1. 1.
    +1
    http://vocaroo.com/i/s0ywUstFhxTn

    cemal süreya şiiridir efendim
    Şimdi sen tam çağındasın yanına varılacak
    Önünde durulacak tam elinden tutulacak
    Hangi bir elinden güzelim hangi bir
    Bir elinde kızlığın duruyor garip huysuz
    Öbür elinde yetişkin bir günışığı
    Daha öbür elinde kilometrelerce hürlük
    Çalışan insanlar için akşamlara kadar
    Toz duman içinde
    Bir elinle de boyuna ekmek kesiyordun

    Bazen de şarkı editleceğim bilginize.
    edit: http://youtu.be/WuTsbwIvmvE
    ···
  2. 2.
    0
    http://vocaroo.com/i/s0KuSXBOog8f

    bir üstad ismet özel

    amentü

    Amentü

    insan
    eşref-i mahlûkattır derdi babam
    bu sözün sözler içinde bir yeri vardı
    ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman
    bu söz asıl anldıbını kavradı
    geçti çıvgınların, çıbanların, reklamların arasından
    geçti tarih denilen tamahkâr tüccarı
    kararmış rakamların yarıklarından sızarak
    bu söz yüreğime kadar alçaldı
    damar kesildi, kandır akacak
    ama kan kesilince damardan sıcak
    sımsıcak kelimeler boşandı
    aşk için karnıma ve göğsüme
    ölüm için yüreğime sürdüğüm ecza uçtu birden
    aşk ve ölüm bana yeniden
    su ve ateş ve toprak
    yeniden yorumlandı.

    Dilce susup
    bedence konuşulan bir çağda
    biliyorum kolay anlaşılmıyacak
    kanatları kara fücur çiçekleri açmış olan dünyanın
    yanık yağda boğulan yapıların arasında
    delirmek hakkını elde bulundurmak
    rahma çağdaş terimlerle yanaşmak için
    bana deha değil
    belgeler gerekli
    kanıtlar, ifadeler, resmi mühür ve imza
    gençken
    peşpeşe kaç gece yıllarca
    acıyan, yumuşak yerlerime yaslanıp uçardım
    bilmezdim neden bazı saatler
    alaturka vakitlere ayarlı
    neden karpuz sergilerinde lüküs yanar
    yazgı desem
    kötü bir şey dokunmuş olurdu sanki dudaklarıma
    Tokat
    aklıma bile gelmezdi
    babam onbeşli olmasa.

    Meyan kökü kazarmış babam kırlarda
    ben o yaşta koltuğumda kitaplar
    işaret parmağımda zincir, cebimde sedef çakı
    cebimde kırlangıçlar çılgınlık sayfaları
    kafamda yasak düşünceler, Gide mesela.
    Kar yağarken kirlenen bir şeydi benim yüzüm
    her sevinç nöbetinde kusmak sunuldu bana
    gecenin anlamı tıkansın diye ıslık çalar
    resimli bir kitaptan çalardım hayatımı
    oysa hergün
    merkep kiralayıp da kazılan kökleri
    Forbes firmasına satan babamdı.

    Budur
    işte bir daha korkmamak için korkmaz görünen korku
    işte şehirleri bayındır gösteren yalan
    işte mevsimlerin değiştiği yerde buharlaşan
    kelepçeler, sürgünler, gençlik acılarıyla
    güçbela kurduğum cümle işte bu;
    ten kaygusu yüklü ağır bir haç taşımaktan
    tenimin olanca ağırlığı yok oldu.
    Solgun evler, ölü bir dağ, iyice solmuş dudak
    bile bir bir çınlayan
    ihtilal haberidir
    ve gecenin gümüş ipliklerden işlenmiş oluşu
    nisan ayları gelince vücudu hafifletir
    şahlanan grevler için kahkahalarım küstah
    bakışlarım beyaz bulutlara karşı obur
    marşlara ayarlanmak hevesindeki sesim
    gider şehre ve şaraba yaltaklanarak
    biraz ağlayabilmek için
    fotoğraflar çektirir
    babam
    seferberlikte mekkâredir.

