1. 1.
    0
    beyler okuyun lütfen. ateizmi ahlaksal açıdan çürüttüğüme inanıyorum açıkçası.
    felsefe öğrencisiyim...

    ateizm öznesi itibariyle konformizmden kaynaklı bir hedonikliğin varoluşsal nesnelliğinden uzak epik bir istencin irasyonel düzlemdeki sanrısal duyumsamaların toplumun ihtiyaçları kapsamında hedefine giden veya ulaşan fenemolojik somutlamalarla birlikte kendi dış aurasının dini, daha doğrusu islami dogmatizmin determinist oluşumuna kattığı neo-pgibolojik yaptırımlarından öte kendi dış içleminde barındırdığı pozitivist bilimsel varsayımlarının yörüngesinde hareket eden nihilist bir agnostikliğin kapılarını aralayan ve skolastik toplum sosyolojisine selam çakmaktan da geri durmayan nötr bir tapıdır ve bu yapı gerçekte hakikatı ın değil materyalist bir öngörünün garip yansımasıdır. insanın yalnızca kendisi için yararlı olanı hedef gösteren itkilerin üstesinden gelebildiğinde özgürlüğünü gerçekleştirdiğini düşünmektedir. bu kuramsal çerçeveye göre insan itkilerim başkalarıyla sözleşerek kurduğu toplum için bastırmaktadır. eğer bireyin başkalarının yararını gözetmesi — bu sonunda kendi yararını gözetmesi demek olsa da - toplumsal yaşamın temel koşulu olarak görülüyorsa, burada özgeci ilkelere dayanan bir kurgulama yapıldığı çok açıktır. yine, insanın doğal itkilerini bastırdığında toplumsal 'bir varlık olabildiği öne sürülüyorsa çözümlemede çileci ilkelerin kullanıldığından kuşku duyulamaz. toplum içinde özgürlük de bu özgeci örneğe göre tanımlanır: oya sunulan yasa tasarısı çoğunluk tarafından benimseniyorken benim tercihim genel istence aykırı düşüyorsa, yanıldığımı bilmeliyim; oylamada bana sorulan çıkarıma neyin uygun düşeceği değil, toplum için neyin iyi olduğudur. eğer genel istenci, yani toplum için iyi olanı bulgulamaktaki başarısızlığım bireysel çıkar kaygılarından kurtulamayışından kaynaklanıyorsa, ahlâkî anlamda özgür sayılamayacağım açıktır. öte yandan, genel istençle kendi çıkarlarımı gözeterek verdiğim karar aynı doğrultuda buluşmuş olsalar bile, eğilimlerimin etkisinden kurtulamadığım sürece genel istencin oluşmasında katkım olduğunu düşünmeye hakkım yoktur .

    toplumda birey özgürlüğünü özgeci-çileci bir çerçevede ele alırken, inşam diğer canlılardan ayırt eden özgülüğü olarak onun doğal dürtülere karşı koyabilme yeteneğini göstermektedir. inşam hayvandan ayıran şey onun anlama yetisine sahip olmasından çok "özgür" olmasıdır . insan özgür bir varlık olduğu için ahlâkî bir varlıktır. ahlâkî davranışın kökenini acıma duygusunda olduğunu düşünür; ona göre bu duygu insana doğuştan bağışlanmıştır ve 'yararına olanı başkasına olabildiğince az zarar vererek' gerçekleştirmeyi salık vermektedir. işte insanın toplumsallaşması da bu duyguyla olanaklı olabilmiştir. toplumun diğer bireyleriyle birlikte bir sozleşmeci olarak genel istencin belirlenmesine oy vererek katkıda bulunan birey, genel istenç açıklığa kavuştuğunda kendisini bu istencin ifade bulduğu yasayı yapan kişi olarak görmelidir. bu yasayı özgür olduğu için yapabilmiştir ve bu yasaya uymak artık onun ödevidir. sözleşmeci özgür bir varlık olarak tasarlanmaktadır; bu öyle bir özgürlüktür ki insanı yasayla koşulsuzca bağlamakta, onu doğadan ayırmaktadır. birey yasa koyuculuğa yükseltilmektedir gerçi, ama yasanın oluşumundaki katkısı olumsuz terimlerle açıklanmaktadır' acıma, doğadan gelen varlığını koru, kendini güvenlik altına al' buyruğuna karşı bir denge unsurudur. aslında rousseau'nun portesini sıradan bir duygulanım, hatta bir duygu olarak görmemiz yanlış olur, o daha çok doğuştan ideaya. yakın bir kavrama benzer. rousseau toplumsal yaşamı olanaklı kılan ilkeyi duygu olarak adlandırmakla bu ilkenin ussal bir yoldan çıkarsanamayacağını, ancak sezgi yoluyla temellendirilebileceğini göstermek istemektedir. ahlâkî davranış nedensel doğa yasalarına (özdeksel yasalara) dayanılarak açıklanamaz, rousseau insanın törel bilince, doğuştan bir acıma duygusuna sahip olduğu için toplumsal bir varlık olabildiğini düşünmektedir.

