana güvenmemiş gidip araştırmıştı. Ama neyse umrumda değildi şimdilik bunlar.

    Hazinelerin üzerine yatan bir cin aşiretinin reisi ve cinler arasında en uzun yaşayan soya bağlı bir mahlukmuş. Hoca anlatıyor ben daha çok korkuyordum.

    Korktuğumu anlamıştı sanırım bana dönüp inna Fetahna Lekefetten Mübina dedi
    Tüm kapalı kapılar açılır demekmiş. Evet bende tüm kapalı kapıları açmaya gelmiştim.
    Bu işi iyice araştıracak sonuna kadar gidecektim. Ama bu sefer yalnız kimseyi bulaştırmadan. Sadece ve sadece kendi başıma."

    Vay amık Teo tek başına bir ifrite kafa tutmuştu ha. Lan bu çocuk ne yapmıştı. Kafayı yiyecektim. Buraya gelmeden öce 3 günde içtiğim paketi yine günlük bitirmeye başlamıştım.

    Lan zarfi ziyandık lan bu hayatta bende bir avuç ilaç içip son vermek istiyordum bu saçmalıklara ama aklım izin vermiyordu buna.

    Ne de olsa

    "Rabbin olan Allah seni ne terk etmiştir ne de sana darılmıştır" /DUHA suresi 3. Ayet/ diye düşündüm.
    ···
    1. 1.
      0
      altıma etmek üzereyim ama hala okuyorum amk :D
      ···
    2. 2.
      +2
      DUHA Suresi 3. ayeti Rabbin seni terketmedi ve darılmadı yanlış bilgilendirme olmasın panpa
      ···
      1. 1.
        0
        Evet panpa haklısın özür dilerim.
        ···
  15. 15.
    +5
    Tam bir sayfa daha çevirecektim ki Mete artık yeter kardeşim şimdi biraz uyuyalım kalktığımız da kalan kısmı da okuruz dedi. Mecbur kabul ettim amık bana kalsa uyumak istemiyordum ama vücut dayanmayacaktı artık o kdar hüzne ve uykusuzluğa. O günlerden sonra derin derin uyuyan ben yeniden uykusuz günlere alışmam oldukça zor olacak gibiydi.

    Son bir sigara son bardak kolamı da içtikten sonra Metenin gösterdiği yere yattım üzerimi felan değiştirmedim ha öylece yığıldım. Ağır içkili olduğuınuz bir gün eve geldiğiniz yattığınız gibi yüzü koyun serili verdim yatağa. Saat sabahın 6 buçuğuydu uykuyu bulduğum zaman.

    Birkaç dürtükle uyanıverdim. Hala uykusuz bir o kadar da sersemlemiştim. Uyandıran vefasız Mete biniydi. Kalk lan kalk kahvaltı hazırladım. istemeye istemeye kalktım Saat kaçtı ne zamandı hiç umurumda değildi. Kalktım yüzümü yıkarıp üstümü başımı düzelttim.

    Birkaç dakika sonra Masada bekleyen Meteye katıldım Mete vefasızı yine vefasızlığını göstermiş. Yemeğe benden önce başlamıştı. Çayımı doldurdum yemeğe başladım amık Meteye bakmadan sadece karnımı doyurmak için yiyordum.

    Derken Mete elimi tuttu. Tamda zeytinlere uzanırken. Ama bir tuhaflık vardı, tırnakları uzun ve sivri elleri ise et renginden çok bir cesedin ellerine benziyordu. Kafamı çevirdim. Mete odaklanmış bana bakıyordu amık Gözleri simsiyahtı, öyle gözünün aklığı felan yoktu lan bildiğin simsiyahtı saçlar havalanmış oraya buraya uçuşmuştu. Yüzü kırış kırış sanki 70 yaşındaki dedelerin yüzüne dönmüştü yüz kasları sanki bir kaç aylık cesedin kasları gibi hafiften çürümüştü.

    O an onu görür görmez hiç hareket etmedim amık refleks olmuş artık amık normal karşılıyordum böyle şeyleri düşündüğü tek şet kıprdamazsam belki birşey yapmazdı.
    Korku değil artık tamamen rahatsızlık duymaya başlamıştım. Yeter diyordum içimden neler gelecekti daha başımıza.