    insanın
    gölgesiyle tanımlandığı bir çağda
    marşlara düşer belki birkaç şey açıklamak
    belki ruhların gölgesi
    düşer de marşlara
    mümkün olur babamı
    varlık sancısıyla çağırmak:
    Ezan sesi duyulmuyor
    Haç dikilmiş minbere
    Kâfir Yunan bayrak asmış
    Camilere, her yere

    Öyle ise gel kardeşim
    Hep verelim elele
    Patlatalım bombaları
    Çanlar sussun her yerde

    Çanlar sustu ve fakat
    binlerce yılın yabancısı bir ses
    değdi minarelere:Tanrı uludur Tanrı uludur
    polistir babam
    Cumhuriyetin bir kuludur
    bense
    anlamış değilim böyle maceralardan
    ne Godiva geçer yoldan, ne bir kimse kör olur
    yalnız
    coşkunluğu karşısında içlendiğim şadırvan
    nüfus cüzdanımda tuhaf
    ekmek damgası durur
    benim işim bulutlar arşınlamak gün boyu
    etin ıslak tadına doğru
    yavaş yavaş uyanmak
    çocuk kemiklerinden yelkenler yapıp
    hırsız cenazelerine bine bine
    temiz döşeklerin ürpertisinden çeşme
    korkak dualarından cibinlikler kurarak
    dokunduğum banknotlardan tiksinmeyi itiraz
    nakışsız yaşamakları
    silâhlanmak sayarak
    çıkardım
    boğaza tıkanan lokmanın hartasını
    çıkınımda güneşler halka dağıtmak için
    halkı suvarmak bin saçlarımda bin ırmak
    ıhtırdım caddeleri meğer ki mezarlarmış
    hazırmış zaten duvar sıkılmış bir yumruğa
    fly Pan-Am
    drink Coca-Cola

    Tutun ve yüzleştirin hayatları
    biri kör batakların çırpınışında kutsal
    biri serkeş ama oldukça da haklı.
    Ölümler
    ölümlere ulanmakta ustadır
    hayatsa bir başka hayata karşı.

    Orada
    aşk ve çocuk
    birbirine katışmaz
    nasıl katışmıyorsa başaklara ağustos sıcağı
    kendi tehlikesi peşinden gider insan
    putların dahi damarından
    aktığı güne kadar
    sürdürür yorucu kovalamacayı.

    Hanidir görklü dünya dünyalar içre doğan?
    Nerde, hangi yöremizde zihnin
    tunç surlardan berkitilmiş ülkesi
    ağzı bayat suyla çalkanmış çocuğa rahim olan
    parti broşürleri yoksa kafiyeler mi?
    Hangi cisimdir açıkça bilmek isterim
    takvim yapraklarının arasını dolduran
    nedir o katı şey
    ki gücü
    gönlün dağdağasını durultacak?
    Hayat
    dört şeyle kaimdir, derdi babam
    su ve ateş ve toprak.
    Ve rüzgâr.
    ona kendimi sonradan ben ekledim
    pişirilmiş çamurun zifiri korkusunu
    ham yüreğin pütürlerini geçtim
    gövdemi alemlere zerkederek
    varoldum kayrasıyla Varedenin
    eşref-i mahlûkat
    nedir bildim.

    1974

    (Erbain’den)
    Tümünü Göster
    ···
  3. 3.
    0
    Şiir okuyanı severim, şükü
    ···
  4. 4.
    0
    biraz uzun bir şiir

    http://vocaroo.com/i/s1pgMfseNZWy

    pembe çiçekli kadından didem madaktan efendim

    Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
    Alt katında uyumayı bir ranzanın
    Üst katında çocukluğum...
    Kağıttan gemiler yaptım kalbimden
    Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı.
    Aşk diyorsunuz,
    limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!