    ahlâkî davranışın temel dayanağı olarak gördüğü özgürlüğün duyumsandığını söylemektedir; ona göre içimizdeki ses, 'hata yaptığında bilincin yerindeydi' diyorsa işte bu özgür olduğumuzun, edimlerimizi yönlendirmenin elimizde olduğunun en açık kanıtıdır. kant için özgürlük ve yasa arasında çok yakın bir ilişki vardır: "ahlâk yasası daha önce aklımızda açıklıkla düşünülmüş olmasaydı, özgürlük gibi bir şeyi (kendi içinde çelişme taşımasa bile) varsaymakta kendimizi hiçbir zaman haklı göremezdik. ama özgürlük olmasaydı, içimizde karşılaşabileceğimiz bir ahlâk yasası hiç bulunmazdı " insanın gizli özünü ortaya çıkardığını söylemekte ve onun insan doğasında bulguladıklarını newton'un doğada bulguladıklarıyla karşılaştırmaktadır . kant da rousseau gibi varoluşu ikiye ayırmakta, tinselliği doğa nedenselliğinin egemen olduğu alandan uzaklaştırmakta, insana tinsel bir varlık olarak 'özgürlük' vermektedir. istenç özgürlüğü tanıtlanamasa da bir olanak olarak karşımızda durmaktadır. kant işte bu olanaklılığa dayanarak özgürlüğü koyutlar. özgürlük ve acıma üzerinde kavramsal bir araştırma yapmaz ve onları verilmiş olarak kabul eder. acımakla bedensel itkilerin etkisinden kurtulabiliyorsak, nedenselliğe dayalı araştırmanın kapsamı dışında kalan bir davranış alanı var demektir. öyleyse acımanın kökenini soruşturmak ve nedensel bir açıklama aramak gereksizdir. benzer biçimde kant için de özgürlük ya da ahlâk yasası doğadaki nedenselliğin kapsamı dışına alınır. doğa bilimlerindeki nedensellik anlayışına dayanan bir yöntem ahlâkî davranışı açıklayamaz. kant temel ahlâk yasasını "öyle eyle ki, senin istemenin maksimi, hep aynı zamanda genel bir yasa koymanın da ilkesi olabilsin" formülüyle verir. bu tanımın açılımında da ereğin ancak biçimi belirlemekte gerekli olduğu söylenmekte ve böylece sonuç alma kaygısı ahlâkî davranış alanından özenle uzaklaştırılmaktadır.

    bu bağlamda zaten inançsızlık, bir nedenin amaçlılığından çok amaçsızlığın nedenlerinin sonuçlarını kapsamayan istençsizliğin nedenliliğinden uzak bir amaçlılığın sonucu olarak karşımıza çıkar ki, bu durum modern toplumun materyalist algısının bir yanılsamasından başka bir şey değildir panpalar. offf buraya kadar okuyan panpalara teşekkürler cidden.
    ···
  1. 2.
    0
    gibtir git ahlakmış.

    eğer mutlak ahlak zina yapan kadını taşlamak, dinden çıkanı öldürmek, bir ay boyunca vücuda işkence yapmaksa ben ahlak istemiyorum.

    ccc evrim ccc
    ···
  2. 3.
    0
    kaçın beyler adam gibe gibe müslüman yapıyor
    ···
  3. 4.
    0
    okuyun beyler özet yok malesef.
    ···
  4. 5.
    0
    insan okucak bunu
    ···
  5. 6.
    0
    bu yazıyı kim okucak lan dıbını dengesini gibtiğim
    ···
  6. 7.
    0
    okuyanın dıbına korum
    ···
  7. 8.
    0
    ateitler yada olmayanlar okusun mutlaka okusun fikir sahibi olursunuz
    ···
  8. 9.
    0
    @2 okumadan fikir yürütan bir malsın gerizekalı. amk liselileri bile özenip ateist oluyor artık.
    ···
  9. 10.
    0
    reserved
    ···
  10. 11.
    0
    mesajım bulunsun bi ara okurum
    ···
  11. 12.
    0
    Okumadim
    ···
  12. 13.
    0
    Okumadim
    ···
  13. 14.
    0
    mesajım bulunsun bi ara okurum
    ···
  14. 15.
    0
    bunu okuyana tıp diploması veriyorlarmış
    ···
  15. 16.
    0
    ilk 2 satırı okudum dedim ekşici entel bin bastım eksiyi
    ···
  16. 17.
    0
    budan uzun yazı yazılana kadar haklısın panpa
    ···
  17. 18.
    0
    istenc ne amini gibtigim
    ···
  18. 19.
    0
    @2 mal
    ···
  19. 20.
    0
    OKUYAN MALDIR OKUMAYANDA MALDIR HERKES MALDIR
    ···