    Neyse ama düşündüğüm gibi olmadı kıpırdamadım ama o yinede dev ağzını açtı ve masa da bir şey aldı ve tam karşımda salladı.

    Aman Allah'ın bir göz masadan çürümüş elleriyle bir göz almıştı amık. Benim yüzümdeki dehşetten mutluluk duymuş olacaktı ki tebessüm ederek ağzına attı gözü ve çiğnemeye başladı lanet mahluk.

    içime dolan korku ve nefretle hemen masaya baktım biraz önce peynir yediğim tepsinin üzerinde şimdi Teonun bir gözü oyulmuş çürümekte olan kafası vardı. Kalbimi ele geçiren dehşet ve adrenalinle hemen ayağa fırladım ama Mete bu hareketimi beğenmemiş olacak ki. Anlamadığım bir kaç kelime söyleyip beni olduğum yerden havalandırıp karşı duvara sabitledi. Amık hareket edemiyordum bir yandan da ölesiye korkmaya başladım ne kadar hareket etmeye çalışsam da sanki vücudumdaki her hücreye binlerce ton ağırlık yüklenmişcesine kendimi ağır hissediyordum.

    Mete korkutucu bir hızla masadan kalkıp tam karşıma geçti. Eğilip bükülüyor her hareketinde iğrenç bir kemir kıtırtısı seni yükseliyordu eklemlerinden. Ağzını yılan gibi açtı ve binlerce erkek ve kadın sesinin aynı anda çıktığı ses telleriyle konuşmaya başladı.

    -Benden kaçacağınızı mı sandınız? Ben zaten konuşamıyordum konuşsam da cevap veremezdim, vermezdim zaten ne diyecektim ki
    -Ahahahahaha. çok korkutucu cızırtılı ve yankılı bir kahkaha attı.

    Bir an da o korkunç kahkahayı bir ses kesti derinden gelen bir ses. Her yerden yükselen bir ses. Allah'ın daveti böldü ifritin zafer dolu kahkahasını. Kudretliydi fakat bilmiyordu ki asil zafer inananlarındır.

    Allah-u Ekber, Allah-u Ekber... ...

    Beni bu dehşet verici kabustan Akşam ezanı uyandırmıştı.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      ahtapot napıyon mk ölecez lan merakten sırf hikayen için inciye üye oldum sende iyice soğuttun amk
      ···
  16. 16.
    +5
    Ananı gibim öyle bir korku yok. Bir yandan Allah'a şükürler ediyordum bir yandan da sövmediğim şey kalmadı. Hemen yataktan doğruldum.

    Sövüyorum bir yandan Ananı gibim huur evladı. Bir yandan başımı kollarımın arasına almış kendime gelmeye çalışıyordum bu ne amık ya bitmeyecek mi bu gibik hayat. Elimde hiçbir şey kalmamıştı. Paranın dıbına goyim eski 1000 lirayla üniversite okuduğum zamanlara dönmek için neyim var neyim yok verirdim. Evin dıbına goyim o huzurla uyuduğum yurt odama dönmek istiyordum. Standart bir öğrenci olarak yaşamak istiyordum bu kadar amık işte. Para lanetini de getirmişti.

    Ezan bitti. Öbür odadan Mete esneye esneye gelmişti. Geriliyor esniyordu anca bin. Benim bembeyaz yüzümü görünce hemen endişeyle yanıma fırladı. Terlemişim amık o kadar terlemişim ki gömlek sırılsıkam. Tenim beyaz gömleğimden görünüyordu.

    Yanıma oturdu hemen ne oldu kardeşim felan o da afallamıştı amık. Gözlerinden belli oluyordu binin korkusu. Önceden müşrik bi bin olan bu tip olaylarla dalga geçen Mete 4 sene de korkunun en saf halini içinde hissetmeye başlamıştı. En korkutucu beyler göremediğinle savaşmak.

    Hırsızlık damgasının yüzüne vurulması en kötüsü buydu. Yarım saat kadar kendime gelmeye çalıştım ağlıyordum amık yitip giden hayatıma ağlıyordum.