    Allah’la samimi oldum geçen üç yıl boyunca
    Havı dökülmüş yerlerine yüzümün
    Büyük bir aşk yamadım
    Hayır
    Yüzüme nur inmedi, yüzüm nura indi bayım
    Gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı
    Tesbih tanelerim bitse göz yaşlarım...
    Saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı.
    Aşk diyorsunuz ya
    Ben istemenin allahını bilirim bayım

    Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
    Balkona yorgun çamaşırlar asmayı
    Ki uçlarından çile damlardı.
    Güneşte nane kurutmayı
    Ben acılarımın başını
    evcimen telaşlarla okşadım bayım.
    Bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum.
    insan kaybolmayı ister mi?
    Ben işte istedim bayım.
    Uzaklara gittim
    Uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin
    Uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım

    Süt içtim acım hafiflesin diye
    Çikolata yedim bir köşeye çekilip
    Zehrimi alsın diye
    Sizin hiç bilmediğiniz, bilmeyeceğiniz
    ilahiler öğrendim.
    Siz zehir nedir bilmezsiniz
    Zehir aşkı bilir oysa bayım!

    Ben işte miraç gecelerinde
    Bir peygamberin kanatlarında teselli aradım,
    Birlikte yere inebileceğim bir dost aradım,
    Uyuyan ve acılı yüzünde kardeşimin
    Bir şiir aradım.
    Geçen üç yıl boyunca
    Yüzü dövmeli kadınların yüzünde yüzümü aradım.
    Ülkem olmayan ülkemi
    Kayboluşumu aradım.
    Bulmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.
    Bir ters bir yüz kazaklar ördüm
    Haroşa bir hayat bırakmak için.
    Bırakmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.

    Kimi gün öylesine yalnızdım
    Derdimi annemin fotoğrafına anlattım.
    Annem
    Ki beyaz bir kadındır
    Ölüsünü şiirle yıkadım.
    Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım
    Öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım.
    Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
    Acının ortasında acısız olmayı,
    Kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım.
    Kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım.
    Aşk diyorsunuz ya,
    işte orda durun bayım
    Islak unutulmuş bir taş bezi gibi kalakaldım
    Kendimin ucunda
    Öyle ıslak,
    Öyle kötü kokan,
    Yırtık ve perişan.

    Siz aşkı ne bilirsiniz bayım
    Aşkı aşk bilir yalnız!
    Tümünü Göster
    ···
  5. 5.
    0
    http://vocaroo.com/i/s0f24CYxn02J

    özdemir asaf seni saklyacağım

    Seni saklayacağım inan
    Yazdıklarımda, çizdiklerimde
    Şarkılarımda, sözlerimde.

    Sen kalacaksın kimse bilmeyecek
    Ve kimseler görmeyecek seni,
    Yaşayacaksın gözlerimde.

    Sen göreceksin duyacaksın
    Parıldayan bir sevi sıcaklığı,
    Uyuyacak, uyanacaksın.

    Bakacaksın, benzemiyor
    Gelen günler geçenlere,
    Dalacaksın.

    Bir seviyi anlamak
    Bir yaşam harcamaktır,
    Harcayacaksın.

    Seni yaşayacağım, anlatılmaz,
    Yaşayacağım gözlerimde;
    Gözlerimde saklayacağım.

    Bir gün, tam anlatmaya...
    Bakacaksın,
    Gözlerimi kapayacağım...
    Anlayacaksın.
    ···
  6. 6.
    0
    şair olarak rez
    ···
  7. 7.
    0
    şiir seven adamı severim. özdemir asaf'tan da paylaş panpa.
    ···
  8. 8.
    0
    accuk mola vereyim o sırada sizde dinlenin
    ···
  9. 9.
    0
    http://vocaroo.com/i/s10Ys7GRxMlp

    bir turgut uyar şiiridir efenim

    ACIYOR

    Mutsuzlukdan söz etmek istiyorum
    Dikey ve yatay mutsuzluktan
    Mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun
    Sevgim acıyor

    Biz giz dolu bir şey yaşadık
    Onlarda orada yaşadılar
    Bir dağın çarpıklığını
    bir sevinç sanarak

    En başta mutsuzluk elbet
    Kasaba meyhanesi gibi
    Kahkahası gün ışığına vurup da
    öteden beri yansımayan
    Yani birinin solgun bir gülden kaptığı frengi
    Öbürünün bir kadından aldığı verem
    Bütün işhanlarının tarihçesi
    sevgim acıyor

    Yazık sevgime diyor birisi
    Güzel gözlü bir çocuğun bile
    O kadar korunmuş bir yazı yoktu
    Ne denmelidir bilemiyorum
    sevgim acıyor
    Gemiler gene gelip gidiyor
    Dağlar kararıp aydınlanacaklar
    Ve o kadar

