● 18 yaşından küçük olanlar ve dünya dışı varlıklar hakkındaki konulardan etkilenenler kesinlikle okumasın.

● Bahse konu olan kırsalda ve barakada yaşadıklarımızın bir kısmını çevre köylerden bilenler vardır ama bir elin parmaklarını geçmez.

---burayı caps foto kanıtlar ve çektiğim videolar için ayırdım ---

---hikaye bitiminde haberlere konu olan linki ekleyebilirim---

Merhaba panpalar.
Çayınızı, kahvenizi biranızı kapın, sigaralarınızı yakın sizlere yazıp yazmamak konusunda tereddüt ettiğim bir garip define hikayesi anlatacağım. anlatacaklarım tamamen gerçek olup yalanını sokuyumcular şimdiden başlığı terk edebilir.

olaylar 2010 – 2011 senesinin sonbaharında, m ilinde t ilçesinde bir köyde gerçekleşmektedir. Hikaye yer alan il ve ilçe gerçek olup köy ve isimler daha sonradan sıkıntı çıkmaması açısından farklıdır.

Başta da anlattığım gibi bir garip define hikayemiz duyum üzerine ben, furkan ve çakır’ın define olabileceğimizi tahmin ettiğimiz bölgeye gitmekle başlıyor.

Furkanı çocukluktan beri tanırım. can ciğer arkadaşımdır, ben nereye o oraya sağlam adamdır. Çakırsa yine okul zamanında tanıdığım biraz garip içine kapanık bir çocuk. Aslında çoğu kişi ürkütücü bile diyebilir.

Beyler böyle keyfe keder define aramaya gidenler vardır belki bilir. Zaten gidilen çok yerden boş dönülür. Benim olayım ise tamamen işin keyfi tarafında. Ortamı seviyorum yani. Gidiyorsun falan günlerce çayını odun ateşinde içiyosun, yemeğini paylaşıp muhabbet ediyorsun bu tarz şeyler hoşuma gittiği için tamamen kamp tadında olduğunu için ne zaman fırsat bulsam giderim yani.

Neyse bu çakır denen arkadaşın dağlık taşlık bir alanda dedesinden kalma baraka tarzı yeri var. Define arayacağımız yerle de ortalama 2 km falan olduğu için sözleşip buraya gitmeye karar verdik.

Tabi hava soğuk olunca giyeceklerimizi falan ona göre ayarladık, kazım işlemleri için malzemeler, kamp malzemeleri fenerler tütünler aklınıza gelebilecek herşeyi toparladık sabah saat 7 gibi konaklayacağımız yere doğru yola çıktık.

Yanlış hatırlamıyorsam kasım ayını ortalarında gitmiştik ve yine kasımın son günü ilçeye geri dönecektik...

*** Karaoba kırsalı 1.gün ***

ilk günü hiç unutmuyorum... Biraz köye yakın kahvede gömmeli batak oynadık, tavla attık çay bazlama falan yedik. Daha sonra epey yürüyüşten sonra barakaya vardık. Her yer toz pis tabi... temizliğe girerken birimiz köy tarafına geri dönüp kalan diğer malzemeleri alması gerekti. Beyler herşeyimizi getirdik demiştim epey yük olduğu için hepsini kalacağımız yere taşıyamadık. Neyse kimse gitmek isteyince giberim yapacağınız işi deyip ben gittim.

Furkanla çakır da kalan temizlik işini bitirecekti. Akşam olmadan, karanlık çökmeden hızlıca hareket edip kalan ekipmanları bıraktığımız kahveye vardım. Selam verip içeri kahveci dayının yanına giderken kolumdan biri tutup hayrola yeğenim nedir onlar? Niye geldiniz buraya sesiyle irkildim. Dayıya kamp yapmaya ve ilerde karaoba tarafında evin tadilatı var onun için geldik deyip geçiştirdim yutmadı tabi ama elinden gelen birşey de yok. Çakırı söyledim misafiriz dedim.

Dayı kuşkuyla bakıp define falan hikayelerine kanmayın boşa dedi. Hiç bir şey söylemeden Kalan ekipmanlarımızın olduğu çantayı alıp hızlıca çıktım. Barakanın olduğu yol engebeli ve çok az bahçe ve ekim alanı olduğu için tenhada kalsa da bir kac km ötesine kadar gelen giden çok ama nadir oluyor. Şansım yaver gitti yine yakınlara otostopla geldim.

--- okuyan varsa rez alırsa devam edeceğim partları girmeye.

Okuyorum ben. Yaz kardeşim

rezenkarnasyon

Olayları çok uzatmamak adına bazı yerleri atlasam da şimdiden mantıksız gibi görünen yerler daha sonraki günlerde şekil alıyor ve taşlar yerine oturuyor... Otostopla baraka yakınlara geldiğim adamla konuşmalarımızı ortalara doğru anlatacağım mesela... çünkü şimdiden söylersem karışıklık oluşabilir.
Arabadan inerken ben sağol derken sadece bana dönüp bol şans dedi adam... Ne demek istemişti ? Laf mı soktu, kazı yapacağımızı anladı mı? Yoksa iyi niyetli olarak mı bol şanş dedi?

Neyse hızlıca yürüme sonrası yaklaşık 40 dk sonra barakaya vardım. Hava buz gibiydi. içeri girdim selam verdim... Sobayı yakmışlar, üzerindeki demlik cıs cıs ses çıkararak damlıyordu.

Furkan dönüp naptınız diye sordum. Anlaşılan temizlik epey yormuştu. Barakaya aylardır kimse gelmemişti. Furkan yorulduk biraz derken Çakır evden getirdiği yufka ekmelere tulum peyniri koyup dürümler hazırlıyordu. Çayları koyup dürümleri yerken yarınki planlardan bahsetmeye koyulduk.
Bu arada elektrik yok, su problem olmuyor yakınlarda kaynak var.

dinleyen yok sanırım...
iyi sabahlar o zaman herkese.

ekleme: bir kişi olsa dahi okuyosa yazıyorum.

neyse devam ediyorum sabah uyandım hava çiğ yapmıştı ortalık çok soğuktu hemen küçük bir ateş yakmak için orman içinde dağıldık çakır çalı çırpı toplamıştı bende ateş için yuvarlak bir taş havuz oluşturuyordum aşırı soğuk ve çiğden dolayı kıvılcım bir türlü ateş almıyordu daha sonra barakanın içine tekrar girip yorganlarımıza sarılıp biraz daha uyuduk öğlene doğru uyandım belimde bir sıcaklık hissettim dönüp baktığımda furkanın yarağı zütümün yanaklarını öpüyordu soğuktan ölüm mü gavatlık mı diye bir seçim yaptık ve birbirimizi gece boyu bi güzel gibtik mutluyuz.

Yarın neler yapalım ilk iş ne olsun falan derken çakır sabah erkenden uyanıp dağlık alanların ordaki mağaralara gidelim dedi. Ben tabi işin keyfi tarafında olduğum için erkenden gitmeye itiraz etssemde furkan olur deyince bir şey yapamadım. Çakıra dönüp ne işimiz var erkenden gidiyoruz amk dedim. Anca gideriz yapılacak iş çok deyince ağzındaki baklayı çıkar da konuş bakalım dedim. Belli ki kendince planları vardı.