    Yüzümü yıkadım bir şeyler yedim ama Meteden de benden de gram ses çıkmıyor. Ağzımızın şıpırtısı hatta nefeslerimiz bile çok sessizdi. Korkuyorduk amık yalnız kalmaya, uyumaya korkuyorduk.

    Biliyorduk ki hiçbir zaman yalnız değildik. Hissedebiliyorsunuz beyler sokakta yürürken sizi takip eden biri varmış gibi oluyorsunuz beyler. Oda da tek kaldığınızda gözlendiğinizi hissediyorsunuz. Üzerinizde sürekli bir ağırlık sürekli bir isteksizlik olduğunu hissediyorsunuz. Hayatınız rutinleşiyor. insanlardan kaçar hale geliyorsunuz.

    Benim 3 senem aynen böyle geçti beyler okula git gel evden dışarı çıkma. Arkadaş edinemedim insan içine çıkamadım alkolü bıraktım. 3 sene de tek bir cinsel tecrübem olmadı sadece kaldım öylece sadece düşünüyordum. Param var ama yiyemiyordum amık.

    Neyse amık. Kalktık yemekten sigaralarımızı içtikten sonra defterin başına oturmak için uzunca bir zaman bekledik gece 10 cıvarlarıydı sanırım. Mete aldı bu sefer defteri eline o okuyor ben dinliyordum.

    Bismillah dedi Mete ve başladı 166. sayfayı. Masamızın üzerinde 2 bardak fanta bir küllük bir paket kısa mavi lark yarım pakette kırmızı winston soft vardı.

    166. Sayfa Mete okuyor arada kola ve sigara fırtlatıyordu.
    Tümünü Göster
    ···
  17. 17.
    +5
    179. sayfa

    "Vay anasına demek adam o kadar zamandır buradaydı da bana haber vermemişlerdi. Belki unutmuşlardı belki de daha yeni gelmiş ve içeri girdikten sonra beni öyle çağırmıştı. Bilmiyorum ama artık önemsemiyordum da. Hanımefendi yolu gösterdi iş yerinin 2. katına çıktım.

    bir kapı çıktı karşıma hafifçe tıklatıp içeri girdim. Karşımda 70 lerine merdiven dayamış takım elbiseli fötr şapkalı ufak bir adam çıkmıştı. Ama yüzü o kadar nurluydu ki evliya sanki mübarek.

    Okuduğu kitaptan başını kaldırarak.
    -Otur bakalım oğlum. dedi ama o kadar içten gelmişti ki bu ses beni duygulandırmıştı. Babam bile bana öyle oğlum dememişti.
    -Birşey içer misin?
    -Yok efendim
    -Bana Daniel desen yeter evladım sıkma kendini. Bu arada okuma gözlüklerini de çıkarmıştı.
    -Daniel bey beni size Bursadaki bir hoca yolladı.
    -ismi neydi
    -Efendim valla ismini hatırlayamayacağım şimdi. Sormamıştım ki adama ismini zaten Yesus'u duyunca korkmuştu eleman.
    -Hmm evladım bir problemin mi var?
    -Evet efendim çok büyük
    -Anlat bakalım belki bir çare buluruz
    -Efendim nasıl söylesem. Adam Müslüman değildi nasıl işimi görecekti.
    -Rabbin olan Allah'ın adıyla konuş evladım korkma. Vay anasına adam sanki, aklımı okumuştu hemen cevap vermişti. Şok olmuştum büyük şaşkınlık içindeydim.
    -Daniel Bey ben kabuslar ve halissülasyonlar görüyorum."
    ···
  18. 18.
    +5
    Defterin 163. sayfasında aynen şunlar yazılıydı. (Not defter 203 sayfalıydı hepsi bitmişti.)

    "Bursada xxx Tarikatının bir Hocasının yanına gittim bugün. Yazıhane gibi küçük bir ofisi vardı bu zatın. Kur-an ve diğer dini kitapları satarak geçimini sağlayan gariban biriydi belli. 40lı yaşlarının sonundaydı sanırım. Hafiften uzamış sakalı incaden inceye beyaza bürünmüş, saçları da tanıdığım diğer hocalara göre oldukça uzundu. Hatta başta hoca olduğuna ihtimal vermemiştim.