    Tavrım bir çok şeyi bulup coşmaktır
    Sonbahar geldi hüzün
    ilkbahar geldi kara hüzün
    Ey en akıllı kişisi dünyanın
    Bazen yaz ortasında gündüzün
    sevgim acıyor
    Kimi sevsem
    Kim beni sevse

    Eylül toparlandı gitti işte
    Ekim filanda gider bu gidişle
    Tarihe gömülen koca koca atlar
    Tarihe gömülür o kadar

    Turgut UYAR
    ···
  10. 10.
    0
    takipteyim kardeşim.
    ···
  11. 11.
    0
    http://gemideyim.org?ref=tVFKX
    ···
  12. 12.
    0
    http://vocaroo.com/i/s0s53Y1ndD6W

    bir nazım hikmet ran şiiridir.

    Hapiste Yatacak Olana Bazı Öğütler / Nazım Hikmet

    Dünyadan memleketinden insandan
    umudun kegib değil diye
    ipe çekilmeyip de
    atılırsan içeriye
    yatarsan on yıl on beş yıl
    daha da yatacağından başka
    sallansaydım ipin ucunda
    bir bayrak gibi keşke
    demeyeceksin
    yaşamakta ayak direyeceksin.

    Belki bahtiyarlık değildir artık
    boynunun borcudur fakat
    düşmana inat
    bir gün fazla yaşamak.

    içerde bir tarafınla yapyalnız kalabilirsin
    kuyunun dibindeki taş gibi
    fakat öbür tarafın
    öylesine karışmalı ki dünyanın kalabalığına
    sen ürpermelisin içerde
    dışarda kırk günlük yerde yaprak kıpırdasa.

    içerde mektup beklemek
    yanık türküler söylemek bir de
    bir de gözünü tavana dikip sabahlamak
    tatlıdır ama tehlikelidir.

    Tıraştan tıraşa yüzüne bak
    unut yaşını
    koru kendini bitten
    bir de bahar akşamlarından.

    Bir de ekmeği
    son lokmasına dek yemeyi
    bir de ağız dolusu gülmeyi unutma hiçbir zaman.

    Bir de kim bilir
    sevdiğin kadın seni sevmez olur
    ufak iş deme
    yemyeşil bir dal kırılmış gibi gelir
    içerdeki adama.

    içerde gülü bahçeyi düşünmek fena
    dağları deryaları düşünmek iyi
    durup dinlenmeden okumayı yazmayı
    bir de dokumacılığı tavsiye ederim sana
    bir de ayna dökmeyi.

    Yani içerde on yıl on beş yıl
    daha da fazlası hattâ
    geçirilmez değil
    geçirilir
    kararmasın yeter ki
    sol memenin altındaki cevahir.

    [Mayıs 1949]
    ···
  13. 13.
    0
    http://vocaroo.com/i/s0h4icyBwpVl

    gülten akın siyah beyaz

    Beni dünyadan ötelere zütürdün
    Kollarımı bağladın dur dedin
    Tuz kokan geceler dur dedi
    Durdum bekliyorum, gelme

    Ay aydınlık gece kara
    Gözlerimin ardında karanlık ölesiye
    Canlı ve cansız ne varsa sımsıkı
    Bu saat daha yakın daha el ele
    Şimdi yalnızlığımdan utanıyorum
    Durdum bekliyorum, gelme

    Bunu ta başından biliyordun
    Bir gün buralarda sonuncu kalışım olacaktı
    Ellerinin bir anlık şeklini tutacağım
    Bozkırdan günün son treni geçecek
    Ben her şeye ardından bakacağım
    Bunu ta başından biliyorum
    Durdum bekliyorum, gelme

    Artık ne sen konuşmalısın ne başkası
    Yaşamak adına geçtik bütün değerleri
    Beyazın en orta yerinde duydu yürek
    Bu rüzgar tutmaz insanı uzun boylu
    Bu rüzgar serseri

    Şimdi kavramların ve cümle rüzgarların dışında
    Durdum bekliyorum, gelme.
    ···