sıcak bir yaz gününde denize dalmış derinlikleri izliyordum.15-20 saniyelik
nefes limiti keşif sınırlamı kısıtlıyor fakat ahtapot sevdamdan vazgeçiremiyordu
hep bir umut bir umut. kafamı çıkardım derin derin etrafı süzdüm,
bu dalışta iş bitecekti.1 dakikalık nefesimi aldım ve daldım. mercan kayaları
oval şekiller alıp beni kendisine çekmeye çalışıyor fakat başarısız oluyordu.
deniz anaları ise mature özelliğini kullanarak beni cezbedebiliceğini sanıyordu.
fakat yanılıyorlardı benim gözüm sadece ahtapotu görüyordu. derken o da ne?
kayaların derinliklerinden çıka geldi 8 kollu ahtapot. uzun uzun süzdü beni.
ardından handjob ile başladı işe, kolarını tutup ittirdim.ona bu ilişkide lider
tarafın kendim olduğunu ispatlamaya çalışıyordum. kabul etmek zorundaydı...
8 kolunun olması ise ciksapelitesini arttırıyor, muazzam kılıyordu. tüm bunlar
yaramaz çocuğu sakinleştirmiş karadenizin hırçın dalgarının altında şımarık hayallere
büyülü dünyalara bırakmıştı. büyülü dünyalara... derken bu büyülü dünyanın içinde,
nefesimin son demlerinde olduğunu farkettim. gitmek istedim kaçıp kurtulmak istedim
fakat bırakmıyordu işte, yıllardır seni bekliyorum bir yere bırakmam diyordu ahtapot.
kendi kollarıyla (x8) beni tatmin etmek isterken uğurlamıştı uykuya. belkide uyanmamak üzere...
(bkz:
kaniserwack arşiv başlığı)