    Yazıhaneden içeri girdim Selamımı verince adam direk ayağa kalkıp selamımı aldı beni buyur edip karşısında ki sandalyeye oturttu. Ona kitap almak için gelmediğimi söyledim. Önemli olmadığını muhabbet edecek adam olmadığını ve mevzunun kitap olmadığının daha iyi olduğunu söyledi.

    Çay söyledi, çaylar gelincede muhabbete başladık. Kanım ısınmıştı bu adama iyi niyetli bir adam benziyordu. Adama başımdan geçenleri anlattım ne ince ayrıntısına kadar. Adam hafif korkmuş hafif de çare arar bir ifadeye bürünmüştü."
    ···
  19. 19.
    +5
    Hoca Musa diye bağırdı. içeriden biraz önceki çocuk girdi. Çocuğun kulağına birşeyler fısıldayıp gönderdi. Bende neler yaptığımızı anlattım hocaya düşünceli ve dur şimdi sen neler olduğunu anları dedi.

    Çocuk içeriye plastik bir leğen, bir şise su ve bir defterle girdi.

    Hoca dualar okuyarak leğene suyu boşalttı ve defteri eline alıp gömleğinin iç cebindeki kalemiyle arapca bir şeyler yazdı deftere her cümleyi yırtım dualar okuya okuya suya attı. Sonra O sessiz çocuğu leğene sokup soydu. Çocuğun üzerinde sadece baxırı kalmıştı.

    Saçımdan bir tel alıp suya attı."
    ···
  20. 20.
    +5
    Amık ne oluyordu lan Bizim Teo neler yapıyordu amık. Hocadan hocaya ayinden ayine koşuyordu bin. Lan başımıza yine belaları açmıştık. Teonun korkusu ve ruhsal bozukluğu sırrımızın yayılmasına yol açmıştı.

    Mete sayfayı çevirdi. Yeni bir sigara yakıp kolaları fulledi.

    169. sayfa

    "Hoca dualar okuyor okudukça sesi yükseliyor, kendinden geçiyordu. Çocuk gözlerini kapamış suyun içinde ayakta öylece duruyordu. Hoca okudukça okuyor kendinden daha çok geçiyordu. Korkmaya başlamıştım lan çok korkuyordum.

    Oda bir zaman sonra yavaş yavaş kararmaya başladı. Duvarların köşeleri gölgeleniyor odayı korkunç bir uğultu yayılıyordu. Hocanın arapça sesi korkumu katlatıyordu. Lanet yere nereden gelmiştim.

    Çocuk birden gözlerini açtı. Ama gözleri tamamen simsiyahtı. Tamamen. Donuk donuk bakıyordu. Hoca girdiği transtan bir dakikalığına çıkınca çocuğun gözleri gördü. Belliydi o da korkmuştu.

    Çocuk dev gibi genişleyen ağzını açtı.
    -Beni bu bedene kim kilitledi. dedi ama sesi o sesi yok mu beni o kadar korkutmuştu ki hemen yerimde sürüklenerek duvara doğru kaçtım. O da neredeyse karartılardan görünemeyecek kadar gölgelenmişti.

    Çocuk etrafa bakındı ama başını her cevirişin de boynundan kemir sesleri geliyordu.

    Hoca hala okuyordu. Ama çocuğun onu dinlediğini sanmıyordum. Çocuk gülmeye başladı hoca okudukça o kahkahalar atıyordu. Hoca duaları bırakıp konuşmaya başladı.

    -Senin adın sanın nedir dumansız ateşten yaratılan.
    -Yesus derler bana ihtiyar. Tanırsın elbet beni.

    Hoca korkmuştu. Neyle karşı karşıya olduğunu bilir gibiydi.

    -Yesus bu Allah kulundan ne istersin.
    -Altınlarımı. dedi sonra başını hızla bana çevirerek
    -Hepsini diye ekledi.
    -Şerden Allah'a sığınırım ki senin o altınlarda hakkın yoktur. Mülk Allah'ındır. dedi hoca
    Çocuk kahkaha atmaya başladı etraf her ses tonuyla daha da kararıyordu. Hoca cümlelerle baş edemeyeceğini anlayınca dualar okumaya başladı.

    Ama çocuk bir anda Hocayı boynundan tuttu ve sesini kesti."
    ···